40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
20 Aralık 2025 Cumartesi

Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu öncülüğünde eğitime kazandırılan Kemer Belediyesi Ahmet Erkal Destek Eğitim Kursu, Emekli Tuğgeneral Tarihçi ve Yazar Dr. Naim Babüroğlu’nu ağırladı. Babüroğlu, kurs öğrencilerine ve velilere verdiği “Atatürk ve Cumhuriyet” konulu seminerde Cumhuriyet’in kuruluş süreci ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına dair paylaşımlarda bulundu.
Kemer Belediyesi Kültür Salonu’nda organize edilen seminere, Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, CHP Kemer İlçe Başkanı Sedat Karakaya, Kemer Belediye Başkan Vekili Cansın Efir, Kemer Belediye Başkan Yardımcısı Semih Top, Kemer Belediye Meclis Üyesi Mustafa Bilici, Kemer Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Aynur Köslü, Yeni Mahalle Muhtarı Münevver Erkal, Kurs Müdürü Suat Göv, öğretmenler ve öğrenciler ile aileleri katıldı.
Öğleden önce öğrencilere yönelik verilen seminer, öğleden sonra da velilere verildi. Babüroğlu, seminerde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini belgelerle anlattı.
Babüroğlu’nun Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i anlatımı sırasında zaman zaman duygu dolu anlar yaşandı.
Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu, çok anlamlı ve değerli bir seminer olduğunu belirterek, Babüroğlu’na teşekkür etti.
Babüroğlu ise kendisini Kemer’e seminer için davet eden Kemer Belediye Başkanı Necati Topaloğlu’na teşekkür ettiğini söyledi.
Öte yandan Babüroğlu, seminer sonrasında öğrencilere ve velilere “Atatürk ve Cumhuriyet” isimli kitabını imzaladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

BAĞDAT, 18 Aralık (Xinhua) — Irak’ın başkenti Bağdat’taki Bakırcılar Çarşısı (Safafeer), yüzyıllardır kentin en önemli simgelerinden biri olarak varlığını sürdürüyor.
Bağdat’ın en eski pazarlarından biri olan ve geleneksel kültürel ve ekonomik yaşamını yansıtan çarşı, ince işçilikle üretilmiş bakır koleksiyon parçaları ve el sanatlarıyla öne çıkıyor. Çarşı özellikle zarif Arabesk süslemelere sahip yağ lambaları ve bakır tabaklarıyla hem Iraklıların hem de yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

Üsküdar Belediye Başkanı Sinem Dedetaş, manevi üç ayların ve Regaip Kandili’nin yaklaşması dolayısıyla ilçede görev yapan din görevlileriyle kahvaltı programında bir araya geldi.
Üsküdar Belediyesi Mavi Salon’da düzenlenen programa Başkan Dedetaş’ın yanı sıra belediye başkan yardımcıları, meclis üyeleri ve Üsküdar’da görev yapan çok sayıda din görevlisi katıldı.
Programda konuşan Başkan Dedetaş, Üsküdar’da görev yapan ve mahallelerin manevi rehberleri olan din görevlileriyle bir arada olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek, kahvaltı programına katılımlarından dolayı davetlilere teşekkür etti.
Dedetaş, ilçenin tarih boyunca taşıdığı manevi kimliğe dikkat çektiği konuşmasında din görevlilerinin toplumun manevi rehberleri olarak üstlendiği sorumluluğun önemini vurguladı.
“Üsküdar tarih boyunca İstanbul’un manevi kimliğinde çok özel bir yere sahip olmuştur.” diyen Dedetaş, “Camileri, türbeleri, medreseleri ve hayır kurumlarıyla ilim, irfan ve huzurun merkezi olan ilçemiz Osmanlı’dan günümüze uzanan Vakıf kültürü ile paylaşmanın ve dayanışmanın en güzel örneklerini sunmaya devam etmektedir. Siz kıymetli din görevlilerimiz toplumumuzun manevi rehberleri olarak insanların kalplerine dokunan yol gösteren çok önemli bir sorumluluğu büyük bir özveriyle yerine getiriyorsunuz.” diye konuştu.
Başkan Sinem Dedetaş, artan kutuplaşma karşısında birleştirici ve sağduyulu yaklaşımın her zamankinden daha kıymetli olduğunu ifade ederek, “Camilerimizde, Kur’an kurslarımızda, cenazede, düğünde, sevinçte ve hüzünde hayatın her anında toplumun yanında oluyorsunuz. Din görevlilerimizi yalnızca ibadetleri yerine getiren kişiler olarak değil, aynı zamanda toplumsal barışa, dayanışmaya ve ahlaki değerlerin güçlenmesine katkı sunan kanaat önderleri olarak görüyoruz. Özellikle ayrışmanın, öfkenin ve kutuplaşmanın arttığı günümüz dünyasında sizlerin birleştirici dili, sağduyulu yaklaşımı, merhameti ve adaleti merkeze alan mesajları her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır.” dedi.
“İnsanı merkeze alan ahlaki mirasın yeniden hatırlanması gerekiyor.” diyen Dedetaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Atalarımızdan aldığımız çok değerli miraslarımız var; kardeşlik, barış içinde yaşamak, birlikte yaşamak, gerçekten vatanını ve insanını sevmek… Önemli kavramlar olduğunu düşünüyorum ve bunların ahlak zemininde tekrardan tartışılmaya başlanması gerektiğini düşünüyorum. Bizler yerel yönetimde görev yapıyoruz, tabii ki bu hizmetleri yapmak zorundayız ve bu hizmetleri yaparken de sevgiyle yaptığımız zaman bizlerin hayatı da kolaylaşıyor. Çünkü bunu bir vazife olarak değil de gerçekten gönülden yapabiliyoruz. Toplumsal konularda çalışmak bunu gerektiriyor ama; son zamanlarda yaşadığımız, özellikle televizyonlarda, basında gördüğümüz gerçekten hiç bize yakışmayan pek çok haberle muhatap oluyoruz. Bunlar yaşanıyor, yaşayan her şeye saygı duymak, insan başta olmak üzere tüm canlılara saygı duymak, bizim hem manevi kültürümüzden dinimizden aldığımız terbiye ile hem de gerçekten atalarımızdan, kültürümüzden aldığımız terbiye ile aslında şekillenip düzgün doğru insan olma temelini bize taşıyor. Yerel yönetim olarak din görevlileriyle iş birliğine hazırız. Toplumsal ayrışma ve ahlaki sorunların aşılmasında karşılıklı istişare büyük önem taşıyor. Burada en büyük görev tabii ki sizlere düşüyor. İnsanlar sizlerin dediklerinizle harmanlanıyorlar. O yüzden buradan sizden gelecek geri bildirimler, yani bizim yerel yönetim olarak nelere dikkat etmemiz gerektiği, toplumdaki bu kutuplaşma, ayrışma dili; ondan da ziyade bu ahlaki çöküşü nasıl beraberce toparlarız konusunu konuşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bize bu konuda vereceğiniz geri bildirimler çok önemli.
Camilerde yürütülen temizlik ve fiziki iyileştirme çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yaklaşan üç aylar öncesinde toplumsal birlik ve manevi dayanışmayı güçlendirecek önerilere açığız. Camilerimizin fiziki koşullarını iyileştiriyoruz, 198 caminin temizliği başta olmak üzere ihtiyaçlarını karşılanması için gerekli destekleri sağlıyoruz. 35 Camiide görev yapan 31 personelimizle düzenli temizlik hizmetleri sunuyoruz. 2025 yılı içinde talepler olmuş, 428 kez cami temizliği 59 kez Mescit, 20 kez de Kur’an kursu temizliği yapmışız. Ve yine 10 camide tente ve yenileme gibi hizmetler sunmuşuz. Bunlar görevlerimiz. Üç ayların bereketiyle, rahmetiyle; acaba bizler üzerimize düşen sorumlulukta neler yapabiliriz, toplumun güçlenmesi, birleşmesi, tekrar o ahlaki değerlere, ahlaki öze dönmesi için bizim üzerimize ne işler düşer diye sizlerden bu noktada geri bildirim alırsak çok mutlu oluruz. Sohbetler olabilir, eğitimler olabilir, şu ana kadar yapmadığımız gerçekleştirmediğiniz bir eksik giderilmesi noktasındaki geri bildirimleriniz bizim için çok önemli olacak. Sevgi ve dayanışmayı derinleştirmeyi önemsiyoruz ve istiyoruz.”
Regaip Kandili’nin manevi süreç ve adalet duygusunun pekişmesi, toplumsal dayanışmanın güçlenmesi için önemli bir fırsat sunduğunu ifade eden Sinem Dedetaş, “Regaip Kandili yaklaşıyor, bununla birlikte gönüllerimizin yumuşadığı, umutlarımızın tazelendiği bu zaman diliminin sizlere ve toplumumuza hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Bu dönemin yine adalet duygusunun hatırlanması için güzel bir dönem olduğunu, güzel bir vesile olduğunu da ifade etmek istiyorum. Bu süreçte siz değerli din görevlilerimizin rehberliği ve emekleri toplumumuz için her zamankinden daha da kıymetli. Üsküdar’da kimseyi dışarıda bırakmayan, herkesin kendini ait hissettiği kent kültürü inşa etmek için çalışıyoruz. Bu doğrultuda sosyal dayanışmadan, gençlere ve çocuklara, kadınlardan yaşanmış komşularımıza kadar her alanda sizlerin sağdaki gözlemleri ve önerileri bizim için çok kıymetli. Bugün de bütün bu güzel duygularla bir araya geldik ve sizlerin görüşleri dediğim gibi bizler için çok önemli. Üsküdar’ın manevi dokusunu birlikte koruyup geleceğe taşıma noktasında önemli adımların atılmasını temenni ediyorum.” dedi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Gelişmiş ekonomilerde kamu borcu sürdürülemez bir noktaya mı ulaştı? ABD ve Avrupa’daki borç dinamikleri, savaş dönemleriyle sınırlı olması beklenen borçlanmanın artık kalıcı hale geldiğini gösteriyor. Düşük büyüme, yüksek faizler ve genişleyen bütçe açıkları, gelecek nesiller için ağır bir yük yaratırken; enflasyon, finansal baskılama ve yapay zekâ kaynaklı verimlilik artışları gibi “klasik çözümler” de giderek etkisini yitiriyor.
Gelişmiş ülkelerde kamu borcu artık yapısal olarak yönetilemez bir noktaya mı geldi? Bu soru, son yıllarda açıklanan borç verileri dikkate alındığında hiç de abartılı görünmüyor. Zira artık kamu borcu yalnızca savaş dönemlerinde artıp barış zamanlarında azaltılan geçici bir yük olmaktan çıktı.
ABD: Savaş Sonrası Dönemin Tam Tersi
ABD örneği bu dönüşümü açık biçimde ortaya koyuyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1946’da GSYH’nin %106’sına ulaşan kamu borcu, güçlü büyüme sayesinde 1990–91 döneminde %21,6’ya kadar gerilemişti. Ancak bu tablo tersine döndü.
Finansal kriz, Covid-19 ve yapısal bütçe açıkları nedeniyle ABD’nin borç/GSYH oranı bugün yeniden %100’e yaklaşmış durumda. ABD Kongresi Bütçe Ofisi’ne (CBO) göre bu oran 2055 yılında %156’ya çıkabilir. Bu seviye, yalnızca mali sürdürülebilirliği değil, ABD tahvillerinin küresel finans sistemindeki “güvenli çıpa” rolünü de tehdit ediyor.
Sorun yalnızca borcun büyüklüğü değil. ABD’de ve diğer gelişmiş ekonomilerde:
Büyüme, savaş sonrası on yıllara kıyasla daha zayıf
Faiz oranları daha yüksek
Bütçe açıkları daha geniş
Bu kombinasyon borç dinamiklerini hızla bozuyor.
Avrupa: IMF’den Uyarı
Avrupa’da tablo farklı değil. IMF, mevcut politikalar değişmezse Avrupa ülkelerinde kamu borcunun önümüzdeki 15 yılda ortalama olarak ikiye katlanacağını öngörüyor. Bu senaryo:
Daha yüksek borçlanma maliyetleri
Daha düşük büyüme
Artan finansal istikrarsızlık
anlamına geliyor.
Sonuç ise açık: Gelecek nesiller için taşınamaz bir yük.
Borç Nasıl Azaltılırdı? Klasik Reçeteler
Kamu borcunu azaltmanın bilinen yolları aslında yeni değil:
Faiz dışı fazla vermek
Ekonomik büyümeyi hızlandırmak
Reel faizleri büyümenin altında tutmak
Bunlara ek olarak, tarihte sıkça kullanılan iki yöntem daha var:
Enflasyon yoluyla örtük temerrüt,
Finansal baskılama, yani yatırımcıları devlet borçlanma araçlarını piyasa faizinin altında almaya zorlamak.
İngiltere Örneği: Enflasyonun Gücü
İngiltere’nin savaş sonrası deneyimi bu dinamikleri net biçimde gösteriyor. Ülkenin borç/GSYH oranı:
1946’da %250’nin üzerindeyken,
1970’lerin ortasında %42’ye kadar geriledi.
Araştırmacılar Barry Eichengreen ve Rui Esteves, bu dönemde İngiltere’nin büyük ölçüde faiz dışı bütçe fazlası verdiğini, buna rağmen borç azaltımının %80’den fazlasının enflasyon sayesinde gerçekleştiğini ortaya koyuyor.
Ancak 1955 sonrasında tablo değişti. Yükselen faizler, enflasyonun borç azaltıcı etkisini nötrledi ve asıl katkıyı bütçe disiplini ve büyüme sağladı.
Kim Bedel Ödeyecek?
Bu tür borç ayarlamaları, özünde bir gelir paylaşımı mücadelesi anlamına geliyor:
Rantiyer mi kaybedecek?
İşçi mi sıkılacak?
Girişimci mi vergilerle baskılanacak?
Günümüzde bu ayrım daha karmaşık. Zira rantiyerlerin önemli bir kısmı artık emeklilik fonları ve tasarruf sahipleri.
Buna bir de:
Yaşlanan nüfusun emeklilik ve sağlık harcamaları,
Jeopolitik gerilimlerin maliyeti,
İklim değişikliğiyle mücadele faturası
ekleniyor.
Yapay Zekâ Kurtarıcı Olabilir mi?
Yapay zekâdan kaynaklı bir verimlilik patlaması, bu tabloyu tersine çevirebilir mi? Deutsche Bank Research Institute için yapılan bir çalışmaya göre, yapay zekâ verimliliği yıllık %0,5–0,7 artırabilir.
Ancak bu etki, borcun yükselişini durdurmaktan ziyade yavaşlatabilir. Yani mucizevi bir kurtuluş söz konusu değil.
Merkez Bankaları da Sıkışmış Durumda
Borçla büyümenin normalleştiği bu ortamda:
Siyasi kutuplaşma, daha fazla harcama ve daha az vergi talebi yaratıyor.
Merkez bankaları, piyasalardaki her sert düşüşte devreye girerek risk iştahını besliyor.
Öte yandan enflasyon hedeflemesi, borcu enflasyonla eritme seçeneğini de zorlaştırıyor. Çünkü enflasyon sürpriz olmazsa, faiz artışları etkisini nötrlüyor. Bu da borç azaltımını ya merkez bankası hatalarına ya da siyasi baskıyla yapılan borç finansmanına bağımlı kılıyor.
Son Perde: Tahvil Piyasaları
Bu koşullarda borç disiplinini sağlayacak olan şey siyasi irade değil, tahvil piyasalarının acımasız disiplini olabilir. Bu da zaman içinde:
Finansal krizler
Siyasi istikrarsızlıklar
anlamına geliyor.
İsveçli ekonomist Anders Åslund, bugünkü tabloyu 1929 öncesine benzetiyor. Bu görüş aşırı bulunabilir, ancak şu tespit zor reddediliyor:
Bu süreç iyi bitmeyecek.
Kaynak: Financial Times – John Plender
Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme alınan özel raporlarımıza abone olmak ister misiniz?
Raporlarımız kurumsal müşterilere yöneliktir. Abonelik ücretlidir.
Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın: [email protected]
1) ‘OĞLUNU ÖLDÜRDÜM, GEL CENAZENİ GÖTÜR’ DİYE ARAMIŞ
BURDUR’un Bucak ilçesinde damadı Deniz Top’u (34) tüfekle öldürdüğü gerekçesiyle tutuklanan Ali Şengül‘ün (64) ömür boyu hapis istemiyle yargılandığı davada dinlenen Şeref Top, “Ali Şengül daha önce bana ‘Oğlunu öldüreceğim, buradan cenazesini götüreceksin’ demişti. Olay günü de ‘Oğlunu öldürdüm. Gel cenazeni götür’ dedi. Bilerek ve tasarlayarak öldürdü” dedi.
Olay, 20 Ağustos’ta Fatih Mahallesi 1606’ncı Sokak’ta meydana geldi. Deniz Top ile kayınpederi Ali Şengül arasında çıkan tartışma, kavgaya dönüştü. Ali Şengül, tüfekle Deniz Top’a ateş açtı. Ambulansla götürülen Deniz Top’un yolda duran kalbi, yeniden çalıştırıldı. Bucak Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Top, hayatını kaybetti. Olayın ardından gözaltına alınan Ali Şengül, Kasten öldürme’ suçundan tutuklandı. 2 çocuk babası Deniz Top’un cenazesi ise Ağlasun ilçesinde toprağa verildi.
‘UZAKLAŞTIRMAYI KALDIRMAZSANIZ SİZİ ÖLDÜRÜRÜM’
Olayla ilgili Burdur 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu sanık Ali Şengül, Deniz Top’un babası Şeref Top, annesi Ümmahan Top, eşi Hülya Top ile taraf avukatları katıldı. Ali Şengül, savunmasında, “10 sene önce görücü usulü evlendiler. İyi bir çocuktu ancak bir süre sonra çalışmamaya başladı. Kiradan kurtardım, kendi evim vardı, ona oturdular. Katiyen çalışmıyordu. Eviyle çoluk çocuğuyla ilgilenmiyordu. Boş geziyordu. Belediyede işe başlattım, 10 gün çalıştı, ayrıldı. Çimento fabrikasında işe başlattım, 2 ay çalıştı bıraktı. Babasıyla TIR aldılar. Her yere borç takmaya başladı. Babasını aradım, ‘Davranışları normal değil, gidişatı iyi değil, doktora götürün’ dedim. Kızıma, ‘Sizi öldüreceğim’ dediği için uzaklaştırma kararı aldırdım. ‘Uzaklaştırmayı kaldırmazsanız sizi öldürürüm, yaşatmam’ dedi. Kızım boşanmak istediğini söyledi. ‘Kızım düzenin bozulmasın’ dedim. Benim söylememle devam etti” dedi.
‘TÜFEĞİ BOĞAZIMA DAYADI’
Damadının olay günü TIR’da kaynak yapmak için evdeki elektrikten hat çektiğini, beyaz eşyalar bozulduğu için ev elektriğiyle kaynak yapmasını istemediğini, damadının ise ‘İstediğimi yaparım, kanı bozuk. Bugün seni öldüreceğim, canını alacağım’ dediğini öne süren Şengül, “Kafama elindeki tüfeğin dipçiğiyle 3- 4 defa vurdu. Tüfeği boğazıma dayadı. Boğuşma sırasında nasıl olduysa tüfek elime geçti. Komşular araya girdi. Korkutmak amacıyla 1 el ayaklarına, 3- 4 el de havaya ateş ettim. 112’yi aradım. Polis geldi, tüfeği teslim ettim” diye konuştu.
‘BİLEREK VE TASARLAYARAK ÖLDÜRDÜ’
Deniz Top’un babası Şeref Top ise “Ali Şengül, yalan söylüyor. Oğlumu tasarlayarak öldürdü. Oğlum mayıs ayında kaza yaptıktan sonra işin içinden çıkamadı. ‘Başka işte çalış’ dedim. Ali Şengül daha önce bana ‘Oğlunu öldüreceğim, buradan cenazesini götüreceksin’ demişti. Olay günü de ‘Oğlunu öldürdüm. Gel cenazeni götür’ dedi. Bilerek ve tasarlayarak öldürdü. Tüfek, oğlumun değildi. Kayınpederine aitti” dedi. Anne Ümmahan Top, şikayetçi olduğunu ve sanığın cezalandırılmasını istediğini anlattı.
‘SÜREKLİ ŞİDDET VARDI AMA KATLANIYORDUM’
Hülya Top, “10 yıl önce görücü usulü evlendik. 5- 6 yıl sıkıntı yoktu. Sonra TIR sevdası başladı. Kredi çekip, TIR aldılar. ‘Almayın’ dedim. İşe gitmiyor, bu yüzden ceza yiyordu. Sürekli şiddet vardı ama katlanıyordum. Uyuşturucu batağına düştüğünü asla tahmin etmiyordum. Uzaklaştırma kararı aldırdım. ‘Uzaklaştırma kararını kaldırmazsan seni öldürürüm’ diye tehdit etti” dedi.Tanıkların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verip, duruşmayı erteledi.