40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
20 Aralık 2025 Cumartesi
CAPE Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Johannesburg şehrinde ABD’nin mülteci kabul programı kapsamında faaliyet gösteren başvuru merkezinde Kenya vatandaşı 7 kişinin gözaltına alındığı operasyon, iki ülke arasındaki diplomatik gerilimi tırmandırdı.
ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Güney Afrikalı beyaz çiftçilere yönelik mülteci kabul programı kapsamında faaliyet gösteren yetkililerin gözaltına alınması şiddetle kınandı.
Açıklamada, ABD için çalışan yetkililerin pasaport bilgilerinin kamuoyu ile paylaşıldığı iddia edilerek, bu durum “kabul edilemez bir taciz biçimi” olarak nitelendirildi.
Operasyonunun “Güney Afrika’nın ABD hükümeti personelini korkutma girişimi” olarak değerlendirildiği açıklamada, ABD’nin yasal ve barışçıl bir şekilde yurt dışında faaliyet gösteren hükümet yetkililerine veya vatandaşlarına yönelik bu tür davranışlara müsamaha göstermeyeceği ifade edildi.
Açıklamada, “Güney Afrika hükümetinin sorumluları hesap vermeye zorlamaması ciddi sonuçlara yol açacaktır. Güney Afrika hükümetini bu durumu kontrol altına almak ve sorumluları hesap vermeye zorlamak için acil önlem almaya çağırıyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Güney Afrika kimlik bilgilerinin paylaşıldığı iddialarını reddetti
Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığından yapılan açıklamada, operasyonun ve 7 Kenyalının gözaltına alınıp sınır dışı edilmesinin Güney Afrika göçmenlik yasalarına tam uyum içinde gerçekleştiği ifade edildi.
ABD yetkililerinin kimlik bilgilerinin kamuoyuyla paylaşıldığı iddiasının yalanlandığı açıklamada, “Güney Afrika, veri güvenliğiyle ilgili tüm konuları son derece ciddiye alır ve sıkı yasal ve diplomatik protokoller çerçevesinde faaliyet gösterir. Bu tür eylemlerde devletin herhangi bir müdahalesi olduğuna dair her türlü iddiayı kesinlikle reddediyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
Mülteci başvuru merkezine operasyon
ABD Başkanı Donald Trump, Güney Afrika’nın 63 milyonluk nüfusunun yüzde 8’inden fazlasını oluşturan beyazların soykırıma uğradığını ve topraklarına el konulduğunu iddia ediyor.
Bu kapsamda ABD, mayıstan bu yana “beyaz Güney Afrikalı çiftçilere” mülteci statüsü veriyor.
Washington yönetimi, gelecek yıl kabul edeceği 7 bin 500 mültecinin büyük bölümünü “ırk ayrımcılığına uğradıkları” gerekçesiyle Güney Afrikalı beyaz çiftçilerden seçmeyi planladığını duyurmuştu.
Kasım ayında Johannesburg’da düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’ne katılım göstermeyen Trump yönetimi, Güney Afrika’nın G20’den dışlaması için girişimde bulunuyor.
Filistin Tarım Bakanlığı, İsrail ordusu ve Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırıları sonucu, son bir haftada işgal altındaki Batı Şeria’nın çeşitli bölgelerinde çoğunluğu zeytin ağacı olmak üzere 3 bin 413 ağacın zarar gördüğünü belgeledi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, 11-18 Aralık’ta İsrail ordusu ile Filistin topraklarını gasbeden İsrailli yerleşimcilerin saldırılarında ciddi artış yaşandığı ve bunun tarım sektöründe büyük tahribata yol açtığı belirtildi.
Açıklamada, saha ekiplerinin Ramallah ve El-Bire ile Nablus kentlerinin saldırılardan en fazla etkilenen bölgeler olduğunu tespit ettiği, zarar gören ağaçların büyük bölümünün zeytin ağaçlarından oluştuğu kaydedildi.
Söz konusu dönemdeki saldırıların, tarım arazilerinin tahrip edilmesi, ağaçların sökülmesi, yüzlerce metre uzunluğundaki sulama şebekelerinin zarar görmesi, koyunların öldürülmesi veya çalınması, hayvan yemlerinin imha edilmesi ve kümes hayvanı çiftliklerinin yıkılmasını kapsadığı ifade edildi.
Açıklamaya göre, saldırıların yol açtığı toplam maddi zararın 2,5 milyon doları aştığı öne sürüldü.
Filistin Tarım Bakanlığı açıklamasında, “İsrail, Filistin kimliğinin ve direnişinin sembolü olan zeytin ağacını doğrudan hedef alarak; araziye el koyma, yıkım emirleri çıkarma ve çiftçileri ağaçlarını kendi elleriyle sökmeye zorlama politikalarını sürdürmekte, bu yolla psikolojik ve ahlaki zarar vermeyi amaçlamaktadır.” ifadelerine yer verildi.
Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) bağlı Ayrım Duvarı ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyinin daha önce yayımladığı bir raporda, İsrail’in geçen yıl kasım ayında “el koyma, kamulaştırma ve devlet arazisi sınırlarının değiştirilmesi” kararlarıyla Filistinlilere ait 2 bin 800 dönüm araziyi ele geçirdiği belirtilmişti.
Filistin Yönetimi verilerine göre, İsrail 2025 yılının başından bu yana Filistin toprakları üzerinde kontrol sağlamak amacıyla 53 askeri işgal emri yayımladı.
Bu durum, askeri gerekçelere dayalı el koyma uygulamalarında kayda değer bir artışa işaret ediyor.
Gazze’ye yönelik saldırıların başlamasından bu yana, İsrail ordusu ve Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria’daki saldırılarında 1100’den fazla Filistinli hayatını kaybetti, yaklaşık 11 bin kişi yaralandı ve 21 binden fazla kişi gözaltına alındı.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında ise çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 70 binden fazla Filistinli yaşamını yitirdi, 171 binden fazla kişi yaralandı ve geniş çaplı yıkım meydana geldi.
Birleşmiş Milletler, Gazze’nin yeniden inşa maliyetini yaklaşık 70 milyar dolar olarak tahmin ediyor.
NEW ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) Hubble Uzay Teleskobu, iki kozmik çarpışmanın kalan tozlu kalıntıları tespit ederek bilim insanlarının uzun zamandır çözemediği bir gizemi aydınlattı.
NASA’nın paylaştığı bilgilere göre Hubble, iki kozmik çarpışmanın ardından yaşananlara dair nadir bir görüntü elde etti ve bilim insanlarının onlarca yıldır çözemediği bir konuyu aydınlığa çıkardı.
Hubble’ın çektiği görüntülerde, bilim insanları, iki kozmik çarpışmanın tozlu kalıntılarına rastladı.
Teleskopla kaydedilen görsellerde, devasa uzay kayalarının birbirine çarparak, gezegen gibi görünen kalın toz bulutları oluşturduğu, zamanla, kalıntıların yayıldığı ve sonunda tamamen ortadan kaybolduğu anlaşıldı.
Bilim insanları, uzun yıllar önce, Fomalhaut adlı genç bir yıldızın yakınında yoğun ve parlak bir nokta gördüklerini ve bunun bir gezegen olabileceğini düşündüklerini belirtti.
Ancak, Hubble’ın çektiği fotoğraflarla, bu parlak noktanın kaybolduğu ve aslında bir gezegen olmadığı anlaşıldı.
Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Joshua Lovell tarafından yapılan açıklamada, bu bölgenin “20 yıl içinde iki eşsiz, devasa çarpışmaya sahne olmasının son derece beklenmedik” olduğunu belirtti.
Johns Hopkins Üniversitesi’nden astrofizikçi Meredith MacGregor ise bu çarpışmaları incelemenin “güneş sistemimizin bir çocuğun fotoğrafını çekmek gibi” olduğunu söyledi.
Araştırmacılar, gelecek yıllarda bu yeni toz bulutunu takip ederek nasıl değiştiğini ve sonunda nasıl dağıldığını gözlemlemeyi planlıyor.
Bilim insanları, çarpışmaya karışan uzay kayalarının en az 60 kilometre genişliğinde olduğunu düşünüyor ve bu tür çarpışmaları kameraya kaydetmenin çok nadir bir şans olduğunu belirtiyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Suriye yaptırımlarının kaldırılmasını da kapsayan 901 milyar dolarlık 2026 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nı (NDAA) imzaladı.
ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’da basına kapalı gerçekleştirilen imza töreninde, dev savunma bütçesini imzalayarak yasalaştırdı.
901 milyar dolarlık söz konusu savunma bütçe yasası, aynı zamanda Suriye yaptırımlarını içeren Sezar Yasası’nın kaldırılmasını da öngörüyordu. Böylece Trump’ın imzasıyla Suriye yaptırımları resmen kaldırılmış oldu.
Sezar Yasası yürürlükten kalkıyor
2026 savunma bütçesinde en dikkati çeken unsurlardan biri, 2019 yılında kabul edilen ve Suriye’ye yaptırımlar getiren Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası’nın iptal edilmesi oldu. Bu yılki metne eklenen bir düzenleme, tasarının yasalaşmasıyla birlikte Sezar Yasası’nın resmen yürürlükten kalkması anlamına geliyor.
Tasarıda, yaptırımların kaldırılması bazı şartlara dayandırılırken, bu kapsamda ABD Başkanı’nın konuya ilişkin ilk raporunu 90 gün içinde, ardından 4 yıl boyunca her 180 günde bir olmak üzere ilgili Kongre komitelerine sunması öngörülüyor.
2019 yılında yürürlüğe giren Sezar Yasası, Beşşar Esed yönetimindeki Suriye’nin ekonomik toparlanmasını kısıtlamak amacıyla ABD tarafından yürürlüğe konulmuştu.
Yasanın yürürlükten kaldırılması, Suriye’de Mart 2025’te kurulan Cumhurbaşkanı Ahmed Şara liderliğindeki yeni yönetimin desteklenmesi bağlamında yabancı yatırım ve yardımların ülkeye geri dönmesinin önünü açacak.
Savunma bütçesinde Rusya ve Çin detayı
Savunma bütçesinde dikkati çeken unsurlardan biri, tasarıda, ABD’nin Rusya ve Çin ile askeri anlamda rekabet unsurlarını güçlendirecek yönde birçok başlığın yer alması oldu.
Buna göre bütçede, Rusya-Ukrayna savaşı çerçevesinde, Ukrayna Güvenlik Yardımı Girişimi kapsamında Ukrayna’ya yaklaşık 400 milyon dolarlık bir savunma yardım öngörülüyor. Bu bütçe kapsamında, Ukrayna ordusu için silah tedarik eden ABD şirketlerine ödeme yapılıyor.
Buna ilaveten tasarı, Pentagon’un, Avrupa genelinde görev yapan ABD askerlerinin sayısının 76 binin altına düşürmesini de engelleyen bir bölüm içeriyor.
NDAA ayrıca, Amerikalıların ve ABD şirketlerinin Çin ile hassas teknolojileri içeren tüm işlemlerinde Hazine Bakanlığına bildirimde bulunmalarını zorunlu kılıyor.
Savunma bütçesi ayrıca, bazı Çinli biyoteknoloji şirketlerinin federal fon almayı yasaklayan “Biyogüvenlik Yasası”nı da kapsıyor.
Söz konusu yasa tasarısı Tayvan’a 1 milyar dolarlık savunma fonu sağlarken, yine ABD’nin bölgedeki önemli müttefiklerinden Filipinler’e de 1,5 milyar dolarlık destek öngörüyor.
İsrail’e destek sürüyor
Tasarı, Demir Kubbe ve Davud’un Sapanı gibi İsrail’in yoğun kullandığı füze savunma programlarının tam finansmanı da dahil olmak üzere İsrail’e kapsamlı savunma desteği içeriyor.
Metinde ABD’nin, İsrail’in savunma üretim ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olup olmadığının da sürekli olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Öte yandan 2026 savunma bütçe tasarısı, Irak’a karşı 1991 ve 2002 yıllarında alınan Askeri Güç Kullanma Yetkisi’ni (AUMF) kaldırıyor.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in, işgal altındaki Doğu Kudüs’te 3 bin 600 konuttan oluşan yasa dışı yeni bir Yahudi yerleşim birimi kurulmasına yönelik planı onayladığı bildirildi.
İsrail’de yayın yapan Kanal 7 televizyonunun haberine göre, Smotrich, Doğu Kudüs’te 3 bin 380 dönümlük arazi üzerine “Mişmar Yehuda” adlı yeni bir Yahudi yerleşim biriminin kurulmasına onay verdi.
Smotrich ise, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformu üzerinden yaptığı açıklamada, “Mişmar Yehuda, bölge üzerindeki kontrolü güçlendirme politikasının bir parçası olarak Kudüs’ü doğu tarafından koruyacak stratejik bir üs olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul edilen Yahudi yerleşimlerine ilişkin açıklamasında Smotrich, yeni yerleşim biriminin “on binlerce konut sağlayacağını ve Kudüs’ün doğu çevresini güçlendireceğini” savundu.
Gelişmeyi “tarihi” olarak nitelendiren Smotrich, planın bölgedeki İsrail egemenliğini güçlendirmeye, pekiştirmeye ve Batı Şeria’da bir Filistin devletinin kurulması ihtimalini engellemeye katkı sağlayacak bir adım olduğunu vurguladı.
İsrail kabinesi, 12 Aralık’ta da, statükoyu değiştirip ilhak adımlarını sıklaştırdığı işgal altındaki Batı Şeria’da da 19 yasa dışı Yahudi yerleşim biriminin kurulmasını onaylamıştı.
Batı Şeria’da Filistin toprakları gasbedilerek kurulan 365 yasa dışı yerleşim bulunuyor
Batı Şeria’nın güneyindeki “Kefar Atsiyon” Yahudi yerleşim birimi, İsrail’in 1967’de Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü işgal etmesinin hemen ardından kurulduğu için ilk Yahudi yerleşim birimi olarak kabul ediliyor. Sonrasında Batı Şeria’da yüzlerce yasa dışı yerleşim yeri inşa edildi.
Yahudi yerleşim birimlerini takip eden İsrailli sivil toplum kuruluşu “Barış Şimdi (Peace Now)” hareketinin 2024 yılı verilerine göre, Doğu Kudüs hariç işgal altındaki Batı Şeria’da yaklaşık 3 milyon Filistinli yaşarken İsrailli yerleşimci nüfusu 500 bini aşmış durumda.
İsrail hükümetinin 11 Aralık’ta onay verdiği 19 yerleşim haricinde, gasbedilen Filistin topraklarında 141 yasa dışı yerleşim mevcutken aşırı sağcı Yahudi grupların kurduğu ve İsrail yasalarına göre de kaçak sayılan 224 kaçak yerleşim yeri de bulunuyor.
Buna göre, Batı Şeria’da toplam 365 yasa dışı Yahudi yerleşimi bulunmakta. İsrail hükümetinin söz konusu “kaçak yerleşim” yerlerine sık sık aldığı kararlarla tek taraflı onay verdiği biliniyor.
İsrail’in işgal ettiği topraklarda kurduğu yerleşim yerleri ve buraya nüfusunu nakletmesi uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul ediliyor.