42,8149$% 0.03
50,3974€% 0.44
57,6891£% 0.69
6.101,09%2,17
4.435,14%2,21
11.311,06%-0,27
02:00
22 Aralık 2025 Pazartesi

MİLLİ Savunma Bakanı Yaşar Güler, ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinin sadece Türkiye için değil bölge barış ve istikrarına katkı sağlayacak çok boyutlu kritik bir süreç olduğunu söyleyerek, “Terör örgütünün fesih kararı sonrası teslim olan terörist sayısında artış olduğunu izliyoruz. Yıl başından bugüne kadar 105 PKK’lı, fesih kararından itibaren ise 69 PKK’lı terörist teslim olmuştur. Nihai hedefimiz terörün sona ermesi, terör örgütlerinin tamamen tasfiye edilmesi ve ülkemize yönelik her türlü tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Başta PKK/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına, farklı adlar altında faaliyet göstermesine, kısacası hiçbir terör oluşumuna ve oldubittiye müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Bakan Güler, medya kuruluşlarının temsilcileriyle yıl sonu değerlendirme toplantısında bir araya geldi. Bakan Güler, 2025 yılının terörle mücadelede elde edilen başarıların neticesinde yeni bir sürecin başladığı tarihi bir yıl olduğunu belirtti. Güler, ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinin sadece Türkiye için değil bölge barış ve istikrarına katkı sağlayacak çok boyutlu kritik bir süreç olduğunu vurgulayarak, “Terör örgütünün fesih kararı sonrası teslim olan terörist sayısında artış olduğunu izliyoruz. Yıl başından bugüne kadar 105 PKK’lı, fesih kararından itibaren ise 69 PKK’lı terörist teslim olmuştur. Sınırlarımızda ve ötesinde arazi arama-tarama mağara sığınak barınak ile mayın ve el yapımı patlayıcı tespit ve imha çalışmalarımız devam ediyor. Nihai hedefimiz 86 milyon vatandaşımızın ortak temennisi olan terörün sona ermesi, terör örgütlerinin tamamen tasfiye edilmesi ve ülkemize yönelik her türlü tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Başta PKK/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör örgütünün bölgede kök salmasına, farklı adlar altında faaliyet göstermesine, kısacası hiçbir terör oluşumuna ve oldubittiye müsaade etmeyeceğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. Terörü ve teröristi kullanarak jeopolitik dizayn girişimlerini, terörü aparat yapmak isteyen ve bölge barışını hedef alanları görüyor ve biliyoruz. Bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri olarak meydana gelebilecek her türlü gelişme karşısında ülkemizin hak ve menfaatlerini en üst seviyede korumaya devam edeceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır” dedi.
‘TERÖRÜ BU TOPRAKLARDAN KALDIRACAĞIZ’
Bakan Güler, Irak ile ilişkilerin son dönemde heyetler arası karşılıklı ziyaretler ve imzalanan anlaşmalarla birlikte olumlu yönde ivme kazandığını belirterek, “Bölgenin terörden arındırılmasına ilişkin hem merkezi Irak hükümeti hem de IKBY ile anlayış birliği sağlanmıştır. Önümüzdeki süreçte iki ülke arasındaki iş birliği ve koordinasyonu sürdürerek ‘Terörsüz Bölge’ hedefi kapsamında terör sorununu bu topraklardan bir daha sorun teşkil etmeyecek şekilde ortadan kaldıracağız” diye konuştu.
‘ENTEGRASYON, BAĞLAYICI YOL HARİTASIYLA SÜRDÜRÜLMELİ’
Bakan Güler, Suriye’de istikrar ve güvenliğin sağlanması ve terör örgütleriyle mücadele edilmesinin milli güvenlik açısından hayati önemde olduğunu söyledi. Güler, “Uzun süren acıların ardından barış içinde yaşama ve uluslararası toplumla yeniden bütünleşme yolunda önemli bir eşiğe gelen Suriye ile yakın temas, güçlü koordinasyon ve yapıcı bir iş birliği içerisindeyiz. İki ülke arasında imzalanan Ortak Eğitim ve Danışmanlık Mutabakat Muhtırası çerçevesinde başta terörle mücadele olmak üzere Suriye ordusunun savunma kapasitesinin artırılması, teşkilat yapısının geliştirilmesi, modernizasyonu ve personel eğitimi gibi alanlarda katkılarımızı sürdürüyoruz. Suriye’de ‘tek devlet ve tek ordu’ ilkesi çerçevesinde hazırlanan ve SDG ile Suriye yönetimi arasında 10 Mart tarihinde imzalanan mutabakat, halihazırda sahada karşılığını bulmamış ve somut adımlarla desteklenmemiştir. Açıkça vurgulamak isteriz ki; entegrasyon süreci, belirsiz ve ucu açık ifadeler ile değil, net tarihli, bağlayıcı ve uygulanabilir bir yol haritası ile yürütülmek zorundadır. Bu bağlamda; SDG’nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu, ayrılıkçı ve adem-i merkeziyetçi söylemi terk etmesi, merkezi otoriteye bağlanması, ayrıca sahada paralel güvenlik yapılarının kesinlikle ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu çerçevede Türkiye olarak, süreci en başından itibaren çok yakından ve titizlikle takip ediyoruz” dedi.
‘İSRAİL’İN OLUŞTURMAK İSTEDİĞİ SURİYE, TÜRKİYE İÇİN TEHDİT’
Bakan Güler, İsrail’in Suriye politikasına ilişkin, “İsrail’in son dönemde benimsediği, şüpheci güvenlik anlayışına dayalı, Suriye hükümeti aleyhine devlet dışı aktörleri kışkırtıcı ve orantısız güç kullanan yaklaşımının, bölgede zaten kırılgan olan dengeleri daha da zedelemekte ve istikrarsızlığı derinleştirmektedir. İsrail’in nefret dili kullanarak Türkiye’yi bölge için tehdit gösteren açıklamalarının aksine Türkiye, uluslararası hukuk çerçevesinde, istikrarın korunmasına ve terörle mücadele hedefine odaklanmıştır. Buna karşın, İsrail’in sürdürdüğü istikrarsızlaştırıcı askeri tutum ve oluşturmak istediği Suriye, Türkiye’nin de doğrudan milli güvenliğini etkileyen bir tehdit alanı oluşturmaktadır. İsrail, kendi güvenliğine ilişkin hassasiyetlerini Suriye’ye saldırarak, onu istikrarsızlaştırarak çözemeyeceğini idrak etmeli; Suriye’nin yeni yönetimiyle iş birliği temelinde, iyi komşuluk ve mütekabiliyet prensiplerine uygun olarak ilişki kurmalıdır” ifadelerini kullandı.
Bakan Güler, hudutlarda alınan tedbirlerin etkinliği sayesinde geçen yıla oranla yasa dışı geçişlerde engellenen ve yakalanan kişi sayılarında düşüşler olduğunu belirtti. Güler, 1 Ocak 2025’ten itibaren 65 bin 350 kişinin geçişinin engellendiğini, 9 bin 694 düzensiz göçmen ile 182 teröristin yakalandığını, bin 880 kilogram uyuşturucu madde ele geçirildiğini belirtti.
‘YUNANİSTAN TEHDİT PARANOYASINDAN KURTULMALI’
Güler, Yunanistan ile sorunların diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesi, Ege Denizi’nin bir barış ve iş birliği alanına dönüşmesi yönündeki samimi çabalarının uzun süredir devam ettiğini kaydetti. Güler, “Gelinen nokta Ege’deki gerginliğin karşılıklı anlayış ve diyalogla yönetilebileceğini ortaya koymuştur. Bununla birlikte Yunanistan’ın bölgede zaman zaman gündeme getirdiği tek taraflı girişimlere karşı da gerekli diplomatik adımlar atılmakta, uluslararası hukuk temelinde ve mütekabiliyet esasıyla her türlü tedbir tavizsiz şekilde hayata geçirilmektedir. Zaman zaman iki ülkenin liderleri tarafından ortaya konan yapıcı çalışmaları sekteye uğratmaya yönelik eylem ve söylemlerle karşılaşıyoruz. Türk ve Yunan halkları arasına fitne sokmak suretiyle siyasi kariyer yapma çabası içinde olanlar tehdit paranoyasından kurtulmalı, süreci baltalamaktan vazgeçmelidirler. Türk Silahlı Kuvvetleri, kendisine tehdit oluşturmayan hiç kimse için tehdit değildir. Ancak ülkemize yönelebilecek her türlü tehdidi bertaraf edecek güç ve kararlılıktadır. Ege ve Doğu Akdeniz’de ülkemizi dışlamaya veya meşru haklarımızı yok saymaya yönelik hiçbir girişimin başarıya ulaşamayacağını her fırsatta kararlılıkla vurguluyor bu doğrultuda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerini de aynı hassasiyetle savunuyoruz. Ada’da adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün yegane yolu Kıbrıs Türklerinin iki devletli, eşit, egemen ve eşit uluslararası statüsünün tanınması olduğu gerçeğini uluslararası platformlarda tüm muhataplarımıza açık ve net şekilde ifade ediyoruz. Öte yandan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bölge içinden veya dışından aktörlerle geliştirmeye çalıştığı askeri ve siyasi iş birlikleri ile silahlanma faaliyetlerinin Ada’daki barış ortamına hizmet etmediği, aksine gerginliği tırmandırdığı da açıktır. Anavatan ve garantör ülke olarak Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve menfaatlerini korumak için her türlü askeri ve siyasi tedbiri alma kararlılığı bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tamdır” diye konuştu.
Bakan Güler, Gazze’de ateşkesin sürdürülebilirliğinin sahada ve masada tesis edilecek adil ve etkin güvence mekanizmalarının hayata geçirilmesine bağlı olduğunu da söyleyerek, “Nitekim İsrail’in zaman zaman ateşkesi ihlal eden saldırıları bu süreci sekteye uğratmakta, dolayısıyla uluslararası toplumun bu ihlalleri önlemeye dönük kararlı bir tutum sergilemesi gerekmektedir” dedi.
‘TSK YAPAY ZEKA VE SİBER UZAYA YÖNELİK DÖNÜŞÜM İÇİNDE’
Bakan Güler, “Türk Silahlı Kuvvetleri olarak savaşın değişen doğasına uygun şekilde yapay zeka, siber uzay ve ileri teknoloji alanlarında etkinliğimizi artırmaya yönelik kapsamlı bir dönüşüm süreci içindeyiz. Günümüzün çok boyutlu güvenlik ortamı sadece kara, deniz ve hava değil aynı zamanda uzay ve siber uzayı da kapsayan yeni harekat alanlarını ön plana çıkarmaktadır. Bu anlayışla Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; yapay zeka destekli komuta kontrol sistemleri, siber savunma ve siber harekat yetenekleri, otonom sistemler ve büyük veri analizine dayalı karar destek altyapıları gibi kritik alanlarda yerli ve milli çözümlerle kabiliyetlerini sürekli geliştirmektedir. Bu çerçevede hedefimiz, ileri teknolojiyi harekat ortamına başarıyla entegre eden, çok boyutlu tehditlerle mücadelede daha hızlı ve etkili bir Türk Silahlı Kuvvetleri yapısı oluşturmaktır” dedi.
‘HER TÜRLÜ GELİŞMEYE PLANLARIMIZ HAZIR’
Bakan Güler, toplantıda soruları da yanıtladı. Bakan Güler, Suriye’de SDG’nin entegrasyonuna ilişkin, “Özellikle Suriye’deki olayların gelişimini dikkatle takip ediyoruz. Başından itibaren duruşumuzu belirledik ve bunda da herhangi bir geri adım atılması söz konusu değil. Suriyeli yöneticilerle yaptığımız görüşmelerde kendilerinin SDG’nin entegrasyonuna yönelik tutumunu görüyoruz ve anlıyoruz. Bizim her türlü gelişmeye karşı planlarımız hazırdır, ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz, bugüne kadar ne yaptıysak yine aynısını yapmaya gücümüz, kudretimiz vardır. Ancak birlik ve bütünlüğünü sağlamak üzere öncelikle yeni Suriye hükümeti gerekli inisiyatifleri geliştirecektir. Biz de buna destek oluruz” dedi.
‘ABD İLE GÖRÜŞ FARKLILIĞIMIZ AZALIYOR’
Bakan Güler, SDG’nin entegrasyonu konusunda ABD ile görüş ayrılığı olup olmadığına ilişkin, “SDG’nin entegrasyonu konusunda ABD ile görüşmelerimiz devam ediyor. ABD’nin düşünceleri epey değişti. ABD’li dostlarımız şu anda gerçekleri daha iyi görüyor ve bu konudaki görüş farklılığımız azalıyor. Biz ne istediğimizi açık açık ifade ettik. Bu konudan geri adım yok. Mutlak surette Suriye ordusuna entegre olacaklar. SDG de entegrasyondan bahsediyor ama onların bahsettiği birlik halinde entegrasyon. Birlik olarak değil ferdi olarak entegre olmaları lazım. Aksi halde bunun adı entegrasyon olmaz” dedi.
‘İHTİYAÇ OLURSA GEREKENİ YAPARIZ’
Bakan Güler, ‘SDG, Suriye ordusuna entegre olmazsa ne olur?’ sorusuna, “Biz 2016’dan itibaren Suriye’deki harekatlarımızı yaparken, ABD de oradaydı, Rusya da oradaydı ve biz yapılması gerekeni hiç kimseye sormadan yaptık ve bitirdik. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaç olursa gerekeni kimseye sormadan yaparız” dedi.
‘SÜREÇ DEVLETİMİZİN İSTEDİĞİ ŞEKİLDE DEVAM EDECEK’
Bakan Güler, ‘Terörsüz Türkiye’ süreci ile ilgili soru üzerine, “40 yıldır terörle mücadele eden ülkemiz için ‘Terörsüz Türkiye’ süreci bir fırsattır. Yapılmakta olan faaliyetleri de akılcı buluyoruz ve sürecin bizim istediğimiz gibi sonuçlanması için elimizden gelen gayreti gösteriyor, göstermeye de devam edeceğiz. TSK olarak biz PKK’yı tam bitirdiğimiz anda terör örgütü de ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine uyacağını açıkladı. Yani biz başarılı operasyonların ardından terör örgütünü silah bırakma evresine getirerek hedefimize ulaştık. Biz şimdi ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine başarıyla ulaşarak kardeşliğimizin sürekli olmasını istiyoruz. Vatandaşlarımızın şundan emin olması gerekir; TSK, bakanlığımız, devletimizin ilgili birimleri bu süreçte ne olup bittiğinin farkındadır. Geçmişte terörle mücadelede sarf ettiğimiz dikkati aynı hassasiyetle bugün de Terörsüz Türkiye sürecinde sarf ediyoruz. Süreç terör örgütünün istediği şekilde değil, devletimizin belirlediği ve istediği şekilde devam edecek” diye konuştu.
Bakan Güler, terör örgütü PKK’nın, silah bırakma açıklamasının ardından Irak’ın kuzeyinden birçok terörist ve silah-mühimmatı İran’a aktarmaya çalıştığını vurgulayarak, “Biz bunları her gün İran’a bildirdik. Onlar da fırsat buldukça operasyonlar icra ediyorlar. İran da bu vesileyle terör örgütü PJAK’ın gerçek yüzünü daha iyi görmüş oldu” değerlendirmesinde bulundu.
‘C-130’LARI KULLANMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Bakan Güler, Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen C-130 tipi askeri kargo uçağı ile ilgili, “Biz C-130’ları 1964’te kullanmaya başladık. O günden bu yana böyle bir kaza yaşanmamıştı. C-130’lar bugün hala dünyada en emniyetli uçaklar olarak tam 70 ülke tarafından kullanılıyor. Bu kazadan sonra bütün C-130 uçaklarımızın tamamını kontrole aldık. Bu kontrolü tamamlamayı müteakip uçaklarımızı kullanmaya devam edeceğiz. Düşen uçağımızın kara kutusu halen TUSAŞ’ta incelenmeye devam ediyor. Kaza kırım heyetimiz de çalışmalarını sürdürüyor. Daha tamamlanmadı. Uçağımızın düşüş sebebi hakkında sonuç ne çıkarsa çıksın şeffaflıkla açıklayacağız” dedi.
‘TESPİT EDİLMESİ ZOR BİR HAVA ARACI’
Güler, 15 Aralık’ta vurularak düşürülen İHA ile ilgili de “15 Aralık tarihinde F-16’larımız tarafından vurularak düşürülen İHA, tespit edilmesi zor bir hava aracı. Tespit eden arkadaşlara da teşekkür etmek istiyorum. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Karadeniz’de İHA ve insansız deniz araçları (İDA) yoğun olarak kullanılıyor. Bizim vurduğumuz İHA da kontrolden çıkmış bir hava aracıydı. F-16’larımız tarafından takip edilerek meskun mahallerin uzağında en uygun ve en emniyetli yerde hava-hava füzesiyle vuruldu. Füzeyle vurulduğu için paramparça oldu. Enkazını arama çalışmaları devam ediyor. Enkaz bulunduğunda yapılacak inceleme sonucunda kamuoyunu bilgilendireceğiz” dedi.
‘KARADENİZ’DE KRİTİK TESİSLERİMİZ İÇİN TEDBİRLERİ ALIYORUZ’
Bakan Güler, Rusya-Ukrayna savaşının Karadeniz’deki deniz ve hava seyahat güvenliğine etkisine ilişkin, “Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaşta İHA ve İDA’lar karşılıklı olarak yoğun şekilde kullanılıyor. Bu durum bölgede hem ticaret gemileri hem yolcu uçakları için büyük tehlike oluşturuyor. 15 Aralık’ta vurarak düşürdüğümüz İHA olayında da hava trafiği için de hemen tedbir aldık. O güzergahtaki uçakları en yakın havalimanlarına yönlendirerek emniyetli şekilde inmelerini sağladık. Uçaklarımızın güvenliğini sağladıktan sonra İHA’yı vurarak düşürdük. Daha sonra sivil hava trafiğinin güvenli şekilde devam etmesini sağladık. Karadeniz’de kritik su üstü ve sualtı tesislerimizi korumak için de gerekli tedbirleri alıyoruz. Sondaj gemilerimiz hayati önemi haiz. Rotasını şaşıran veya kontrolden çıkan İDA’lara karşı veya su altından gelebilecek tehditlere karşı geliştirdiğimiz ve uyguladığımız tedbirlerimiz var” dedi.
‘EUROFIGHTER’DA İKİNCİ EL TARTIŞMASI DOĞRU DEĞİL’
Bakan Güler, Eurofigter tedarikine ilişkin, “Biz İngiltere ile yaptığımız anlaşma ile 20 tane yeni üretim Eurofighter uçağını satın alıyoruz. Üretilecek Eurofighter uçakları 2030’da 6 tane, 2031’de 8 tane, 2032’de de 6 tane olacak şekilde envantere girecek. Ayrıca hem Katar hem de Umman ile Eurofighter uçağı tedariki görüşmelerimiz olumlu şekilde devam ediyor. Katar’dan alacağımız Eurofighterlar, çok az uçuşu olan hazır uçaklar. Katarlı kardeşlerimiz çok büyük anlayış gösteriyorlar. Bu uçakları Katar’daki mühimmat ve malzemeleri ile birlikte alacağız. Umman’dan alacağımız uçaklar da az uçuş yapmış uçaklar. Hangarlarda duruyorlar. Umman’dan tedarik edilecek uçakların AESA radarı, Meteor atma kabiliyeti ile güncel aviyonik sistemlerle modernize edilmesi gerekiyor. Modernizasyonun 12 uçak için 2028 yılında tamamlanmasını bekliyoruz. Katar’da bulunan Hava Unsur Komutanlığımızdaki pilotlarımız Katarlı pilotlarla sürekli birlikte çalışmaktadır. Hem Katar’da hem de Umman’da Eurofighter pilot ve bakım personelinin eğitimlerine en kısa sürede başlayacağız. Bu uçakların alımı konusundaki ikinci el tartışmalarını da doğru bulmuyoruz. Avrupa’da bile birçok ülke ihtiyaç fazlası uçak teminine devam ediyor ve kullanıyor. Biz Eurofighter uçaklarını Meteor füzeleriyle birlikte alıyoruz. Bu uçaklarda kendi milli yazılımlarımızla kendi mühimmatımızı da kullanabileceğiz. Bu süreçte de Meteor füzesinden daha iyisini yaparak, isterlerse de onlara satacağız” dedi.
‘CAATSA İÇİN ÇALIŞMALARIMIZI YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ’
‘İSRAİL İSTİKRAR GÜCÜNDE YER ALMAMIZI İSTEMİYOR’
Güler, Gazze İstikrar Gücü’ne ilişkin, “Türkiye olarak Gazze İstikrar Gücünde yer alma kararlılığımızda değişiklik yok. Gönderilecek birliğimiz dahil bütün hazırlıklarımızı yaptık. Ancak İsrail bizim istikrar gücünde yer almamızı istemiyor. Görüşmelerimiz devam ediyor” dedi.
‘YUNANİSTAN VE İSRAİL’İN BİR ARAYA GELMESİ TEHDİT OLUŞTURMAZ’
Güler, Yunanistan ve İsrail iş birliğine ilişkin, “Yunanistan, İsrail ve GKRY’nin bir araya gelmesi ve anlaşmalar imzalaması bizim için bir tehdit oluşturamaz. Biz de birçok ülke ile anlaşmalar imzalıyoruz. Ama bu anlaşmaları belli bir ülkeye karşı yapmıyoruz. ‘Gayri Askeri Statüdeki Adalar’a da İsrail’den alacakları hava savunma sistemlerini yerleştireceklerine dair haberler gündeme geliyor. Buralar adı üzerinde ‘Gayri Askeri Statüdeki Adalar’, yani hukuken silahlandırılmaması gereken adalar. Biz bu konuda gerekli çalışmaları yapıyoruz. Öyle çok fazla heveslenmesinler. Yunanistan Savunma Bakanı Dendias ‘2030’ diye bir projeksiyon açıkladı. ‘Artık kadınları da askere alalım’ diyorlar. Yunan Kara ve Deniz Kuvvetlerine müracaat eden neredeyse kimse yok. Yani personel temini onlar için büyük bir sorun. Daha birkaç gün önce Yunanistan’ın havacı astsubayları yönetimi protesto etmek için rapor alarak işe gitmediler. Öncelikle bu problemlere yoğunlaşmaları gerekir” dedi.
‘BİRÇOK AVRUPA ÜLKESİ BİZİMLE İŞ BİRLİĞİNDE İSTEKLİ’
Bakan Güler, Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaş nedeniyle, bütün ülkelerin savunma harcamalarını artırdığına dikkat çekerek, “Avrupa da bu konuda eksikliğini fark ederek Avrupa Güvenlik Mimarisini oluşturmaya çalışıyor. Şu an birçok Avrupa ülkesinin mühimmat ve silah noktasında noksanlığı var. Savunma ve güvenlik için birçok silah ve teknolojiye ihtiyaçları var. Bu kapsamda birçok Avrupa ülkesi bizimle iş birliği konusunda istekli. Hal böyleyken başta Yunanistan olmak üzere kendi çıkarlarını Avrupa güvenliğinin önüne koyarak, Türkiye’yi bu oluşumun dışında tutmaya çalışan ülkeler olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin SAFE programına dahil edilip edilmeyeceğini çok fazla dikkate almıyoruz. Çok ihtiyaç duydukları kritik bir zamanda konuşma sırası bize gelecek” diye konuştu.
Güler, ABD için artık tehdidin Orta Doğu olmadığını söyleyerek, “ABD Orta Doğu’dan çekildiğinde bölgede barış ve istikrarı sağlayabilecek tek bölgesel gücün Türkiye olduğunu Amerikalı dostlarımızın anladıklarını düşünüyorum. Bu durumun ülkemizin bölgesel ve stratejik etkinliğini artıracağına inanıyorum” ifadelerini kullandı.
‘AİLE KONUSUNA ÖNEM VERİYORUZ’
Bakan Güler, zorunlu askerlik ile ilgili soru üzerine, “Malumunuz olduğu üzere bu yıl Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Aile Yılı olarak ilan edildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın sorumluluğunda devam eden bu konuyla ilgili Milli Savunma Bakanlığı olarak biz de neler yapabiliriz diye çalışıyoruz. Bu konuda hazırladığımız bir takım görüş ve önerileri önümüzdeki dönemde paylaşacağız. Örneğin, 3 çocuğu olan bir ailenin 1 çocuğunun, 4 çocuğu olan bir ailenin 2 çocuğunun istediği yerde askerliğini yapabilmesi gibi düşüncelerimiz var. Biz aile konusuna büyük önem veriyoruz, hatta en son İstanbul’da düzenlenen IDEF Fuarında da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte stant açtık” dedi.

ADIYAMAN’ın Besni ilçesinde otomobilin çarptığı Gülizar Bilgiler (60), tedavi gördüğü hastanede 12 gün sonra hayatını kaybetti.
Kaza, 8 Aralık’ta Cirit Meydan Mahallesi’nde meydana geldi. Süleyman Y.’nin kullandığı 02 ACD 826 plakalı otomobil sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yolun karşısına geçmeye çalışan Gülizar Bilgiler’e çarptı. Yaralanan Bilgiler, ambulansla Besni Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Durumu ağır olan Bilgiler, daha Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi
Yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Gülizar Bilginer, bu sabah hayatını kaybetti. Bilgiler’in cenazesi, Mustafa Baba Camisi’nde kılınan namazın ardından toprağa verildi.
Bağcılar‘da tekstil atölyesinin deposunda çıkan yangın, itfaiye ekiplerince söndürüldü.
Çınar Mahallesi 752 Sokak’ta 5 katlı binanın girişinde bulunan tekstil atölyesinin depo bölümünde henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı.
İhbar üzerine olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle söndürülen yangında, depoda hasar meydana geldi.
Yangın sırasında depoda kimsenin olmadığı öğrenildi.
YILBAŞINA sayılı günler kalırken, Adana’daki restoranlarda da hazırlıklar tamamlandı. Bu özel gecede Adanalılar, yılbaşı sofrasının vazgeçilmezi haline gelen hindi yerine tavuk dolmasını tercih ediyor. Akdeniz Aşçılar ve Pastacılar Federasyonu (AKAPAFED) Başkanı Derviş Göçmen, “Adana’da hindi yerine genellikle tavuk tercih ediliyor. Hindi eti biraz sert olduğundan bu bölgede pek tercih edilmiyor. Bu lezzet için restoranlarda 4 kişilik bir ailenin yılbaşı sofrası maliyeti ise ortalama 5 bin TL’yi buluyor” dedi.
Yılbaşına sayılı günler kala kebabı ve yöresel yemekleriyle öne çıkan Adana’da bu özel günü dışarıda geçirmek isteyenler için restoranlarda da hazırlıklar tamamlandı. Kentte 45 yıldır aşçılık yapan AKAPAFED Başkanı Derviş Göçmen, Adanalıların yılbaşı sofrasında tercih ettiği lezzeti, tarifini ve maliyetini paylaştı.
‘HİNDİ ADANALILARIN DAMAK TADINA UYMUYOR’
Hindinin yılbaşı sofrası için bir simge haline geldiğini ancak bölge halkının damak tadına uymadığını belirten Derviş Göçmen, “Hindi eti biraz sert olduğundan çok tercih edilmiyor. Yılbaşında da bu bölgede genellikle hindi değil tavuk dolması tercih ediliyor. Tavuk fırına verildiğinde baharatlı pilavıyla birlikte çok daha lezzetli oluyor. Yoğurtlu mezeler, közlenmiş biber ve salata da bu lezzete yakışıyor ve menüyü tamamlıyor” diye konuştu.
45 YILLIK AŞÇIDAN TAVUK DOLMASI TARİFİ
Tavuk dolmasının tarifini de paylaşan Göçmen, “Tüm tavuğu öncelikle belirli bir süre haşlıyoruz. Daha sonra sosluyoruz ve fırına sürüyoruz. Sebzelerini ayrı haşlayıp, fırından çıkardığımız kızarmış tavuk ile birleştiriyoruz. Baharatlı ve kuş üzümlü pilavımızı tabağa alıp üzerine tavuk ve sebzelerimizi ilave ediyoruz. Kestane ile de süsleyerek servise hazır hale getiriyoruz” dedi.
RESTORANDA 4 KİŞİLİK BİR AİLENİN YILBAŞI SOFRASI MALİYETİ
Bu lezzeti restoranda yemek isteyenler için maliyeti de paylaşan Göçmen, şöyle devam etti:
“Yılbaşı gecesini insanlar artık evinde değil restoranlarda geçiriyor. Yılbaşı gecesi bu menüyü restoranda yemek isteyen 4 kişilik bir aile için maliyet ise içecek, mezeler ve salata dahil ortalama 5 bin TL’yi buluyor. Evde yapmak isteyenler için de 3 bin TL’ye yakın masraf gider. Eskiden bu yemekler evde de kolaylıkla yapılırdı. Ancak insanlar artık restoranlara yöneldi.”
Haber: Gülşah ATICI-Kamera: Eser PAZARBAŞI/ADANA,
BARTIN Üniversitesi Kutlubey yerleşkesinde 400 metrekarelik alanda ‘Hayvan Doğal Yaşam Alanı’ kuruldu. Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya, “BARÜ Doğa ve Hayvan Kulübü öğrencileri ve hayvansever personelin iş birliğiyle kampüsümüzün adeta maskotu haline gelen hayvanlar için sürdürülebilir bir ortam oluşturulduö dedi.
Bartın Üniversitesi Kutlubey yerleşkesinde bulunan başıboş hayvanlar için kampüste ‘Hayvan Doğal Yaşam Alanı’ kuruldu. Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya’nın talimatıyla kurulan alana öğretim elemanları ve öğrencilerin beslediği hayvanlar yerleştirildi. Öğrencilerin ve hayvansever personelin ziyaret ettiği alanda incelemelerde bulunan Rektör Akkaya, BARÜ Doğa ve Hayvan Kulübü yetkililerinden bilgi aldı. Kampüs içinde oluşturulan alana dışarıdan hayvan alınmadığı, sadece kampüs içindeki sahiplenilen hayvanlara hizmet verildiği belirtildi.
‘UMARIZ BÜTÜN ÜNİVERSİTELERE ÖRNEK OLUR’
Kampüste ayrıca öğrenci ve engelsiz yaşam merkezleri bulunduğunu söyleyen Rektör Prof. Dr. Ahmet Akkaya, “Göreve geldikten sonra kampüs içerisinde çok sayıda hayvan olduğunu gözlemledik. Bu hayvanlara mamaların ve yiyeceklerin gelişi güzel verildiğini tespit ettik. Bizler de bu hayvanların daha sistemli bir şekilde yiyeceklere ulaşmasını sağlamak için Doğa ve Hayvan Kulübümüzle birlikte bu konunun sürdürülebilir olmasını düşündük. Bunu gerçekleştirebilmek için kampüs içinde bir yaşam merkezi inşa ettik. Bu yaşam merkezinde sadece kampüsümüzde yer alan hayvanların yer aldığı bir ortam oluşturduk. Biz burada bu adımları hayata geçirirken ‘Hayvan dostu bir kampüs’ olmayı istiyoruz. Burada sadece köpeklerimiz değil, kampüsümüzün diğer alanlardaki yaşam merkezlerinde tavşanlarımız, kazımız, ördeğimiz, tavuğumuz ve güvercinlerimiz de var. Bu hayvan çeşitliliğini de yavaş yavaş artıracağız. Yaşam merkezimizdeki hayvanlarımızla birlikte öğrencilerimize, personelimize, çocuklara ve engelli bireylere hayvan sevgisini yaşayarak aşılamak istiyoruz. Burayı hayvan koruma bilinci yükseköğretim elemanlarımız, öğrencilerimiz ve Bartın esnafımızın katkılarıyla ortaya çıkardık. Başta kulüp danışmanı Doç. Dr. Lale Özdemir Şahin olmak üzere emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Umarım bu projemiz bütün üniversitelerimize örnek olur” diye konuştu.
Haber-Kamera: Ayhan ACAR/BARTIN,