40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
21 Aralık 2025 Pazar
(ANKARA) – Yükseköğretim Kurulu (YÖK) öncülüğünde hayata geçirilen Veri Analizi Okulu, Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecine nitelikli insan kaynağı kazandırmak amacıyla yürütülen en kapsamlı çevrim içi eğitim programlarından biri olarak ilk dönemini tamamladı. Programa 135 bin başvuru yapılırken, 50 bin katılımcı kabul edildi. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Veri Analizi Okulu’nun Türkiye’nin dijital dönüşüm vizyonu açısından kritik bir rol üstlendiğini belirterek, “Yapay zeka alanındaki ihtiyaca doğru bir modelle cevap verdik” dedi.
YÖK’ün geliştirdiği ve Marmara Üniversitesi Nüfus ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü koordinasyonunda, ODTÜ, İTÜ ve Boğaziçi Üniversitelerinin akademik katkılarıyla yürütülen Veri Analizi Okulu’nda derslere yaklaşık 30 bin kişi aktif olarak katılıyor. YÖK’ten konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre program, bu yönüyle dünyada bu ölçekte yürütülen sayılı çevrim içi ulusal veri okuryazarlığı projeleri arasında yer alıyor.
Tamamen ücretsiz ve çevrim içi olarak tasarlanan program, 27 hafta süren eğitim döneminde 93 ders ve toplam 284 saatlik bir müfredat sunuyor. Yedi modülden oluşan eğitim içeriğinde; temel istatistik, yapay zeka, panel veri analizi, psikometri, hesaplamalı sosyal bilimler ve dijital beşeri bilimler gibi alanlar yer alıyor. Katılımcılar SPSS, R, Python, Excel ve GIS gibi araçlarla uygulamalı analiz becerileri kazanıyor.
Özvar: “Dünyada bile benzersiz bir proje”
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Veri Analizi Okulu’nun Türkiye’nin dijital dönüşüm vizyonu açısından kritik bir rol üstlendiğini belirterek, “Veri Analizi Okulu, bu ölçekteki katılımcısıyla dünyada bile benzersiz bir projedir. Kısa sürede yüz bini aşan başvuru sayısı, toplumumuzun dijital dönüşüme ne kadar hazır ve istekli olduğunu göstermektedir. Yapay zeka alanındaki ihtiyaca doğru bir modelle cevap verdik” dedi. Programın üniversiteler arası işbirliğini güçlendirdiğini vurgulayan Özvar, dört üniversitenin katkılarıyla oluşturulan yapının yükseköğretim ekosisteminin birlikte üretme kapasitesini ortaya koyduğunu ifade etti.
Veri Analizi Okulu’nda katılımcı profilinin dikkat çekici düzeyde çeşitlilik gösterdiği belirtildi. Programda rektörler, akademisyenler, tıp doktorları, yazılımcılar, öğrenciler ve milletvekilleri aynı dijital sınıflarda eğitim aldı. Program Koordinatörü Doç. Dr. Zübeyir Nişancı, bu ölçekte ve tek bir sistem üzerinden yürütülen canlı çevrim içi eğitimin dünyada az sayıda örneği bulunduğunu belirterek, farklı meslek gruplarından katılımcıların ortak bir dijital sınıfta buluşmasının programın en önemli kazanımlarından biri olduğunu söyledi.
Akademisyenler de programın, dijital izler ve büyük veri sayesinde sosyal bilimlerden beşeri bilimlere kadar birçok alanda yeni araştırma imkanları sunduğuna dikkat çekti. Veri Analizi Okulu’na katılan öğrenciler ve kamu çalışanları ise programın, dijital becerilerin geliştirilmesi ve kariyer olanaklarının genişletilmesi açısından önemli katkılar sağladığını ifade etti.
“Toplumsal hayatın büyük bir bölümü dijital alanda yaşanıyor”
Dijital Beşeri Bilimler modül direktörü Marmara Üniversitesi Sosyal Araştırmalar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Fatma Aladağ, “Türkiye’de ilk kez bu kapsamda metin madenciliği, ağ analizi, mekansal veri ve görselleştirme gibi yaklaşımlar beşeri bilimler alanında uygulamalı olarak sunuluyor. Tarihten edebiyata, dil bilimden felsefeye kadar birçok alanda dijital okuryazarlığı güçlendiren çok önemli bir adım” değerlendirmesinde bulunurken, Hesaplamalı Sosyal Bilimler modülü direktörü Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Fuat Kına ise alanın önemli bir yükseliş içinde olduğunu dikkat çekti. Kına, “Büyük veri ve yeni analiz teknikleri sosyal bilim araştırmalarını dönüştürüyor. Toplumsal hayatın büyük bir bölümü dijital alanda yaşanıyor. Bu dijital izler, geleneksel yöntemlerle cevaplanması zor sorular için yeni araştırma yolları açıyor” dedi.
“Üretken yapay zeka yöntemleri diğer teknolojilere kıyasla çok daha hızlı ilerliyor”
Yapay Zeka ve Veri Bilimi Modülü Eğitmeni, Boğaziçi Üniversitesi Veri Bilimi ve Yapay Zeka Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Taha Koçyiğit ise üretken yapay zeka alanındaki hızlı değişimin nitelikli insan kaynağı ihtiyacını artırdığını belirtti. Koçyiğit, “Üretken yapay zeka yöntemleri diğer teknolojilere kıyasla çok daha hızlı ilerliyor. Toplumun bu yeni kabiliyetleri kazanması, bu teknolojiye uyum sağlaması gerekiyor. Hukukçular, sosyal bilimciler, psikologlar, hatta felsefeciler bile derse geliyor. Veri analizi okulu aslında çok önemli bir ihtiyacı dolduruyor. Teorik seviyeden uygulama seviyesine kadar farklı katmanlarda, öğrencileri bilgilendirmeye çalışıyoruz. Özellikle sözel alanlardan gelen öğrenciler için burada çok büyük fırsatlar var” ifadesini kullandı.

Ordu‘nun Ünye ilçesinde seyir halindeki kamyonda çıkan yangında maddi hasar oluştu.
Berat T. idaresindeki kamyonette, Fevzi Çakmak Mahallesi Ünye Devlet Sahil Yolunda seyir halindeyken henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı.
Yolun kenarında durdurduğu araçtan inen sürücü, durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi.
Olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle söndürülen yangında kamyonet kullanılamaz hale geldi.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

Elazığ’ın Keban ilçesinde ortaokul öğrencileri, “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” kapsamında Türkiye’nin yerli ve milli teknoloji ürünlerini tanıttı.
Keban Milli eğitim Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, Musa Coşkun Ortaokulu öğrencileri yerli sanayi ve teknoloji ürünlerinin tanıtılması temalı resim ve video hazırlayarak yayınladı.
12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanan ve öğrencilerde milli bilincin oluşmasında önemli katkısı bulunan “Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” etkinlikleri ilçedeki eğitim kurumlarında yerli sanayi ve teknoloji ürünlerinin tanıtılması temasıyla kutlandı.

İsrailli aktivistler, Tel Aviv yönetiminin işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Silvan beldesinde yaşayan Filistinlileri evlerinden çıkararak zorla yerinden etmesine karşı gösteri düzenledi.
İsrailli aktivist grubu “Free Jerusalem (Özgür Kudüs)” tarafından Silvan’ın Tel Aviv yönetimi tarafından “Davud Şehri” olarak adlandırdığı bölgesinde düzenleyen gösteride, beldedeki Filistinlilerin evlerinin yıkılması, tahliye edilmeleri ve yerlerine Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin yerleştirilmesi protesto edildi.
Gösteriye katılan onlarca aktivist, “Silvan ile dayanışma”, “etnik temizliği durdurun” ve “ev yıkımlarını durdurun” yazılı pankartlar taşıdı ve Filistinlilerin İsrail tarafından zorla yerinden edilmesine karşı sloganlar attı.
“Free Jerusalem (Özgür Kudüs)” tarafından yapılan açıklamada, beldede yaşayan 2 binden fazla Filistinlinin zorla yerinden edilme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ve İsrail makamlarının Silvan’da etnik temizlik yapmaya çalıştığı kaydedildi.
Silvan’ın bir Filistin beldesi olduğunun altı çizilen açıklamada, İsrail devletinin ve Filistinlilerin topraklarını gasbeden İsraillilerin eylemlerine karşı seslerini yükseltecekleri belirtilerek “Kudüs belediyesi, İsrail polisi, mahkemeler ve yerleşimci STK’lar, mahalleyi etnik olarak temizlemek ve onu devasa bir yasadışı İsrail yerleşim yerine dönüştürmek için el ele çalışıyorlar. Biz buna seyirci kalmayacağız.” ifadeleri kullanıldı.
İsrail’in Mescid-i Aksa’nın yanı başında kazdığı tünellerin bulunduğu bölgede gerçekleştirilen protestoya İsrail polisi müdahale ederken bir aktivist gözaltına alındı.
İsrail, işgal altındaki Batı Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinin yanı başındaki Filistin beldesi Silvan’da ev yıkım ve tahliye politikalarına hız vermişti.
İsrail’in “Kralın Bahçesi” adında bir bahçe yapmayı planladığı Silvan’ın Bostan Mahallesi’nde onlarca ev yıkılmış ve onlarcasının da yıkılması bekleniyor.
Bostan’ın hemen üzerindeki Batn el-Hava Mahallesinde ise geçen hafta 3 aile evlerinden tahliye edilmişti.

Dünyanın Finans Musluğu ve Bedava Para Dönemi
Japonya’nın küresel ekonomideki en büyük rolü, yıllardır dünyanın geri kalanına çok düşük maliyetli para sağlamasıydı. Japonya Merkez Bankası, ekonomiyi canlandırmak için faizleri sıfırda, hatta bazen ekside tutarak yatırımcılar için benzersiz bir fırsat yarattı. Finans dünyasında carry trade olarak bilinen bu mekanizma, aslında oldukça basit bir mantığa dayanıyordu: Yatırımcılar Japonya’dan neredeyse yüzde sıfır faizle borçlanıyor, aldıkları bu parayı getirisi daha yüksek olan Amerikan tahvillerine, teknoloji hisselerine ve hatta gelişmekte olan ülkelerin piyasalarına yatırıyorlardı.
Ancak 2025 yılına gelindiğinde bu tablo değişmeye başladı. Japonya’da enflasyonun hedeflenen seviyelerin üzerine çıkmasıyla birlikte merkez bankası faiz artırım yoluna girdi. Faizlerin yüzde 0,75 seviyelerine tırmanması, o “bedava” görülen paranın artık bir maliyeti olduğu anlamına geliyor. Bu durum, yıllardır düşük faizli Yen borçlanarak dünyaya yayılan devasa sermayenin artık ana vatanına dönmeye başladığını gösteriyor. Musluğun kapanması, küresel piyasalarda likiditenin azalması ve borçlanma maliyetlerinin artması riskini beraberinde getiriyor.
Japon Halkının Değişken Faiz Çıkmazı
Makroekonomik rakamların ötesinde, bu değişim Japonya’daki sade vatandaşın hayatını doğrudan etkileyen bir boyuta sahip. Japonya’da konut kredisi kullananların yaklaşık yüzde 80’i değişken faizli modelleri tercih etmiş durumda. Son yirmi yıldır faizlerin hiç artmadığı bir ülkede yaşayan insanlar için bu tercih oldukça mantıklı görünüyordu. Ancak şimdi faizlerin yükselmeye başlaması, milyonlarca Japon hanesinin aylık taksitlerinin otomatik olarak artması demek.
Bu durum, tüketim odaklı bir ekonomide halkın harcama gücünün azalmasına yol açıyor. Türkiye gibi ülkelerde kredi limitlerinin gelirlerin kat kat üzerine çıkabildiği bir sistemin aksine, Japonya’da yasalar bireysel borçlanmayı sıkı bir şekilde denetliyor. Bir kişinin yıllık gelirinin üçte birinden fazla tüketici kredisi kullanması yasaklanmış durumda. Bu nedenle Japon vatandaşı, artan taksit ödemeleri karşısında limitlerini artırarak nefes almak yerine harcamalarını kısmak zorunda kalıyor. Tasarruf kültürüyle bilinen bir toplumun daha da içine kapanması, küresel markaların Japonya pazarındaki satışlarını da tehdit ediyor.
Şirketler İçin Zorlu Sınav ve Zombi Firmalar
Japon iş dünyası da bu faiz şokundan muaf değil. Ülkede “zombi şirket” olarak adlandırılan, aslında kâr etmeyen ancak faizler sıfır olduğu için borcunu sürekli çevirerek hayatta kalan binlerce işletme bulunuyor. Bedava kredi döneminde bu şirketler bir şekilde çarkı döndürebiliyordu. Ancak kredi maliyetlerinin artması, bu yapıların sürdürülebilirliğini ortadan kaldırıyor. Japonya’daki küçük ve orta ölçekli işletmelerin neredeyse yüzde 90’ı aktif olarak banka kredisi kullanıyor ve bu kredilerin çoğu kısa vadeli çevrimlere dayanıyor.
Şirketlerin karşılaştığı bir diğer sorun ise zayıf Yen’in yarattığı maliyet baskısı. Japonya ham madde ve enerji konusunda dışa bağımlı bir ülke. Yen değer kaybettiğinde ithal edilen ürünlerin fiyatı artıyor. Şirketler bir yandan artan kredi faizlerini ödemeye çalışırken, diğer yandan pahalılaşan hammadde maliyetlerini karşılamakta zorlanıyor. Bu durum, şirketlerin kâr marjlarını hızla eritirken, Japon ekonomisinin rekabet gücünü de test ediyor. Eğer bu şirketler borçlarını ödeyemez hale gelirse, bankacılık sistemi üzerinde ciddi bir batık kredi yükü oluşabilir.
Trilyon Dolarlık Sermayenin Eve Dönüşü
Japonya’nın dış dünyadaki yatırımlarının büyüklüğü, bu krizin neden küresel bir mesele olduğunu kanıtlıyor. Japonya, kamu ve özel sektörüyle birlikte dünyanın en büyük alacaklısı konumunda. Japon emeklilik fonları ve sigorta devleri, ellerindeki trilyonlarca doları getirisi yüksek olduğu için yıllardır Amerikan hazine tahvillerinde ve Avrupa borsalarında tutuyordu. Özellikle dünyanın en büyük emeklilik fonu olan Japonya Kamu Emeklilik Yatırım Fonu, küresel piyasaların en önemli aktörlerinden biri.
Şimdi ise denge değişiyor. Japonya içindeki tahvil getirileri yükseldikçe, bu dev fonlar için yurt dışındaki kur riskini almanın cazibesi azalıyor. Eğer bir Japon sigorta şirketi, kendi ülkesindeki tahvillerden makul bir getiri alabiliyorsa, parasını binlerce kilometre uzaktaki bir ülkede tutmak yerine ülkesine getirmeyi tercih ediyor. Bu durum, “sermayenin eve dönüşü” olarak adlandırılıyor. Japonlar ellerindeki Amerikan tahvillerini satıp Yen’e döndükçe, Amerika’nın borçlanma maliyetleri yükseliyor ve küresel piyasalarda tahvil fiyatları düşüyor. Bu, sadece bir ülkenin para politikası değişikliği değil, dünya üzerindeki trilyonlarca doların yer değiştirmesi anlamına geliyor.
Küresel Ekonomi İçin Yeni Bir Risk Dönemi
Japonya’da yaşanan bu finansal dönüşüm, gelişmekte olan piyasalar için de uyarı niteliğinde. Dünyadaki likidite bolluğunun ana kaynaklarından biri olan Japon sermayesinin geri çekilmesi, gelişmekte olan ülkelerin dış finansman bulmasını zorlaştırabilir. Yatırımcıların risk iştahı azaldığında, ilk etkilenenler genellikle kırılgan ekonomiler oluyor. Japonya’nın 10 trilyon doları aşan dış varlıklarının bir kısmının bile harekete geçmesi, döviz kurlarında ve borsa endekslerinde büyük dalgalanmalar yaratmaya yetiyor.
Olası Senaryolar
Önümüzde birkaç olası yol bulunuyor. İlk senaryo, Japonya’nın yavaş ve kontrollü bir şekilde faiz artırması. Yen bir noktada dengelenir, tahvil getirileri yüksek ama yönetilebilir seviyelerde kalır. Bu en olası ama aynı zamanda “hiçbir şey ters gitmezse” mümkün olan senaryo.
İkinci senaryo, kapsamlı reformlar. Daha fazla vergi geliri, harcama disiplini ve sosyal güvenlik reformlarıyla borç yükünün azaltılması. Ancak siyasi gerçekler bu ihtimali zayıflatıyor.
Üçüncü senaryo, daha sert bir ayarlama. Yenin hızlı değer kaybı, tahvil faizlerinde ani sıçrama ve küresel piyasalarda ciddi dalgalanma. Düşük olasılıklı ama etkisi çok yüksek bir risk.
Son senaryo ise sessiz bir finansal baskı dönemi. Faizler enflasyonun altında tutulur, borç zaman içinde reel olarak erir. Bunun bedelini ise tasarruf sahipleri ve emekliler öder.
| Varlık Kategorisi | Tahmini Değer (Milyar USD) | Küresel Piyasadaki Etkisi / Rolü |
| Toplam Dış Varlıklar | 10.500 – 11.000 | Dünyanın en büyük dış yatırım hacmi. |
| Hanehalkı Finansal Varlıkları | 13.500 – 14.000 | Japon halkının elindeki nakit, mevduat ve hisse senedi toplamı. |
| GPIF (Kamu Emeklilik Fonu) | 1.650 | Dünyanın en büyük emeklilik fonlarından birisi; ABD ve Avrupa hisselerinin ana alıcısı. |
| Döviz Rezervleri | 1.250 | Büyük çoğunluğu ABD Hazine Tahvillerinden oluşur. |
| Sigorta Şirketleri (Özel) | 2.600 | Uzun vadeli küresel borçlanma araçlarının (tahvil) en büyük kurumsal yatırımcısı. |
| Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu | 3.400 | Japonya’nın dünyadan net alacağı (Dünya lideri). |