40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
21 Aralık 2025 Pazar

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) tarafından düzenlenen 2. Uluslararası Balkan Sempozyumu başladı.
NKÜ Rektörü Prof. Dr. Mümin Şahin, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü ile Balkan Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezince Rektörlük Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyumda, Balkanlar‘ın Türkiye için önemli olduğunu söyledi.
Üniversite olarak Balkanlar konusunda çalışmalar yürüttüklerini ifade eden Şahin, “Dünümüzü anlamak, bugünümüzü yorumlamak ve yarınlarımızı şekillendirmek için özellikle Balkanlar’daki Osmanlı kültür ve medeniyetinin izlerini sürmek bizim için çok önemli.” dedi.
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet İpşirli de Balkanlar’ın, “Rumeli” veya “Güneydoğu Avrupa” olarak da adlandırıldığını belirtti.
Balkanlar’a tarih boyunca Osmanlı’nın büyük emekler verdiğini anlatan İpşirli, “Ecdadın, oradaki eserlerin hatırlanması önemli ama Balkanlar ile ilgili ilgimiz ve oraya yoğunlaşmamız, gelecekle ilgili olmalıdır. Gerçekten Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkanlar’daki dostlukları, irtibatı, işbirliği son derece önemli. Şunu açıkça söylemek lazım, biz oradaki devletlerin hepsinin bağımsızlıklarına, sınırlarına, idari şekillerine saygılıyız.” diye konuştu.
İpşirli, Osmanlı’nın Balkanlar’a tarih boyunca çok önemli eserler bıraktığının da altını çizdi.
Osmanlı’nın Balkanlar’a yönelik iskan politikalarına değinen İpşirli, şunları kaydetti:
“Osmanlı Beyliği, 14. yüzyılın başlarında Anadolu’da küçük bir beylik olarak ortaya çıkmış ve Bizans’a karşı sınırların savunulması görevini üstlenmiştir. 14. yüzyılın ortalarında Balkanlar’a geçerek yeni fırsatlar elde etmiştir. Anadolu’daki güçlü Selçuklu varisi beylikler birbirleriyle mücadele ederken, Osmanlı’nın bu geçişi yeni bir alternatif sunmuştur. Osmanlı, Balkanlar’ı vatan olarak görmüş ve iskan ile imar faaliyetleri yürütmüştür. İskan politikalarıyla huzursuzluk çıkaran aileler Balkanlar’a yerleştirilmiş, böylece hem huzursuzluklar azaltılmış ve en önemlisi Balkanlar’daki Müslüman nüfusun artışı sağlanmıştır.”
Akademisyenlerin sunumlarıyla sürecek sempozyum, yarın sona erecek.

Tunceli‘de yaban keçileri, dağların zirvesinde etkili olan kar yağışının ardından indikleri Munzur Vadisi Milli Parkı’nda görüntülendi.
Kentte bir süre önce yağan kar, 3 bin rakımlı bazı dağların doruklarını beyaz örtüyle kapladı.
Koruma altında ve avlanması yasak olan yaban keçileri de soğuktan korunmak için zirvelerden alçak kesimlere indi.
Özellikle Munzur Vadisi Milli Parkı’nı mesken tutan yaban keçileri, arazide meşe dalları ve kuru otlarla beslenirken kayıt altına alındı.
Yaban keçileri, Dünya Doğa Koruma Birliğinin yayımladığı Nesli Tükenme Tehlikesi Altında Olan Türlerin Kırmızı Listesi’nde bulunuyor.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Tunceli Şubesi ekipleri de bu hayvanları çeşitli çalışmalarla kaçak avcılara karşı koruyor.
Ayşe Gürel/-Dijital platformdaki bir yayında ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak’ iddiasıyla gözaltına alınan gazeteci Levent Gültekin, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Gazeteci Levent Gültekin, bir dijital platformda 18 Aralık’ta yayınlanan programdaki söylemleri nedeniyle ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ suçundan gözaltına alındı. Gültekin, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Savcılıktaki ifade işleminin ardından ‘yurt dışına çıkış yasağı ve karakola giderek imza verme’ şeklinde adli kontrol talebiyle sulh ceza hakimliğine sevk edilen Levent Gültekin, serbest bırakıldı.
Uşak’ta yaşayan şeker hastası Mehmet Yıldırım, damar tıkanıklığı nedeniyle kesilme ihtimali olan ayağı, yara oluşan iki parmağı alınarak kurtarıldı.
Uşak Dikilitaş Mahallesi’nde yaşayan ve 20 yıldır şeker hastalığıyla mücadele eden Mehmet Yıldırım’ın ayaklarında, 2022 yılında damar tıkanıklığı başladı.
Yaklaşık 3 ay önce de parmaklarında çürüme görülen ve bir süre hastanede tedavi gören Yıldırım, daha sonra Afyonkarahisar Devlet Hastanesi Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Ünitesine başvurdu.
Şeker hastası olduğu için ayağının kesilme ihtimali bulunan Yıldırım’ın, doktorların iki başarılı cerrahi müdahalesiyle sağ ayağındaki çürüyen iki parmağı alındı.
Yaklaşık 1,5 ay süren tedavisi sonucunda ayağı kurtarılan Yıldırım, önümüzdeki günlerde taburcu olmaya hazırlanıyor.
Genel Cerrahi Servisi Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Ünitesi Sorumlusu Opr. Dr. Hilmi Uyar, AA muhabirine, Uşak’tan gelen hasta Mehmet Yıldırım’ın şeker hastalığı nedeniyle ayak parmaklarında yara oluştuğunu ve çürümeye başladığını söyledi.
Hastanın Uşak’taki farklı hastanelere müracaatları sonrası Afyonkarahisar Devlet Hastanesi Diyabetik Ayak ve Yara Bakım Ünitesine yönlendirildiğini dile getiren Uyar, şöyle konuştu:
“Biz poliklinikte hastamızı değerlendirdik. Diyabet hastalarında genellikle ayak parmaklarında yaralar oluşur. Bu yaraların önü alınmazsa ayağın kesilmesine kadar ilerleyebilecek düzeydedir. Diyabetik yaralar oluşan hastaların da yüzde 60’ında ampütasyon ihtimali vardır. Tedavisine başladığımız hastamızın önce çürüyen parmaklarını aldık ve pansumanlarına devam ettik. Girişimsel radyoloji ünitemizde hastanın ayak damarlarında tespit edilen tıkanıklar açıldı. Şu an için hastamızın ayağını kesilmekten kurtardık.”
-“Hastanın sağlık durumunda herhangi bir sıkıntımız yok”
Uyar, hastanın bütün tedavilerinin uygulandığını ve son aşamasında olduklarını vurguladı.
Yaranın kapanmasının uzun bir süreç alabileceğine dikkati çeken Uyar, “İnşallah bir hafta içinde taburculuğunu planlıyoruz. Hastanın sağlık durumunda herhangi bir sıkıntımız yok. Her şey gayet iyi. Biz, hastayı taburcu ederken evde kendilerinin pansuman edebileceği düzeye getirdikten sonra gönderiyoruz.” dedi.
-“Tedavimiz olmasaydı belki ayağımı kaybederdik”
Hasta Mehmet Yıldırım da ayağındaki yaranın tedavisi için tavsiye üzerine Afyonkarahisar’a geldiğini kaydetti.
Şeker hastalığı ile 20 yıldır mücadele ettiğini aktaran Yıldırım, “Allah, kimsenin başına bu hastalığı vermesin. Ayağımda oluşan çürüme nedeniyle iki parmağım ameliyatla alındı. Tedavimiz olmasaydı belki ayağımı kaybedecektim. Allah’a şükür, bu yara ile çürümeden kurtulduk. Doktorumuza ve sağlık çalışanlarımıza çok teşekkür ediyoruz.” diye konuştu.
Irak’ın Süleymaniye kentinde yaşayan Faik Muhammed 25 yıldır ihtiyaç sahipleri ile yolculara çay ve yemek ikramında bulunuyor.
Süleymaniye’nin Sabunkaran Mahallesi’nde aldığı mülke kurduğu hayır mutfağında yıl boyunca ara vermeden yemek dağıtan 70 yaşındaki Muhammed, zamanının çoğunu da burada geçiriyor.
Çevresinde Hacı Faik adıyla da bilinen Iraklı hayırsever, “Rahmet Kapısı” ismini verdiği hayır mutfağını 25 yıl önce kurduğunda çocuklarının yardımıyla bir süre yemek pişirdiğini söyledi.
Çocuklarının artık kendi işleriyle ilgilenmeleri nedeniyle Hacı Faik, şimdilerde istihdam ettiği birkaç işçiyle yemekleri hazırlayıp gelenlere ikram ediyor, kentin yoksullarına dağıtıyor.
Hacı Faik, bütün giderlerini karşıladığı ve tüm sorumluluğu üstlendiği hayır mutfağında yoksullar, dar gelirliler ve yolcular için yemek sunmaya devam ediyor.
Her gün sabah 06.00’da açılan mutfağa gelenler yemeklerini ister burada yiyor isterse paket yaptırıp beraberlerinde götürüyor.
Hayır mutfağı projesine ilişkin AA muhabirine konuşan Hacı Faik, “Bu yeri o zaman (2000 yılında) 80 bin dolara satın aldım ve hayır işi için ayırdım.” dedi.
Her gün 150 kişilik yemek hazırlanıyor
Hacı Faik, hayır mutfağına gelenlere dair, “Buraya gelenlerin hepsi yoksul ve muhtaç insanlardır. Burada biraz dinlenirler, yemek yer, çay içer sonra giderler.” ifadelerini kullandı.
Günde yaklaşık 150 kişiye yemek hazırlandığını ancak kaç kişinin geleceğinin önceden bilinmediğini ifade eden Hacı Faik, “Gelenlerin sayısı her gün artıp azalıyor, kaç kişi gelecek bilmiyoruz. Ama biz gerekli yemeği hazırlıyoruz. Artan yemek olursa kuşlara veriyoruz. Bazı günler hiçbir şey artmıyor.” diye konuştu.
Şehrin merkezinde, ticari binalar ile dükkanların arasında bulunan “Rahmet Kapısı” mutfağından ayrım gözetmeksizin herkes yemek alabiliyor ya da orada çay içebiliyor.
Bölgede ücretsiz yemek ve çay veren tek yer olan Hacı Faik’in mutfağından yalnızca yerel halk istifade etmiyor.
“Ne varsa azar azar hayra harcarım, hiçbir şeyi saklamam”
Farklı ülke ve bölgelerden gelen insanların da burada yemek ihtiyacını karşıladığını ifade eden Hacı Faik, “İran’dan, Suriye’den, Irak’ın orta kesimlerinden ve buranın yoksul insanları buraya geliyor. Gelenlerin hiçbirini tanımıyoruz. Gelip yemeklerini yiyip, çaylarını içip gidiyorlar. Hepsi yoksul insanlar; zengin biri buraya gelip yemek yemez.” diye konuştu.
Hacı Faik, kendisine ait mutfak için hiçbir kişi ya da kurumdan yardım talep etmediğini vurgulayarak şunları kaydetti:
“Ben hayrı severim. Ne varsa azar azar hayra harcarım, hiçbir şeyi saklamam. Kimsenin sözüyle hareket etmem, kendi bildiğimi yaparım; gönlüm ne isterse onu yaparım.”
Yıl boyunca aralıksız yemek servis ettiklerini belirten Hacı Faik, “Kar da yağsa, yağmur da yağsa, sel de olsa fark etmez. İnsanlar gelir, oturur ve yemeğini yer. Sırılsıklam gelirler yine de yemeklerini yerler. Kar yağdığında insanlar karı temizleyip oturur, yemeklerini yerler.” ifadelerini kullandı.
Hacı Faik, önce misafirleri olarak nitelendirdiği ihtiyaç sahiplerine yemek yedirdiğini en son kendisinin yemek yediğini söyledi.
Ramazan boyunca her gün etli yemek çıkarılıyor
Ramazan ayında hizmetlerini genişlettiklerini kaydeden Hacı Faik, “Ramazan boyunca her gün etli yemek çıkarılır. Yoksul insanlar buraya gelip kaplarla yemek alırlar. Ramazanın 30 günü boyunca bu yemek hazır olur.” diye konuştu.
Hacı Faik ramazana özel çörek ve tatlı da hazırladıklarını ifade etti.
Hayır mutfağını ziyaret eden 55 yaşındaki Kamuran Muhammed ise kendisinin de yemek yediği bu yere dair şunları söyledi:
“Gerçekten Hacı Faik burada çok güzel bir hayır yapıyor. 2000’li yıllardan beri hayır ve iyilik yapıyor. Allah ona sağlık versin ve hayrını kabul etsin.
Mekanı bereketli olsun. Hacı Faik, bu hayrı sadece Allah rızası için yapıyor ve adını da ‘Rahmet Kapısı’ koymuş. Ben de zaman zaman buraya gelip yemek yiyorum.”