40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
21 Aralık 2025 Pazar
(ANKARA) – CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, 2025-2026 dönemi dünya et projeksiyonlarına ilişkin, “Eğer küresel piyasayı doğru okuyamaz, zamanında doğru kurumsal adımları atamazsak, yakın gelecekte ‘Paramız da var ama alacak et bulamıyoruz’ cümlesi bu ülkenin gerçeği haline gelir. Bu cümleyi kurmamak için bugünden, cesurca harekete geçmeliyiz” dedi.
CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz, 2025-2026 dönemine ilişkin dünya et projeksiyonlarını değerlendirdi. Dünya sığır eti piyasasına ilişkin son projeksiyonların, sadece fiyat artışı değil arz daralması riskini de ortaya koyduğunu vurgulayan Durmaz, “Bugüne kadar ‘Et niye bu kadar pahalı’ diye sorduk. Çok yakında ‘Et bulabiliyor muyuz’ sorusunu sormaya başlayacağız. Çünkü artık sadece pahalı et dönemini değil, raflarda et bulmanın zorlaştığı bir dönemi konuşuyoruz” ifadelerini kullandı.
Verilere göre, 2026 yılında küresel sığır eti üretiminin 61 milyon tondan 60 milyon tona gerilemesinin beklendiğini anımsatan Durmaz, tüketim tarafında da yaklaşık yüzde 1,12’lik bir düşüş öngörüldüğünü belirtti.
“D ünyada etin hem miktarı azalıyor hem de ticareti daralıyo r”
Durmaz, şunları kaydetti:
“Toplam sığır varlığının, 2023’teki yaklaşık 944 milyon baştan, yüzde 4,3 düşerek 903 milyon başa gerileyeceği; 2022’de 290 milyon baş olan buzağı sayısının, yüzde 4,35 azalarak 277,7 milyon başa ineceği öngörülüyor. Hem mevcut hayvan varlığı hem de geleceğin sürüsünü oluşturacak buzağı sayısı aynı anda azalıyor. Bu, kısa vadede arz daralması, orta vadede derinleşen bir et krizi demek. Yani dünyada etin hem miktarı azalıyor hem de ticareti daralıyor.”
Küresel sığır eti ihracatında 2025’e göre yüzde 1, son beş yıla göre ise yüzde 19’luk düşüş beklendiğini, ithalat talebindeki artışın ise sadece 100 bin tonla sınırlı kalacağını dile getiren Durmaz, “Parası olanın değil, malı olanın güçlü olacağı bir döneme giriyoruz” dedi.
Türkiye’nin canlı hayvan ve et ithalatında yıllardır birkaç ülkeye yaslanarak günü kurtarmaya çalıştığını hatırlatan Durmaz, bu ülkelerdeki gelişmeleri şöyle özetledi:
“Türkiye’nin yıllardır en fazla besilik hayvan temin ettiği ülkelerden biri Brezilya. 2026’da üretimin yüzde 5 düşmesi bekleniyor. Sürü büyüklüğünde de 2025’e göre yüzde 4,36, 2023’e göre yüzde 8,3 azalma var. Yani paramız olsa bile eskisi kadar hayvan bulamayacağız; bulduğumuzu da küresel fiyatların çok üzerinde almak zorunda kalacağız.
Uruguay’da son beş yılda hayvan varlığı ve üretim görece istikrarlı. Ancak hem üretim hem ihracat kapasitesi sınırlı. Türkiye gibi büyük bir talebi taşıyacak yapıda değil. Bu ülkeye bel bağlayarak piyasayı dengeleme hesabı gerçekçi değil.”
Durmaz, 2025’te görülen NWS hastalığı nedeniyle Meksika’da ihracatın sınırlanması sonucu iç piyasadaki hayvan arz kapasitesinin yüzde 5 arttığını hatırlatarak, “Kağıt üzerinde bir fırsat gibi gözüken bu tablo, ciddi bir hastalık riski de taşıyor. Canlı hayvan ithalatında çok sıkı hastalık takibi gerektiriyor. Buna karşılık, karkas et tarafında Meksika’nın 2026’da yüzde 26’ya varan ihracat artışı öngörülüyor. Bu ülkenin özellikle karkas et ticareti açısından yakından takip edilmesi gerekiyor” dedi.
Durmaz, ABD ithalatında Meksika’nın boşluğunu önemli ölçüde Arjantin’in doldurduğuna dikkat çekerek, “Arjantin önümüzdeki dönemde küresel ticaret savaşlarının tam ortasında olacak. Bu da Türkiye açısından uzun vadeli, güvenli ve öngörülebilir bir tedarik ilişkisi kurmayı zorlaştırıyor” değerlendirmesini yaptı.
“ Türk piyasasını tek bir ülkeye bağlamak, yaşadığımız kırılganlığı geleceğe taşımak demek “
Dünya et piyasasında en güçlü büyümeyi gösteren ülkenin Avustralya olduğunu vurgulayan Durmaz, “2021’e göre sürü büyüklüğü yüzde 19 artarak 27,4 milyon başa, sığır eti üretimi ise yüzde 51 artarak 2,9 milyon ton seviyesine çıkıyor. Avustralya hem canlı hayvan hem et tedariki açısından uzun vadede güvenilir adreslerden biri olarak öne çıkıyor. Ancak Türk piyasasını tek bir ülkeye bağlamak, bugün yaşadığımız kırılganlığı geleceğe taşımak demek. Üstelik tüm dünya aynı kapıya yönelince, fiyatlar daha da artacak” dedi.
Küresel tabloya rağmen Türkiye’de et sorununa hala ithalat merkezli, günü kurtaran çözümlerle yaklaşıldığını belirten Durmaz, “Küresel sürü küçülüyor, et üretimi düşüyor, ihracat daralıyor, ticaret savaşları derinleşiyor, ana tedarikçi ülkeler kapasite kaybediyor. Biz hala ‘Gerekirse ithal ederiz’ kolaycılığındayız. Bu anlayış, duvara dayanmış durumdadır. Yakında vatandaşımız sadece etin fiyatından değil, etin bulunup bulunmadığından şikayet edecek” ifadelerini kullandı.
“ Üreticiyi ayakta tutmadan ne tüketiciyi koruyabilirsiniz ne de piyasayı dengeleyebilirsini z”
Durmaz, Türkiye’nin et ve hayvancılık politikasının köklü biçimde değişmesi gerektiğini belirterek şu önerileri sıraladı:
“Ulusal Sürü Programı: Anaç hayvan varlığını artıran, küçük ve orta ölçekli üreticiyi koruyan, 5-10 yıllık perspektife sahip ulusal bir sürü programına ihtiyaç var. Bu, günlük değil, devlet politikası olmalı.
İthalata Bağımlılığı Azaltan Strateji: ‘İhtiyaç olunca ithal ederiz’ mantığı bitmiştir. Çünkü ihtiyaç duyduğumuzda, ithal edecek hayvanı bulamama riskimiz var. Karşımızda daralan bir küresel piyasa var.
Piyasayı İzleyen Bağımsız Kurumsal Yapılar: Dünyadaki et, yem, sürü ve ticaret verilerini anlık takip edecek, iç piyasaya zamanında müdahale edebilecek, siyasi iklimden bağımsız kurumsal yapıların kurulması gerekiyor.
Üreticiyi Ayakta Tutacak Destekler: Girdi maliyetleri altında ezilen üreticiyi, basın toplantılarıyla değil; planlı destek, adil fiyat ve uzun vadeli finansman modelleriyle korumamız gerekiyor. Üreticiyi ayakta tutmadan ne tüketiciyi koruyabilirsiniz ne de piyasayı dengeleyebilirsiniz.”
“ Mera potansiyelimizi gerçekten üretime kazandıraca k politikalara ihtiyaç var”
Et ve hayvancılık politikasının yalnızca ithalat ve kesimhane ölçeğinde değil, mera ve orman köyleri politikalarıyla birlikte ele alınması gerektiğini belirten Durmaz, şunları kaydetti:
“Bunun yanında mera politikasının ve ORKÖY politikasının da baştan sona gözden geçirilip uzun vadeli stratejilerle planlanması gerekiyor. Mera potansiyelimizi gerçekten üretime kazandıracak, orman köylerinin ekonomik ve sosyal gücünü artıracak, yetiştiricinin sosyal durumuna doğrudan katkı sağlayacak politikalara ihtiyaç var. Mera ıslahını, ot verimini, yayla düzenini, orman köylüsünün gelirini aynı paketin içinde düşünmezsek ne et krizini yönetebiliriz ne de köyde hayvancılığı ayakta tutabiliriz.
Eğer küresel piyasayı doğru okuyamaz, zamanında doğru kurumsal adımları atamazsak, yakın gelecekte ‘Paramız da var ama alacak et bulamıyoruz’ cümlesi bu ülkenin gerçeği haline gelir. Bu cümleyi kurmamak için bugünden, cesurca harekete geçmeliyiz.”
Muğla‘da, Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS) başvurularının 31 Aralık 2025’te sona ereceği bildirildi.
İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nden ilde tarımsal faaliyetlerini sürdüren üreticilere yönelik yapılan hatırlatmada, ÇKS başvurularının 31 Aralık 2025’te sona ereceği belirtildi.
Açıklamada, tarımsal desteklemelerden yararlanabilmek ve kayıtların güncel tutulabilmesi adına, henüz başvurusunu tamamlamamış olan üreticilerin belirtilen tarihe kadar işlemlerini gerçekleştirmelerinin büyük önem taşıdığı aktarıldı.
ÇKS başvurularının, üreticilerin kayıtlı oldukları Ziraat Odaları aracılığıyla yapıldığı hatırlatılan açıklamada, herhangi bir mağduriyet yaşanmaması için son başvuru tarihinin beklenmemesi ve başvuruların zamanında tamamlanması tavsiye edildi.
Kolombiya‘da askeri birliğe yönelik düzenlenen bombalı saldırılarda ilk belirlemelere göre 6 asker hayatını kaybetti, 31 kişi yaralandı.
Ulusal basındaki haberlere göre, ülkenin Cesar yönetim bölgesine bağlı Aguachiaca kentinde, askeri birliği hedef alan çok sayıda bombalı saldırı yapıldı.
İlk belirlemelere göre 6 asker öldü, aralarında durumu ağır olanların da bulunduğu belirtilen 31 kişi ise yaralandı.
Olayın ardından Cesar Valiliği kentte “sokağa çıkma yasağı” ilan ederken, bölgeye takviye askeri birlikler gönderildi.
Sanchez, ELN’yi sorumlu tuttu
Savunma Bakanı Pedro Sanchez, ABD merkezli X şirketinin sosyal medya platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, hayatını kaybeden askerlerin ailelerine başsağlığı dileğinde bulundu.
Saldırılardan silahlı isyancı örgüt Ulusal Kurtuluş Ordusunu (ELN) sorumlu tutan Sanchez, “ELN kartelinin terörü tamamen ortadan kaldırılması gereken bir tehdittir. Bunun yapılmaması, halkı ciddi bir tehlikeye atmak anlamına gelir.” ifadesini kullandı.
Yerel basına göre, saldırıdan sonra kentte çok sayıda silah sesi duyuldu.
Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, 14 Aralık’taki açıklamasında, ülke genelinde 72 saat sürmesi planlanan “silahlı greve” başlayan silahlı isyancı örgüt ELN’ye tepki göstererek, bu duruma müsaade etmeyeceklerini bildirmişti.
ELN, 13 Aralık’taki açıklamasında, 72 saat sürmesi planlanan silahlı grev ilan etmiş ve Kolombiyalılardan kara yollarını ve nehir güzergahlarını kullanmamalarını istemişti.
MARDİN’in Kızıltepe ilçesinde TIR’ın çarptığı Hevi Malgaz (78), hayatını kaybetti.
Kaza, öğleden sonra Kızıltepe ilçesi Koçhisar Mahallesi’nde meydana geldi. Şoförünün ismi ve plakası öğrenilmeyen TIR, yolun karşısına geçmeye çalışan Hevi Malgaz’a çarptı. İhbarla bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kontrolde, kadının hayatını kaybettiği belirlendi. Malgaz’ın cansız bedeni otopsi için hastane morguna götürüldü. TIR şoförü, ifadesinin alınması için polis merkezine götürüldü.
Kaza ile ilgili soruşturma başlatıldı.
Haber-Kamera: Salih KESKİN/MARDİN,
(ANKARA) – İsrail’in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Danny Danon, Suriye‘nin başkenti Şam’dan mevcut tampon bölgeye kadar uzanan silahsızlandırılmış bir bölge oluşturulması çağrısında bulundu.
İsrail’in Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Danny Danon, Suriye‘de silahsız bölge oluşturulması çağrısı yaptı. Başkent Şam’dan BM tarafından oluşturulan tampon bölgeye uzanan yeni bir “silahsız bölge” talep eden Danon, “İsrail’in İran, Hizbullah, Hamas veya başka herhangi bir grubun kuzey sınırında yeniden konuşlanmasına veya varlık göstermesine izin vermeyeceğini” aktardı.
Danny Danon, BM Güvenlik Konseyi oturumunda “Tel Aviv’in kuzey sınırlarını savunacağını” vurgulayarak, “terörist ve silahlı unsurlar” olarak nitelendirdiği grupların “İsrail sınırı yakınlarında faaliyet göstermesine müsaade edilmeyeceğini” belirtti.
Suriye‘nin cevabı ise Suriye BM Daimi Temsilcisi İbrahim Elbi’den geldi. Elbi, “İsrail’in ihlallerini sürdürmesine rağmen Şam’ın Tel Aviv ile 1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Çekilmesi Anlaşması’na bağlı olduğunu” ifade etti. Elbi, “Kontrolü sağlamak için güvenlik güçlerimizin İsrail sınırında bulunmasına ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.
Suriye ve İsrail arasındaki tampon bölge
Suriye ile İsrail arasındaki tampon bölge, 1974 tarihli anlaşma uyarınca Golan Tepeleri’nde BM tarafından oluşturulan bir ayrım bölgesi olma özelliği taşıyor. “Mor Hat” olarak bilinen ve uluslararası gözlem gücünün bulunduğu bu hat, iki bölgeyi birbirinden ayırıyor.
İsrail güçleri, Suriye basınına göre “neredeyse günlük olarak” sınır ihlallerini sürdürüyor. İsrail’in, Esad rejiminin geçen yıl devrilmesinden bu yana, Hermon Dağı gözlem noktası da dahil olmak üzere “1974 tarihli tampon bölgeyi aşarak güney Suriye’ye asker ve askeri teçhizat konuşlandırdığı” belirtildi. Suriyeli ve İsrailli yetkililer arasında ABD arabuluculuğunda sınır bölgesinde istikrarı sağlamayı amaçlayan müzakereler ise eylül ayından beri durmuş vaziyette.