40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
19 Aralık 2025 Cuma
Edirne Valisi Yunus Sezer, Havsa ilçesine bağlı Hasköy’de muhtarlarla bir araya geldi.
Sezer, köyün düğün salonunda düzenlenen toplantıda Havsa’nın köylerinde bu yıl yapılan yatırımları değerlendirdi.
Muhtarların talep ve önerilerini dinleyen Sezer, programa alınan yatırımların en kısa sürede tamamlanacağını kaydetti.
Sezer, köylere, üretime ve çiftçiye destek olacak yatırımlara devam ettiklerini söyledi.
Bu yıl su konusunda bazı sıkıntılar yaşandığını ancak alınan önlemlerle sorunların giderildiğini aktaran Sezer, gelecek yıl kuraklığın daha da artmasının beklendiğini, bu nedenle suyun tasarruflu kullanılması gerektiğini kaydetti.
Toplantıya, Edirne Vali Yardımcısı ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Eyyüp Batuhan Ciğerci, Havsa Kaymakamı Oğuzhan Aksoy, Havsa Belediye Başkanı Hüseyin Özden, Edirne Jandarma Komutanı Albay Mehmet Kasım Ermiş, Edirne İl Genel Meclisi Başkanı Çiğdem Gegeoğlu ve kurum müdürleri katıldı.
Toplantının ardından Vali Sezer ve beraberindekiler tarihi Mahmut Paşa Camisi’nde incelemede bulundu.
Sezer, caminin bazı bölümlerinde onarımlar yapılması için talimat verdi.
Almanya, İsrail hükümetine Gazze’ye temel sağlık hizmetleri ile soğuk ve yağmurdan korunmayı sağlamak için gerekli malların girişini daha da kolaylaştırma çağrısında bulundu.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Giese, Berlin’de yaptığı açıklamada, tıbbi malzeme, çadır ve battaniyelerin Gazze’ye toplu şekilde ulaştırılmasını ve su altyapısının acilen onarılmasını talep ettiklerini belirterek, bu önlemlerin barış planının birinci aşamasında açıkça yer aldığını ve derhal hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
Giese, “Bu kapsamda İsrail hükümetine, temel sağlık hizmetleri ile soğuk ve yağmurdan korunmayı sağlamak için gerekli malların, çift kullanımlı ürünler dahil girişini daha da kolaylaştırma çağrısında bulunuyoruz.” dedi.
Gazze’de ateşkesin kalıcı hale getirilmesi ve birinci aşamadan ikinci aşamaya geçilmesinin önemini vurgulayan Giese, bu sürecin silah kullanımının sona ermesini gerektirdiğini ve Alman hükümetinin çabalarının bu yönde olduğunu ifade etti.
Gazze’de insani durumun halen son derece kritik olduğunu belirten Giese, yardımların sınırlı olması ve altyapının büyük ölçüde tahrip edilmesi nedeniyle ciddi sorunlar yaşandığına dikkati çekti.
Giese, insani yardımların ulaştırılmasında İsrail hükümetinin yanı sıra uluslararası yardım kuruluşlarının da sorumluluğu bulunduğunu vurgulayarak, mevcut koşullar altında tüm tarafların insanların en kısa sürede yardım alabilmesi için çalışmaya devam etmesi gerektiğini söyledi.
Özellikle çocuklar ve bebekler için koşulların hala tehlikeli olduğunu dile getiren Giese, Gazze’de binaların yüzde 80’inden fazlasının hasar gördüğüne veya yıkıldığına işaret etti.
Giese, son günlerdeki şiddetli yağışların durumu daha da ağırlaştırdığını, birçok çadırın sular altında kaldığını sözlerine ekledi.
(ANKARA) – Anayasa Mahkemesi, gezi davası hükümlüsü Tayfun Kahraman’ın sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilmesi yönündeki tedbir talebini reddetti. Yüksek Mahkeme, başvurucunun yaşamı ile maddi ve manevi bütünlüğünün korunması için gerekli önlemlerin alınmasına yönelik tedbir talebini ise kabul etti. Başvurucunun tutulma koşullarının, sağlık durumuna uygunluğunun sürekli takip altında tutulmasına, sağlık durumu gerektirdiği takdirde hastanede yatarak tedavi görmesi de dahil gerekli tüm tedbirlerin alınmasına karar verildi.
Anayasa Mahkemesi, daha önce Tarfun Kahraman’ın bireysel başvurusunda, “hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine” karar vermişti.
İhlal kararı üzerine Ağır Ceza Mahkemesine başvuran başvurucu, yeniden yargılama yapılmasını ve MS (Multiple Skleroz) hastalığının yarattığı sağlık durumu nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verilmesini talep etmişti.
Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi reddetmesi ve Kahraman’ın bu karara yaptığı itirazın da reddedilmesi üzerine, Kahraman’ın avukatları 27 Kasım 2025’te Anayasa Mahkemesine yeniden bireysel başvuruda bulunarak tedbir talebinde bulundu.
Tedbir talebinde; “hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlaline ilişkin sonuçların ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına dair Anayasa Mahkemesi kararının uygulanmasına ve hakkı ihlal edilen kişinin sağlık durumu dikkate alınarak tahliye edilmesine yönelik talebin ilgili yargı merciince reddedilmesi nedeniyle kişinin tahliye edilmesine karar verilmesi” istendi.
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü tedbir talebiyle ilgili ara karar kurdu
Tedbir talebine ilişkin 3 Aralık 2025’te ara karar kuran Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, başvurucunun tahliye edilmesine yönelik tedbir talebini “bu aşamada” reddetti. Başvurucunun “yaşamı ile maddi ve manevi bütünlüğünün korunması için gerekli önlemlerin alınmasına yönelik” tedbir talebi ise kabul edildi. Yüksek Mahkeme, başvurucunun tutulma koşullarının sağlık durumuna uygunluğunun sürekli takip altında tutulmasına, sağlık durumu gerektirdiği takdirde hastanede yatarak tedavi görmesi de dahil gerekli tüm tedbirlerin alınmasına hükmetti.
Birinci Bölüm, gereğinin yerine getirilebilmesi için kararın bir örneğinin Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, tedbir kararının uygulanmasına ilişkin Anayasa Mahkemesinin ivedilikle bilgilendirilmesine karar verdi.
“Cezaevi koşullarında tutulmasının sağlığı açısından tehlike oluşturduğuna dair bir sağlık raporu yok”
Ara kararın gerekçesinde, başvuru dosyasında, başvurucunun ceza infaz kurumu koşullarında tutulmasının sağlığı açısından tehlike oluşturduğuna dair herhangi bir sağlık raporu bulunmadığı gibi başvurucunun tedavi imkanlarından faydalanmakta zorluk yaşadığına ilişkin bilgi de bulunmadığı belirtildi. Gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Ayrıca başvurucu Kurumun koşullarının sağlık durumu için elverişsiz olduğu ileri sürse de sözünü ettiği koşullar hakkında bilgi vermemiştir. Kaldı ki başvuru evrakından, gerektiği durumlarda başvurucunun gerekli tıbbi yardıma erişme imkanına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun temel haklarına yönelik ihlal veya ceza infaz kurumunda tutulmaya devam edilmesi nedeniyle telafisi mümkün olmayan önemli zararlara uğrama konusunda gerçek ve yakın bir riskle karşı karşıya kalabileceği değerlendirilmemiştir. Bu noktada Anayasa’nın tutuklu veya hükümlü bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için devlete genel bir zorunluluk getirmediği ifade edilmelidir. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tahliye edilmesine yönelik tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerekir. Bununla birlikte başvurucunun kronik bir rahatsızlığının bulunması nedeniyle tedbir talebi, başvurucunun yaşamı ile maddi ve manevi bütünlüğünün korunması bağlamında da ele alınmalıdır.”
Anayasa’nın 17. maddesinin, ceza infaz kurumlarında tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına aldığı vurgulanan gerekçede, ceza infaz kurumlarında tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde, mahkumların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve gerekli tıbbi yardımın sağlanmasının da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gerekli olduğu ifade edildi.
Gerekçede, “Sürekli takip edilmesi gereken kronik bir hastalığının bulunduğu dikkate alındığında yaşamı ile maddi ve manevi bütünlüğünün korunması için başvurucunun sağlık durumunun takip edilmesi ve gereken tıbbi teşhis, tetkik ve tedavi olanaklarından faydalanması konusunda tedbir kararı verilmesi gerekir” denildi.
Japonya ve İngiltere savunma bakanları, Çin’in bölgedeki askeri faaliyetlerine karşı “serbest, açık ve müreffeh bir Hint-Pasifik’e bağlılıklarını” bildirdi.
Japonya Savunma Bakanlığının açıklamasına göre, Bakan Koizumi Şinjiro, İngiltere Savunma Bakanı John Healey ile yaptığı çevrim içi görüşmede, Çin’in artan bölgesel askeri faaliyetlerini ele aldı.
35 dakika süren görüşmede Koizumi, son dönemde Okinawa açıklarında Çin’e ait askeri uçakların, Japon savaş uçaklarına “radar kilidi attığını” ve Pasifik Okyanusu’nda Çin ve Rus bombardıman uçaklarının ortak uçuş düzenlediğini bildirdi.
Avrupa-Atlantik ve Hint-Pasifik güvenliğinin “birbirinden ayrılamaz olduğu” anlayışına sahip olduklarını kaydeden Koizumi, Japonya ile İngiltere’nin, Asya ve Avrupa’daki en yakın güvenlik ortakları olduğunu belirtti.
İki bakan, Tokyo ile Londra hükümetleri arası siber, uzay, savunma teçhizatı ve teknolojik işbirliği dahil birçok alanda yakın çalışmanın sürdürülmesinde mutabık kaldı.
Bakanlar, İtalya dahil üçlü yeni nesil savaş uçağı geliştirilmesini kapsayan “Küresel Hava Muharebe Programı (GCAP)” projesinin de son durumunu ele aldı.
Geçen hafta, iki Rus “Tu-95” bombardıman uçağı Japon Denizi’nden kalkarak Doğu Çin Denizi üzerinde iki Çin H-6 bombardıman uçağıyla buluşmuş ve ardından Japonya’nın Şikoku Adası açıklarında Pasifik Okyanusu’na doğru ilerlemişti.
GCAP
İngiltere, İtalya ve Japonya’nın Aralık 2022’de duyurduğu GCAP, üç ülke işbirliğiyle yeni nesil savaş uçağı geliştirme projesi olarak biliniyor.
GCAP kapsamında 2027’ye kadar savaş uçağının dizaynının tamamlanması ve 2035’e kadar askeri üslere konuşlandırılması hedefleniyor.
Rusya Savunma Bakanı Andrey Belousov, NATO’nun 2030 yılına kadar Rusya ile olası bir askeri çatışmaya hazır hale gelme planı yaptığını belirterek, “Biz tehdit etmiyoruz, tehdit ediliyoruz.” dedi.
Belousov, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in de katıldığı Savunma Bakanlığı yetkilileri genişletilmiş toplantısında konuştu.
Ukrayna‘daki “özel askeri operasyonun” hedeflerine ulaşmak ve Rus Silahlı Kuvvetlerinin uzun vadede gerekli muharebe hazırlık seviyesini korumak için tüm koşulların yaratıldığını belirten Belousov, “Başkomutanın belirlediği tüm görevler, hem kısa hem de uzun vadede yerine getirilmeye hazır.” ifadesini kullandı.
Belousov, Ukrayna‘da cephelerdeki Rus askeri birliklerin ilerleme hızının geçen yıla oranla 1,5 ila 2 kat arttığına dikkati çekerek, Krasnoarmeysk (Pokrovsk) şehrinin kontrolünü ele geçirdiklerini aktardı.
Zaporijya bölgesinde Gulyaypole yerleşim biriminin kurtarılması için çabaların sürdüğüne işaret eden Belousov, bu yerin Ukrayna ordusu için önemli bir tahkimat alanı ve ulaşım merkezi olduğunu, ele geçirilmesi halinde Zaporijya’nın alınması için gerekli koşulların oluşacağını söyledi.
Belousov, Dimitrov’da Ukrayna birliklerinin sıkı şekilde kuşatılmış durumda olduğunu kaydederek, “Krasnoarmeysk ve Dimitrov’un kurtarılması, Ukrayna ordusunun Donbas’taki son dönemdeki en büyük yenilgisi olacak.” dedi.
Kupyansk’ın alındığını, böylece Harkiv bölgesindeki güvenlik bölgesinin genişleyeceğini anlatan Belousov, Konstantinovka’nın alınması sonrası Donetsk bölgesinin tamamının hızla alınacağını ifade etti.
Rus ordusunun 2025 yılında ele geçirdiği toprağın geçen yılki rakamlardan üçte bir daha fazla olduğunu bildiren Belousov, “Bu yıl 300’den fazla yerleşim yeri ve 6 bin kilometrekareden fazla toprak kurtarıldı.” dedi.
“NATO’nun doğu kanadında askeri Şengen planı yapılıyor”
Avrupa ve Kiev’in Rusya’yı olabildiğince zayıflatmak amacıyla Ukrayna’daki çatışmayı uzatmaya çalıştığını belirten Belousov, “NATO’nun Ortak Silahlı Kuvvetleri, 2019-2020 başlarında Rusya ile bir çatışma için hızlandırılmış hazırlıklara başladı.” dedi.
Belousov, son 3 yılda askeri güvenlik tehditlerinin değiştiğini, Kuzey Atlantik İttifakı’nın ise koalisyon güçlerini artırmaya devam ettiğini vurgulayarak, “NATO’da, orta menzilli füzelerin konuşlandırılması için aktif hazırlıklar sürüyor. Nükleer mühimmat envanteri güncellendi. Hava savunması ve füze savunması modernize ediliyor. Seferberlik konuşlandırma sistemi değişiyor. İttifakın birliklerinin doğu kanadına yeniden konuşlandırılma hızı artıyor, bu amaçla ‘askeri Schengen’ adı verilen bir plan yapılıyor.” ifadelerini kullandı.
NATO’nun 2030’a kadar Rusya ile olası bir askeri çatışmaya hazır hale gelmeyi planladığını dile getiren Bakan Belousov, “Bütün bunlar (hazırlıklar) NATO’nun Rusya ile olası bir askeri çatışmaya hazır olduğunu gösteriyor. İttifakın planları, 2030’ların başında bu tür eylemlere hazır hale gelmeyi öngörüyor. NATO yetkilileri, bunu defalarca açıkça dile getirdiler. Biz tehdit etmiyoruz, tehdit ediliyoruz.” diye konuştu.
“Ukrayna, bu yıl 103 binden fazla silah kaybetti”
Ukrayna Silahlı Kuvvetlerinin 2025 yılında 5 bin 500’ü Batı üretimi olan 103 binden fazla farklı türde silah ve askeri teçhizat kaybettiğini bildiren Belousov, bu rakamın 2024 yılındaki kayıpların neredeyse iki katı olduğunu aktardı.
Belousov, Ukrayna askeri ve sanayi üretiminin kapasitesinin de yarı yarıya azaldığını savundu.
Bu yıl 1000’in üzerinde Rus silah ve muharebe sisteminin savaş koşullarında test edildiğini açıklayan Belousov, 2025 yılı içinde birliklere yapılan temel silah, askeri teçhizat ve mühimmat teslimatlarının 2024 yılına kıyasla üçte bir oranında arttığını ve daha önce yaşanan top mermisi kıtlığının büyük ölçüde giderildiğini duyurdu.
Rus Stratejik Füze Kuvvetlerinin, Yars stratejik füze sistemiyle donatılmaya devam edeceği bilgisini veren Bakan Belousov, orta menzilli füzelere sahip Oreşnik mobil kara konuşlu füze sisteminin yıl sonuna kadar muharebe görevine alınacağını da ifade etti.