42,8230$% 0
50,5117€% 0.12
57,8617£% 0.15
6.116,16%0,12
4.443,08%0,11
11.311,06%-0,27
02:00
23 Aralık 2025 Salı

Bornovalı çocuklar, Yerel Tohum Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte tohum topu yapmayı öğrenerek yerel tohumların ve sağlıklı gıdanın önemini keşfetti. Ebeveyn Atölyeleri kapsamında gerçekleştirilen Dolgu Oyuncak Yapımı etkinliğinde ise minikler anneleriyle birlikte kendi oyuncaklarını yaptı. Başkan Ömer Eşki, erken yaşta doğa ve üretim bilinci kazandıran bu tür etkinliklerin artarak süreceğini vurguladı.
Bornova Belediyesi’nin Çocuk Oyun ve Aktivite Merkezlerinden yararlanan 3-6 yaş arası minikler, Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü ile Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü’nün özel organizasyonuyla Yerel Tohum Merkezi’nde tohum topu yapmayı öğrendi. Servislerle öğretmenleri eşliğinde mahallelerinden merkeze getirilen çocuklar, ziraat mühendislerinden yerel tohumların önemi ve sağlıklı gıdaya erişimin nasıl mümkün olacağı konusunda bilgi aldı. Minikler, kendi yaptıkları tohum toplarını evlerinde yetiştirmek üzere yanlarında götürürken merkezde keyifli ve öğretici saatler geçirdi
Anneleriyle birlikte kendi oyuncaklarını yaptılar
Çocuklar için düzenlenen bir diğer etkinlik ise Ebeveyn Atölyeleri kapsamında Çocuk Oyun ve Aktivite Merkezlerinde gerçekleştirilen “Dolgu Oyuncak Yapımı” atölyesi oldu. Minikler, anneleriyle birlikte kendi oyuncaklarını tasarlayıp üreterek hem el becerilerini geliştirdi hem de aileleriyle kaliteli zaman geçirdi.
Başkan Eşki: “Doğayla bağ kuran çocuklar geleceğimizi güçlendiriyor”
Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, çocuklara erken yaşta doğa, üretim ve paylaşma bilinci kazandırmayı önemsediklerini belirterek,
“Çocuklarımızın toprağa dokunarak, yerel tohumun değerini öğrenerek büyümesini çok kıymetli buluyoruz. Aynı zamanda anneleriyle birlikte üretim yapmaları aile bağlarını güçlendiriyor. Bornova’da hem çocukları hem aileleri merkeze alan, doğayla uyumlu projeleri kararlılıkla sürdüreceğiz” dedi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Arnavutköy’de bulunan Mavi Göl‘ün rehabilitasyon çalışması kapsamında hafriyatla doldurularak yok edilmesinin yanlış olduğunu ifade eden uzmanlar, yapılması gerekenin gölün rekreasyon alanı ilan edilip doğal haliyle korunması ve yeşil alan olarak halkın kullanımına sunulması olduğunu belirtti.
Arnavutköy’deki Mavi Göl‘ün İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yürütülen rehabilitasyon çalışmasının ardından yok olmasının doğru olmadığını, gölün korunarak yaşam alanı olarak düzenlenmesi gerektiğini açıkladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından, Bolluca ve Mavigöl mahallelerinin sınırında bulunan Mavi Göl ve çevresinde yürütülen rehabilitasyon çalışması kapsamında bölgeye binlerce kamyon hafriyat toprağı döküldü.
Yapılan döküm işlemleri sonucunda gölün su dengesi bozulurken, göldeki suyun yerini çamur tabakası aldı. Göl tabanının balçığa döndüğü alanda, balıkların da oksijensiz kalarak öldüğü görüntülendi.
AA muhabiri, Mavi Göl’ün yok edilmesine neden olan rehabilitasyon çalışmasını ve korunması için neler yapılması gerektiğini uzmanlara sordu.
“Normalde bu tip ortamlar rekreasyon alanı olarak ilan edilir, doğal haliyle korunur”
Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Mavi Göl’ün olduğu bölgede 40 yıl önce maden ocağı bulunduğunu, daha sonra bu bölgenin terk edilmesiyle burada yağmur sularının birikmesi sonucunda kendiliğinde yapay bir göl oluştuğunu anlattı.
Bölgedeki gölün zamanla ciddi bir şekilde yükseldiğini, 300 dönümlük bir alanı kapsadığını, bazı yerlerinde derinliğin 50 metre olduğunu kaydeden Öztürk, bu verilerle gölün yaklaşık 15 milyon metreküp su hacmine sahip olduğunu kaydetti.
Gölün çevrede ekolojik dengeyi, balık popülasyonunu koruyan, kendi doğal sularıyla beslenen bir göl olduğunu dile getiren Öztürk, “Ama bu göl doldurularak ekolojik denge bozuldu. Gölün çevresindeki ekolojik denge bozulunca, oluşan kirlilikten dolayı önce oksijensizlik hüküm sürdü, sonra bataklık haline dönüştü, sonra da tamamen kurutularak yok edildi.” dedi.
Öztürk, bu tip göller ile özellikle İstanbul gibi su kıtlığının doruk noktaya ulaştığı, kuraklığın pik yaptığı, sıcaklıkla beraber buharlaşmanın aşırı derecede yükseldiği bir şehirde her damla suyun mutlaka koruma altına alınması gerektiğini vurguladı.
Mavi Göl’le ilgili yapılması gereken çalışmaya değinen Öztürk, “Normalde bu tip ortamlar rekreasyon alanı olarak ilan edilir, doğal haliyle korunur. Çevresi yeşil alan olarak düzenlendikten sonra insanların kolayca ulaşacağı, piknik yapacağı alanlara dönüştürülebilirdi. Böylece küçük çaplı da olsa bölgedeki su ihtiyacının sağlanmasına yardımcı olurdu.” değerlendirmesini yaptı.
“Yarın orayı yeşillendirmeye, ağaçlandırmaya kalktığınız zaman orada çoğu ağaçlar kurur”
Prof. Dr. Öztürk, İBB’nin, gölün bulunduğu alanın hafriyat toprağıyla doldurulduktan sonra bölgenin ağaçlandırılacağı yönündeki açıklamasına ilişkin konuşarak, şunları söyledi:
“Göl eğer doldurulacaksa hafriyat toprağı dökemezsiniz. Bitkisel toprak dökmeniz lazımdı. Çünkü yarın orayı yeşillendirmeye, ağaçlandırmaya kalktığınız zaman çoğu ağaç kurur. Yani betonun, taşın üzerine, organik maddesi olmayan toprağın içerisine ağaçlandırma yapamazsınız. Çeşitli yerlerde ağaçlandırma, bitkilendirme yapılıyor. Bitkilendirme yapılan yerde toprak karbon bakımından aşırı fakir. Karbon bakımından fakir olan toprağı bitkilendiremezsiniz, yeşillendiremezsiniz. Yeşillendirmeye kalkarsınız o hafriyatı kaldırmanız lazım. Kaldırdıktan sonra da yeniden bitkisel toprak dediğimiz organik karbon miktarı çok yüksek toprakla orayı desteklemeniz lazım. Aksi durumda burası özellikle kış aylarında ve enverziyonlu günlerde ciddi hava kirliliğinin yoğun olduğu bir bölge haline dönüşür. Bu da ayrı bir felaket.”
“Kuşların, balıkların ya da insanların temel ihtiyaçlarını karşıladığı alanları kaybediyoruz”
Yüksek Mimar Serkan Akın, 1990’lı yıllardan önce İstanbul’da ısınma ihtiyacı için kömürün kullanıldığını ve şu anda Mavi Göl’ün yer aldığı bölgelerde kömür madenlerinin, ocaklarının bulunduğunu kaydetti.
İthal kömür temin edilmeye başlanınca ve kentte doğal gaz yaygınlaşınca açık maden alanlarının ne olacağı konusunun da tartışılmaya açıldığını anlatan Akın, şehirdeki nüfusun artması, betonarme yapı ve kentleşme baskısı ile imar ve rantın artmasıyla dikey mimarinin ortaya çıktığını, bunun da inşaat kazılarında çıkan hafriyatın artmasına neden olduğunu söyledi.
Akın, inşaatlardan çıkan hafriyatların uzaklaştırılması sorununun da İstanbul’da uzun yıllardır tartışıldığını aktararak, “Çıkan hafriyatlar bir şekilde uzaklaştırılmak zorunda. Burada ekonomik olması için en kısa, en kolay yere dökülmesi gerekiyor. Bu da vahşi depolamayı, vahşi döküm alanlarını ortaya çıkarıyor ki işte şu an gündemimizde olan Arnavutköy’deki Mavi Göl dediğimiz yer de bu baskıdan nasibini almış durumda.” diye konuştu.
Mavi Göl’ün bulunduğu yerde kömür ocaklarının taşınmasının ardından döküm ve depolama alanlarından dolayı oluşan kesitlerde kendiliğinden bir gölet oluştuğunu kaydeden Akın, “O gölet büyük ihtimalle planlarda, haritalarda, mevzuatta karşılığı olmayan bir durumdaydı. Orada tarihi bir göl, baraj, bent olmadığı için ülkemizde maalesef bürokratik işleyişteki yavaşlık, eksiklik, hata ve politik tavırlardan dolayı bu bölge hızlı ve kontrolsüz bir şekilde dolduruluyor. Dolayısıyla da vicdansız, duyarsız, ilgisiz, alakasız birileri, bu işleri çok kolaylıkla kötü bir şekilde yönetip yapabiliyor.” ifadelerini kullandı.
Akın, gölette yapılması gereken çalışmaya değinerek, şunları kaydetti:
“Yapılması gereken bu bölgelerin bir şekilde mevzuatla, planla, hukukla, resmi işlemlerle kayıt altına alınıp onaylanıp, halkın rekreatif, yeşil alan, günlük kullanım ve peyzaj ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi. Biz bir kötülüğün giderilmesi hususunda bir arada hareket etmeye çok alışkın bir toplum değiliz. Dolayısıyla atı alan Üsküdar’ı geçiyor ve kaybediyoruz. Bu tür yeşil doğal gölet alanlarını, kuşların, balıkların ya da insanların günlük, temel ihtiyaçlarını karşıladığı alanları kaybetmiş oluyoruz. Bu noktada mücadele etmek, üzerine gitmek, duyarlı olmak lazım.”

Rusya‘da İslam kültürünün ve dini mimarinin sembol yapılarından biri olarak öne çıkan, Hazreti Muhammed’in adını taşıyan “Müslümanların Gururu” Camisi, hem ibadet hem de ziyaret amacıyla yerli ve yabancı misafirlerin yoğun ilgisini çekiyor.
Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçenistan Cumhuriyeti’nin Şali şehrinde bulunan Hazreti Muhammed Müslümanların Gururu Camisi, modern mimari anlayış ile geleneksel İslam estetiğini bir araya getiriyor. Cami ihtişamlı kubbeleri, ince işçilikle süslenmiş minareleri ve geniş iç hacmiyle dikkati çekiyor.
Bir Özbek mimar tarafından tasarlanan konseptiyle Orta Asya İslam mimarisinin izlerini taşıyan caminin genel tasarımında, Semerkant ve Buhara başta olmak üzere Orta Asya’daki klasik İslam mimarisine özgü kubbe oranları, simetrik planlama ve süsleme anlayışı öne çıkıyor.
Aynı anda içerisinde 30 bin kişiyi ağırlayabilen cemaat kapasitesiyle, Rusya’nın en büyük camileri arasında yer alan yapı, özellikle cuma namazları ve dini bayramlarda cemaatin ilgisini görüyor. Ferah iç mekanı, yüksek tavanları ve doğal ışığı içeri alan tasarımıyla kalabalık cemaatin rahat şekilde ibadet edebilmesine imkan sağlıyor.
Caminin iç dekorasyonunda kullanılan hat sanatı, geometrik motifler ve klasik İslam süslemeleri, ziyaretçilere estetik bir bütünlük sunarken, geniş ve kolonsuz ana ibadet alanı ile güçlü akustik yapısı, cemaatle kılınan namazlarda önemli bir işlev görüyor.
Geniş avlusu ve çevre düzenlemesiyle de büyük organizasyonlara ve dini günlerdeki yoğun katılımlara uygun bir alan sağlıyor.
Müslümanlar için turistik ve manevi bir merkez
Hazreti Muhammed Müslümanların Gururu Camisi, yalnızca ibadet edilen bir mekan olmanın ötesinde, Rusya’yı ziyaret eden Müslüman turistler için önemli bir durak olarak değerlendiriliyor. Sahip olduğu yüksek cemaat kapasitesi ve ölçekli mimarisiyle öne çıkan camiyi yıl boyunca farklı ülkelerden gelen ziyaretçiler, hem dini hem de kültürel bir merkez olarak ziyaret ediyor.
Cami, Hz. Muhammed’in ismini taşıması ve mimari ihtişamı nedeniyle İslam dünyasında manevi değeri yüksek yapılar arasında gösteriliyor. Rehberli ziyaretler ve açık alan düzenlemeleri sayesinde, İslam kültürüne ilgi duyan gayrimüslim ziyaretçiler için de bilgilendirici bir rol üstleniyor.

AMASYA’da durdurulan demir yüklü TIR’ın dorsesinde 37 kaçak göçmen yakalandı. TIR şoförü M.K., gözaltına alındı.
İl Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğü ekipleri, doğu illerinden batı kentlerine kaçak göçmen taşındığı bilgisi üzerine harekete geçti. Fiziki ve teknik takip sonrası M.K.’nin kullandığı TIR, kent girişinde durduruldu. Demir yüklü TIR’da yapılan aramada; yaşları 18 ile 30 arasında değişen, 37 Afganistan uyruklu kaçak göçmen yakalandı. TIR şoförü gözaltına alındı. İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen kaçak göçmenler, parmak izleri alındıktan sonra sınır dışı edilmek üzere Amasya Göç İdaresi Müdürlüğü’ne teslim edildi.
Sürücü M.K.’nin işlemleri sürüyor.

Adıyaman‘da başı konserve kutusuna sıkışan kedi itfaiye ekiplerince kurtarıldı.
Cumhuriyet Mahallesi’nde çöp konteynerinde başı konserve kutusuna sıkışan kedi gören vatandaşlar durumu itfaiye ekiplerine bildirdi.
Bölgeye gelen ekipler kediyi alarak itfaiye müdürlüğü atölyesine götürdü.
Ekipler, pense ve çeşitli ekipmanlarla kedinin başını sıkıştığı konserve kutusundan çıkardı.
Kedi, daha sonra Adıyaman Belediyesi Veteriner Müdürlüğü ekiplerine tedavisi yapılmak üzere teslim edildi.