40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
20 Aralık 2025 Cumartesi

Tokat‘ın Pazar ilçesinde “Yerli Malı Haftası” dolayısıyla etkinlik gerçekleştirildi.
Yerli Malı Haftası kutlamaları kapsamında 4-6 Yaş Esentepe Kur’an Kursu tarafından “Gücümüz Topraklarımızda” etkinliği yapıldı.
Etkinlikte öğrenci ve öğretmenler tarafından yerli ve geleneksel ürünlerle ilgili çalışma gerçekleştirildi.
Etkinliğe Pazar Kaymakamı Ramazan Teke, İl Müftüsü Esat Yapıcı ve Belediye Başkanı Şerafettin Pervanlar da katıldı.

Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Romanya‘nın başkenti Bükreş‘te ilk kez “Türk-Rumen Mimarisi Maket Yarışması” düzenledi.
Romanya‘nın başkenti Bükreş‘teki Ion Mincu Mimarlık ve Şehircilik Üniversitesi işbirliğinde düzenlenen yarışmanın finalinde sergi açılışı ve ödül töreni yapıldı.
Türk ve Rumen mimarisini yansıtan maketlerin sergilendiği törene Türkiye’nin Bükreş Büyükelçiliği Müsteşarı Gizem Emel, Ion Mincu Mimarlık ve Şehircilik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Lorin Niculae, YEE Romanya Koordinatörü Mustafa Yıldız, Romanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığından Dr. Vildan Bormambet ile akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler ve aileleri katıldı.
Emel, törende yaptığı konuşmada, kültür ve sanatın ülkeler arası ilişkilerdeki birleştirici rolüne dikkati çekerek, yarışmanın Türkiye ile Romanya arasındaki dostane ilişkilerin güçlenmesine önemli katkı sunduğunu ifade etti.
Yıldız da yarışmaya Romanya genelinden 207 kişinin başvurduğunu söyleyerek, “Türk ve Rumen mimarisi, yüzyıllar boyunca aynı coğrafyada şekillenmiş, ortak bir kültürel hafıza oluşturmuştur.” dedi.
Romanya’daki öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği yarışmada dereceye girenlere ödülleri takdim edildi.
(TBMM) – CHP İstanbul Milletvekili Ali Gökçek, konut fiyatları ve kiralarda yaşanan yüksek artışlara paralel olarak ortaya çıkan barınma krizinin sebepleri ve çözüm yollarıyla ilgili araştırma önergesi verdi. Gökçek, “Konut kiralarındaki fahiş artışlar, konut satış fiyatlarının gelir artışlarının çok üzerinde yükselmesi, sosyal konut üretiminin yetersizliği ve kamu arazilerinin rant odaklı kullanımı barınma hakkını fiilen erişilemez hale getirmiştir. Bir an evvel barınma krizini çözümleyecek gerçekçi çözümleri hayata geçirmeliyiz” ifadelerini kullandı.
CHP Parti Meclisi (PM) Üyesi ve İstanbul Milletvekili Ali Gökçek, konut fiyatları ve kiralarda yaşanan yüksek artışlara paralel olarak ortaya çıkan barınma krizinin sebepleri ve çözüm yollarına ilişkin hazırladığı araştırma önergesini TBMM Başkanlığı’na sundu.
Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik kriz, yanlış kentleşme politikaları, plansız yapılaşma ve kamusal konut üretiminin bilinçli biçimde terk edilmesinin barınma krizini de beraberinde getirdiğini söyleyen Gökçek, “Konut kiralarındaki fahiş artışlar, konut satış fiyatlarının gelir artışlarının çok üzerinde yükselmesi, sosyal konut üretiminin yetersizliği ve kamu arazilerinin rant odaklı kullanımı barınma hakkını fiilen erişilemez hale getirmiştir. Özellikle büyükşehirlerde kira bedelleri birkaç yıl içerisinde katlanarak artmış; ücret artışları bu artışların çok gerisinde kalmıştır. Asgari ücretle, emekli maaşıyla ya da öğrenci burslarıyla geçinmeye çalışan yurttaşlarımızın barınma giderleri, hane gelirlerinin büyük bölümünü hatta tamamını yutar hale gelmiştir. TÜİK verileri dahi konut ve kira artışlarının enflasyonun üzerinde seyrettiğini ortaya koyarken; büyükşehirlerde asgari ücretle çalışan bir yurttaşın ortalama bir konuta erişmesi imkansız hale gelmiştir” ifadelerini kullandı.
“En düşük gelirli yüzde 20’nin içerisindeki vatandaşlarımız için bu oran yüzde 33.2’dir”
Öğrencilerin yurt bulamadığı için eğitim haklarından vazgeçtiğini, emeklilerin kiralarını ödeyemedikleri için yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldığını, gençlerin bağımsız bir yaşam kuramadığını belirten Gökçek, konut sahipliği oranının da her geçen gün azaldığına dikkat çekti. Gökçek, 2013’te yüzde 60.7 olan konut sahipliği oranının 2024’te yüzde 55.8’e kadar düştüğünü ifade ederek şunları kaydetti:
“Hanehalkı Tüketim Harcaması Araştırması verilerine göre de hanehalkı bütçesinden en fazla pay konut ve kira harcamalarına ayrılmıştır. Ülke genelinde hane halklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek pay 2023 yılında yüzde 23.9 ile konut ve kira harcamaları iken bu oran 2024 yılında yüzde 26’ya çıkmıştır. En düşük gelirli yüzde 20’nin içerisindeki vatandaşlarımız için bu oran yüzde 33.2’dir. TÜİK’in Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistiklerine göre de ‘kurumsal olmayan’ nüfusun yüzde 31,3’ü sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri vb. problemler yaşarken yüzde 30,2’si konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşamaktadır.”
“Bir an evvel barınma krizini çözümleyecek gerçekçi çözümleri hayata geçirmeliyiz”
Vatandaşların insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamalarını sağlamak için devletin sağlaması gereken en temel haklar arasında konut hakkı bulunduğunu vurgulayan Gökçek, “Bugün gelinen noktada barınma bir hak olmaktan çıkarılıp bir rant aracına dönüştürülmüş, adeta lüks sınıfına yükseltilmiştir. Son günlerde basına ve sosyal medyaya yansıyan görüntüler de ülkemizin çok ciddi bir barınma krizi ile karşı karşıya olduğunu ortaya koymaktadır. Asgari ücretin çok altında bir emekli maaşı ile yaşamaya mecbur bırakılan emeklilerin lavabosu, banyosu bile olmayan sağlıksız, hijyenden uzak ucuz otel odalarında hayata tutunmaya çalıştığı, vatandaşların otobüs terminallerinde sağlıksız ve tehlikeli koşullarda günlerini geçirdiği bir gerçeğini yok sayamayız. Bir an evvel barınma krizini çözümleyecek gerçekçi çözümleri hayata geçirmeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.
(ANKARA)- Ankara Barosu Genel Sekreteri Elçin Özge Şimşek Çağlayan, baroların önemine dikkat çekerek, “Barolar, Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklanan kamusal sorumlulukları bulunan kurumlardır. Hak ihlallerinin yaşandığı her alanda barolar, insan hakları perspektifiyle, tarafsız ve adil bir duruş sergileyerek doğrudan müdahil olurlar ” dedi.
Ankara Barosu Genel Sekreteri Elçin Özge Şimşek Çağlayan, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Genç Fikirler Kulübü’nün “hukuk kariyerine dair önemli perspektifler ve mesleki deneyimleriyle” buluşmasına katıldı.
Meslek yaşamına ilişkin açıklamalarda bulunan Çağlayan, avukatlık mesleği dışında herhangi bir alanda kariyer yapmayı hiçbir zaman düşünmediğini ifade etti. Her avukatın meslek hayatının bir döneminde baroyla yolunun kesiştiğini kaydeden Çağlayan, şuyle konuştu:
“2013’te de toplumsal olayların çok ayyuka çıktığı bir dönemde baronun o toplumsal gücüne ihtiyaç duyduğumuzu fark ederek baroyla tanışma fırsatı buldum. ve o günden beri de baronun her kurulu, her merkezinde çeşitli alanlarda görev aldım. Hak mücadelesi avukatlığın temelindedir. Avukatlar; hakkı, hukuku ve adaleti aramak için hem bireysel olarak hem de kamudan aldıkları güç nedeniyle son derece ciddi bir mücadele verirler. Biz, yalnızca bireysel olarak vekillerimizin haklarını değil, Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklı olarak genel anlamda insan haklarını da korumakla görevliyiz.
Avukatlık Kanunu’ndan kaynaklanan kamusal sorumlulukları bulunan kurumlardır. Bu sorumluluk, sadece avukatları değil, toplumun tamamının temel hak ve özgürlüklerini korumayı da kapsar. Hak ihlallerinin yaşandığı her alanda barolar, insan hakları perspektifiyle, tarafsız ve adil bir duruş sergileyerek doğrudan müdahil olurlar.”
Çağlayan, her hukuk fakültesi öğrencisinin baroların işleyişine hakim olması gerektiğini, öğrencilerine barolarda bulunan “ön staj programına” başvurmalarının önemini anlattı.
“Hayatta öğrenmek istediğiniz hiçbir şey için geç kalmadığınız bir dönemdir”
Öğrencilerin, geleceğe yönelik tavsiyelerini sorması üzerine Ankara Barosu Genel Sekreteri Elçin Özge Şimşek Çağlayan, şunları kaydetti:
“Kendinize katacağınız çok şeyin olduğu bir dönemden geçiyorsunuz. Zihinleriniz son derece açık. Bence yirmili yaşlar, hayatta öğrenmek istediğiniz hiçbir şey için geç kalmadığınız bir dönemdir. Haliyle çabalamak için de her gün erkendir; her gün yeni bir güne başlayabilirsiniz. İngilizce öğrenebilirsiniz, yeni bir kitap okuyabilirsiniz, bir yeri keşfedebilirsiniz. Yarın sizin cebinizde olacak şeyler; izlediğiniz bir film, takip ettiğiniz bir yönetmen, çok beğendiğiniz bir şarkı, okuduğunuz bir kitaptan size kalan bir an, bir anı olacaktır. O yüzden bugünler çok değerli. Hiç pişman olmayacağınız anılarla, umarım yirmi yıl sonra sizi biz dinliyor oluruz.”
(ANKARA) – CHP Çalışma ve Sosyal Güvenlik Politika Kurulu Başkanı ve Ankara Milletvekili Gamze Şengel Taşcıer, “Bugün gerçekleştirilen ikinci Asgari Ücret Tespit Toplantısı’nda işçi konfederasyonu fiilen masada yer almamaktadır. Emekçilerin örgütlü temsilinin bulunmadığı bir ortamda bu kavramların kullanılmasının kamuoyunda yanıltıcı bir algı yaratma amacı taşıdığı açıktır. Emeğin örgütlü temsilinin olmadığı bir masada alınan kararların toplumsal meşruiyet üretmesi mümkün değildir. İstihdamı koruma gerekçesiyle ücretlerin baskı altında tutmaya çalışan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı suçüstü yakalanmasına rağmen uzun süredir emekçiyi yoksulluğa mahküm etmekten başka hiçbir sonuç üretmeyen bu politika tercihinde ısrar etmektedir” dedi.
CHP Çalışma ve Sosyal Güvenlik Politika Kurulu Başkanı ve Ankara Milletvekili Gamze Şengel Taşcıer, Asgari Ücret Tespit Toplantısı’nın ikinci gününe ilişkin yazılı açıklama yaptı. Şengel Taşcıer şunları kaydetti:
“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ı iki gündür hayretle dinliyor ve ibretle takip ediyoruz. Öncelikle ifade etmek isteriz ki, CHP açısından mesele, asgari ücretin kaç lira olacağıyla sınırlı değildir; emeğin bu ülkede hangi siyasal ve ekonomik rejim altında yaşamını sürdürdüğüdür. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan dilinden düşürmediği ‘sosyal diyalog’un, ‘ortak nokta’nın ve ‘makroekonomik dengeler’in ne olduğu emek mücadelesinin içinden gelen herkes için açıktır.
“‘Sosyal diyalog’ kavramı tarafların görüşlerinin karar alma süreçlerine gerçek anlamda yansıdığı koşullarda karşılık bulur”
Bakan Işıkhan tarafından yapılan açıklamalar, asgari ücret sürecinin fiili işleyişiyle örtüşmemektedir. ‘Ortak nokta’ söylemi, tarafların eşit ve etkin biçimde temsil edildiği bir müzakere zemini bulunmadığı sürece anlamını yitirmektedir. Bugün asgari ücret masasında böyle bir zeminden söz etmek mümkün değildir. ‘Makroekonomik dengeler’ vurgusu ise emeğin geçim koşullarını ikincil plana iten, ücretleri enflasyonun sebebi olarak konumlandıran bir politikanın sürdürüldüğünü göstermektedir. Bu yaklaşım, milyonlarca emekçi açısından hayat pahalılığı, gelir kaybı ve güvencesizlik anlamına gelen dengesizliğin kendisini ifade etmektedir. Öte taraftan ‘Sosyal diyalog’ kavramı da ancak tarafların görüşlerinin karar alma süreçlerine gerçek anlamda yansıdığı koşullarda karşılık bulur.
“Asgari ücret süreci artık ciddi bir temsil ve demokrasi sorunudur”
Bakanlık tarafından dile getirilen ‘enflasyona karşı koruma’ söylemi de çalışanların yaşadığı somut gerçeklikle örtüşmemektedir. Emekçiler, alım gücündeki kaybı her ay doğrudan deneyimlemektedir. Sayın Bakan’ın enflasyonu düştükçe, emekçinin tansiyonu çıkmaktadır. Bugün gerçekleştirilen ikinci Asgari Ücret Tespit Toplantısı’nda işçi konfederasyonu fiilen masada yer almamaktadır. Emekçilerin örgütlü temsilinin bulunmadığı bir ortamda bu kavramların kullanılmasının kamuoyunda yanıltıcı bir algı yaratma amacı taşıdığı açıktır. Emeğin örgütlü temsilinin olmadığı bir masada alınan kararların toplumsal meşruiyet üretmesi mümkün değildir. İstihdamı koruma gerekçesiyle ücretlerin baskı altında tutmaya çalışan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı suçüstü yakalanmasına rağmen uzun süredir emekçiyi yoksulluğa mahküm etmekten başka hiçbir sonuç üretmeyen bu politika tercihinde ısrar etmektedir. Bu bakımdan Asgari ücret süreci artık ciddi bir temsil ve demokrasi sorunudur. Sayın Bakan’ın masada yer almayan işçi tarafını ziyaret ederek, sürecin eksik temsilini örtmeye ve kendi perspektifi üzerinden bir meşruiyet zemini oluşturmaya çalıştığının farkındayız. Türk-İş ve Hak-İş ziyaretleri de bu telaşın bir sonucudur. Bu telaştan milyonlarca emekçiye bir kazanım çıkmaz.”