40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
19 Aralık 2025 Cuma

Eskişehir‘in Odunpazarı ilçesinde, geçen yıl kızı Merve Karabaş ile torunu Ata Alp Karabaş’ı tabancayla vurarak öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan sanığa 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Eskişehir 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, tutuklu sanık Osman Nuri K, öldürülen Merve Karabaş’ın eşi Ahmet Karabaş, kayınvalidesi Gülhan ile kayınpederi Rafet Karabaş, taraf avukatları hazır bulundu.
Duruşmaya bulunduğu kentten Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) katılarak tanık olarak dinlenen sanığın komşusu G.İ, sanıkla eşi arasında anlaşmazlık olduğunu fakat nedenini bilmediğini söyledi.
Olaydan önce alt kat komşusu olan sanığın yanına gelerek kendisiyle konuştuğu ifade den G.İ, sanığın eşi Hatice K. ile konuşmak istediğini ancak eşinin bunu kabul etmediği için kendisinin bu duruma sinirlendiğini kaydetti.
Tanık G.İ, aralarında geçen konuşmanın ardından yanından ayrılırken sanığın kendisine, kızını ve damadını öldüreceğini, torununu da kaçıracağını söylediğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bu konuşma olaydan bir hafta önce oldu. İlk etapta Osman’ın beyanlarını ciddiye almadım ancak sonrasında yanımdan ayrılırken belki yapar diye arkasından kendisine yapmaması için yalvardım. Eskişehir’e geleceğinden haberim yoktu.”
Ahmet Karabaş’ın avukatı Hediye Gökçe Baykal, duruşmada sanık için verilecek cezada indirim yapılmamasının tüm kadınların güvenliği için önemli olduğuna dikkati çekerek, “Tanık beyanları, eylemin tasarlandığını ortaya koymuştur. Bu nedenle indirim uygulanmamasını ve sanığın üst hadden cezalandırılmasını talep ediyoruz.” dedi.
Eskişehir Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyeleri avukatlar Gizem Gezginci ve Zeynep Üre de sanığa indirimsiz şekilde en üst cezanın verilmesi gerektiğini vurguladı.
Cumhuriyet savcının esas hakkındaki mütalaasının ardından mahkeme heyetince söz verilen sanık ise olay anında ne yaşadığını bilmediğini iddia ederek, “Kesinlikle tasarlayıp yapmadım.” ifadesini kullandı.
Duruşmaya verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Osman Nuri K’ye “Kadın olan alt soyuna karşı tasarlayarak kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis verdi.
Sanığa torunu Ata Alp Karabaş’a yönelik eyleminden dolayı “çocuk olan alt soyuna karşı kasten öldürme” yine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesine hükmedildi. Sanık hakkında her iki cezada takdiri indirimi uygulanmadı.
Sanık Osman Nuri K. ayrıca “ruhsatsız silah satın alma, taşıma ve bulundurma” suçundan da 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.
“Alabileceği en ağır cezayı aldı”
Ahmet Karabaş’ın avukatı Hediye Gökçe Baykal, gazetecilere, karışık duygular içerisinde olduklarını ifade etti.
Sanığın 2 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası aldığını ve mahkemenin hiçbir indirim sebebi uygulamadığını anımsatan Baykal, şöyle konuştu:
“İki kayıp giden can var. Biri kadın, biri çocuk. O yüzden ‘sevinçliyiz’ diyemiyoruz ama ‘bir teselli bulduk’ diyebiliriz. Vicdanımız biraz daha rahatladı. Ağırlaştırılmış müebbet cezası almasını zaten istiyorduk ama indirim almaması konusunda bizde beyanlarda bulunduk. Birisi öz kızı, birisi öz torunu. Bu sebeple daha önce de tasarlayarak geldiğine ilişkin çok delil var. Olaydan bir gün öncesinden gelip orada keşif yaptığına, iş yerine gittiğine ilişkin. Tanık beyanı da ‘Gideceğim, öldüreceğim” şeklindeydi. Merve açısından ‘tasarlayarak öldürme’ verildi fakat Ata Alp açısından ‘çocuğa karşı öldürme’ suçundan ceza verildi. Alabileceği en ağır cezayı aldı. ‘Bu konuda içimiz biraz daha rahat’ diyebilirim.”
Öldürülen Merve Karabaş’ın kayınpederi Rafet Karabaş ise bu süreçte çok üzüldüklerini belirterek, “Bir daha böyle bir cinayetin hiçbir kızımıza, erkek evladımıza, torunlarımıza yaşatılmamasını diliyorum. Bu acıların son bulmasını istiyoruz. Beklediğimiz en ağır cezayı aldığını düşünüyorum.” diye konuştu.
Öldürülen Merve Karabaş’ın kayınvalidesi Gülhan Karabaş da gelini ve torununun geri gelmeyeceğini fakat kararın kendileri için bir nebze teselli olduğunu kaydetti.
Olay
Osmaniye’den kente gelen Osman Nuri K, 13 Haziran 2024’te, Odunpazarı ilçesi Emek Mahallesi’ndeki evinden çocuğuyla çıkıp iş yerine gitmek için otomobiline binen kızı Merve Karabaş’ı (31) ve uzaklaşmaya çalışan torunu Ata Alp Karabaş’ı (7) tabancayla ateş ederek öldürmüştü. Olayın ardından yakalanan Osman Nuri K, tutuklanmıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener’i kabul etti.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki kabul, basına kapalı gerçekleştirildi.

1. ANONS (Türkçe): RICK O’SHEA, Xinhua muhabiri, Yapay zeka ile desteklenmiş seslendirme
2. Kuzey Kutbu’ndan manzaralar
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi tarafından salı günü yayınlanan yıllık rapora göre, Ekim 2024’ten Eylül 2025’e kadar olan Kuzey Kutbu’ndaki yüzey hava sıcaklıkları 1900’den bu yana kaydedilen en yüksek seviyelere ulaştı.
ANONS (Türkçe): RICK O’SHEA, Xinhua muhabiri, Yapay zeka ile desteklenmiş seslendirme:
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi tarafından salı günü yayınlanan yıllık rapora göre, Ekim 2024’ten Eylül 2025’e kadar olan Kuzey Kutbu’ndaki yüzey hava sıcaklıkları 1900’den bu yana kaydedilen en yüksek seviyelere ulaştı.
Kuzey Kutbu Raporu’na göre, 2024 sonbaharı ve 2025 kışı Kuzey Kutbu bölgesinde özellikle sıcak geçerek sırasıyla kayıtlardaki en sıcak ve ikinci en sıcak dönemler olarak sıralandı.
Raporda ayrıca Kuzey Kutbu’nda son 10 yılın, kaydedilen en sıcak 10 yıl olduğu belirtildi.
Xinhua Haber Ajansı muhabirleri Beijing’den bildiriyor.(XHTV)

Altınbaş Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 7. İnsan Hakları Sempozyumu’nda, “Kırılgan Coğrafyalarda İnsan Hakları Kavramı”, “Anayasal Düzlemde İnsan Haklarının Düzenlenmesi ve Bireysel Başvuru” ve “Ceza Hukukunda İnsan Hakları Kavramının Yorumlanışı” konuları ele alındı.
Altınbaş Üniversitesi 100. Yıl Konferans Salonu’nda düzenlenen sempozyumda “Kırılgan Coğrafyalarda İnsan Hakları Kavramı” başlıklı sunum yapan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fatih Fuat Tuncer, Gazze’de yaşananlara ve uluslararası hukukun tutumuna değindi.
Tuncer, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze meselesinin konuşulduğunu belirterek, 1948 Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi’ni anımsattı.
En yüksek mahkemenin Uluslararası Adalet Divanı olduğunu ve buraya da açılan bir davanın ve yayımlanan tedbir kararlarının bulunduğunu hatırlatan Tuncer, İsrail’in bu tedbir kararlarına uymadığını ve herhangi bir yaptırımla karşılaşmadığını söyledi.
“Apaçık bir soykırım suçu işleniyor”
Tuncer, Uluslararası Adalet Divanının kararlarının bazı ülkelerde uygulanabildiğini, bazılarında da uygulanamadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Uluslararası Adalet Divanının aldığı kararları uygulatabilecek bir mekanizma bugüne kadar düşünülürken, direkt Sırbistan’a karşı uygulanabilir, evet, Afrika’nın herhangi bir ülkesinde soykırım olursa bu karşılanabilir. Ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi olan bir ülkeye karşı veyahut BMGK üyesi bir ülkenin hamisi olduğu İsrail’e karşı bu uygulanabilir mi? Bugün dünya net bir şekilde bunu tartışıyor ve ortaya da şu çıkıyor. Hukuk neden var, uluslararası hukuk neden var? Savaş boyu hedeflerine baktığımız zaman, yeni doğum ünitelerindeki bebeklere karşı sürdürüyor. Sebep onların çoğalmasını ve Filistinlilerin nüfusunu devam ettirmesini önlemek. Kime karşı sürdürülüyor, kadın ve çocuklara karşı sürdürülüyor, hedef bir ulusun, bir toplumun çoğalmasını ve hayata devam etmesini engellemek. Yani İsrail’in karşılık verdiği savaşta kendisine silahla karşılık veremeyecek olan bir kitleye karşı bir savaşın sürdüğünü görüyoruz. Bir de bunun dışında bir abluka durumunu karşımızda görüyoruz, apaçık bir soykırım suçu işleniyor.”
Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşananlara da değinen Tuncer, “BMGK’nin 2022 tarihli bir raporu var. Bu raporlarda açık bir şekilde bölgedeki hak ihlalleri ortaya konuluyor. Rapor şunu söylüyor, kitlesel gözaltılar, sebepsiz alıkonulmalar ve ailelerin parçalanması söz konusu ve insanlığa karşı suç teşkil edebilecek sistematik bir eylemselliğin ortaya çıktığını söylüyor.” dedi.
“80 yıldır sadece kendi çıkarlarını korumak için kullandıklarını görüyoruz”
BMGK’nin veto hakkı bulunan 5 daimi üyesinden biri olması nedeniyle Çin’e yaptırım uygulanamadığını anlatan Tuncer, “Uluslararası hukuku yapılandırılırken BMGK’nin amacı şuydu, dünyada barış ve güvenliği tesis etmekten sorumlu. Ama bu görevi ne yazık ki son 80 yıldır sadece kendi çıkarlarını korumak için kullandıklarını görüyoruz. Yani BMGK uluslararası barış ve güvenliği korumak yerine 5 devletin barış ve güvenliğini tahsis etmek üzere kurulmuş gibi bir algı var. Bu da bugün dünyada şöyle bir tartışmayı beraberinde getiriyor. BMGK’nin yapısı barışı değil de acaba savaşı mı dünyaya getiriyor?” ifadelerini kullandı.
“İnsan hakları ihlaliyle dünyanın her yerinde karşı karşıya kalabiliriz”
Altınbaş Üniversitesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sevtap Yokuş Veznedaroğlu da “Anayasal Düzlemde İnsan Haklarının Düzenlenmesi ve Bireysel Başvuru” başlıklı sunumunda, hukukçuların donanımlı ve entelektüel olmaları gerektiğini söyledi.
Veznedaroğlu, uluslararası düzlemde insan hakları kavramından uzaklaşılmasının, ulusal düzeyde de bunu sağlamayı zorlaştıracağını belirterek, “İnsan hakları ihlali her yerde var. İnsan hakları ihlaliyle dünyanın her yerinde neredeyse her zerrede karşı karşıya kalabiliriz.” diye konuştu.
Türkiye’de geçmişten bugüne özgürlükler ve insan hakları serüveninden bahseden Veznedaroğlu, 1961 Anayasası’nın, Türkiye’nin özgürlüklerini genişçe kullanabildiği bir anayasa olduğunu, 12 Eylül darbesinin ardından ülkede hak ve özgürlüklerin daraldığını kaydetti.
Avukat Dr. Murat Sadak da “Ceza Hukukunda İnsan Hakları Kavramının Yorumlanışı” başlıklı sunumunda, insan haklarının insanın sahip olduğu bir hak olduğunu, her hukukçunun üzerinde durması gerektiğini dile getirdi.
Dosyalarda insanın, hayatı, bir işi, sosyal çevresi olmayan, sadece cezalandırılması gereken bir nesne olarak yer aldığını anlatan Sadak, sosyal medya etkileşimi sebebiyle tutuklananlar da olduğunu savundu.
Toplumun adaleti sadece kendinden olanlar için istediğini ileri süren Sadak, “Adalet, kendimiz için değil ötekileştirdiğimiz, düşmanlaştırdığımız kişiler için de istediğimizde anlamlı olur.” değerlendirmesinde bulundu.

Antalya‘da takviye edici gıdalar ve aromaterapi alanında faaliyet gösteren firma, bitkisel yağ, takviye gıda ve kozmetik alanında ürünlerini 40 ülkeye ihraç ediyor.
Talya Bitkisel adıyla Antalya’da ve ABD’de de şirketi bulunan Fitoterapi Uzmanı M. Halis Ertaş, Belek Turizm Merkezi’ndeki bir otelde düzenlediği basın toplantısında, firmanın çalışmaları hakkında bilgi verdi.
23 yıldır bu sektörde bulunduklarını dile getiren Ertaş, takviye edici gıdalar ve aromaterapinin sadece tamamlayıcı alanlar değil, koruyucu sağlık yaklaşımının, sürdürülebilir yaşam biçimlerinin ve bilim temelli ürün geliştirme süreçlerinin önemli yapı taşları olduğunu söyledi.
Türk menşeli bitkileri değerlendirerek hem yurt içine hem de yurt dışına gönderdiklerini belirten Ertaş, “Vitamın, mineral grupları, gıda takviyeleri ve aroması alanında ciddi yatırım yaptık. Mevcut tesisimizi yeniliyoruz, büyütüyoruz. Amacımız global pazarda daha fazla rol almak. Şu anda 40’a yakın ülkeye ihracat yapıyoruz.” dedi.
Yaklaşık 10 yıl önce de ABD’de şirket kurduklarını aktaran Ertaş, bu pazarda da etkin olduklarını ifade etti.
Talya Bilim Kurulu’nda yer alan Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Eczacılık Meslek Bilimleri Bölümü Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Prof. Dr. İffet İrem Çankaya da Türkiye’nin zengin bitki çeşitliliğine sahip olduğunu ve bunları birer şifa kaynağı olarak değerlendirdiklerini söyledi.
Doğadaki bitkilerin işlenerek hem şifa olarak insanlara sunulduğunu hem de ülke ekonomisine katkı sağlandığını dile getiren Çankaya, Türkiye’de bu alanda önemli çalışmalar yapıldığını kaydetti.
Çankaya, gıda takviyelerinin, uçucu yağların bilinçli kullanılması gerektiğinin altını çizdi.
Diyabet, Obezite ve Beslenme Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Gıda Mühendisi Prof. Dr. Mehmet Pala da tüketilen gıdaların miktarının, beslenme ve yaşam şeklinin kronik hastalıklara yakalanma riskine etki yaptığını söyledi.
Kalsiyum, potasyum, magnezyum yeterli alınmadığında vücut sisteminde değişimler yaşandığını ifade eden Pala, bu durumun bir takım hastalıklara da zemin oluşturduğunu kaydetti. Pala, bu açıdan insanların hastalıktan korunabilmeleri için beslenmelerine ve gıda tüketimlerine dikkat etmeleri gerektiğini ifade etti.