42,8212$% 0.03
50,3688€% 0.39
57,6845£% 0.71
6.098,06%2,12
4.432,60%2,15
11.311,06%-0,27
02:00
22 Aralık 2025 Pazartesi

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, tehdit ve fırsatlarıyla yapay zeka konusunu değerlendirdi.
Bıçak gibi, amacında kullanırsan ekmeği kesersin
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yapay zekanın matbaa ve elektrik gibi insanlık üzerinde büyük bir etki yaratmaya başladığını, günlük yaşantının hızla vazgeçilmez bir parçası haline geldiğini belirterek, yapay zekanın nötr bir araç olduğunu, kullanım amacına göre olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurabileceğini vurguladı ve “Bıçak gibi, amacında kullanırsan ekmeği kesersin, yoksa birisini öldürürsün. Aynı etkiyi yapay zeka yapıyor.” Dedi.
Yapay zekanın potansiyel tehlikeleri ve nörolojik etkileri
Yapay zekanın sunduğu olumlu gelişmelerin yanı sıra olumsuz yönlerine de dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, özellikle psikolojik alanda yapay zeka kullanımının risklerini dile getirdi.
“Yapay zekayı psikolog gibi alıp onlara soru sorup onunla rahatlarsanız bu sizi intihara bile götürebilir.” diyen Prof. Dr. Tarhan, intihar eğilimi olan bir kişinin yapay zekadan yüksek köprüler hakkında bilgi istemesi örneğini vererek, yapay zekanın niyeti okuyamadığı için yanlış yönlendirmelere yol açabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Tarhan, yapay zekanın insanlardaki empatik algılama, duygusal okuryazarlık, sosyal ipuçlarını okuma ve soyut düşünme gibi becerilere sahip olmadığını ifade ederek, beyindeki ayna nöronlarının bu tür becerilerde kritik rol oynadığını ve otizm tanısında kullanılan Zihin Teorisi testlerinin yapay zekanın bu eksikliğini ortaya koyduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Tarhan, yapay zekanın bu yetersizliği nedeniyle psikolojik olarak kırılgan bireylerde zihinsel yanılgılara ve patlamalara yol açabileceğini, hatta “yapay zeka psikozları” vakalarının yayınlandığını aktardı.
Dijital bağımlılık ve dopamin tuzağı
Yapay zekanın bir diğer tehlikeli yönünün dijital bağımlılık olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, beyindeki dopamin hormonunun rolüne dikkat çekti ve dopaminin “arzu hormonu” olduğunu, dijital oyunlar veya yapay zeka kullanımı sırasında dopamin salgılanmasının kişide sürekli bir “kaydırma etkisi” oluşturduğunu söyledi. Bu durumun, dopaminin sürdürülebilirlik tuzağına yol açarak kişinin haz alma eşiğini yükselttiğini ve daha çok harcama yapma veya daha çok ilgi gösterme ihtiyacı doğurduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, kumar bağımlılığındaki artışın sebeplerinden birinin de bu dopamin birikimi olduğunu belirtti.
Yapay zeka bir araç olarak kullanılmalı, insan yerine geçmemeli
Yapay zekanın bir araç olarak kullanılması asla insanın yerine geçmemesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, yapay zekanın sunduğu bilgilerin mutlaka bir klinisyen veya uzman tarafından doğrulanması gerektiğini, aksi takdirde yanlış yönlendirmelere yol açabileceğini ifade etti.
Yapay zekanın empati, niyet okuma ve duygusal rezonans yeteneklerinin olmadığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, yapay zekanın insanın hayal dünyasını geçici bir gerçeklik gibi algılamasına neden olabileceğini ve beynin gerçeklik test eden ağını devre dışı bırakabileceğini söyledi.
Prof. Dr. Tarhan, yapay zeka konusunda “direksiyonda biz olursak korkmayalım, ama direksiyonu yapay zekaya kaptırırsak bu bizi şizofreniye sürükleyebilir, yanlış kararlar verdirebilir” diyerek, bunun bir “dijital afyon” haline gelebileceği uyarısında bulundu ve duygusal yönünü kontrol edebilen kişilerin yapay zekanın tuzaklarına düşmeyeceğini ifade etti.
Yapay zekaya kendini kaptıran kişiler falcılara inanmış gibi hatalara düşebilir
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yapay zekanın insan psikolojisi üzerindeki derin etkilerini ve potansiyel tehlikelerini değerlendirerek, yapay zekanın insanda “uçma duygusu”, sahte bir rahatlık hissi verdiğini ve bireyleri rüya aleminde gibi hissettirdiğini belirtti. Prof. Dr. Tarhan, yapay zekaya kendini kaptıran kişilerin rüyalarına veya falcılara inanmış gibi hatalara düşebileceği uyarısında bulundu.
Yapay zeka gerçekliği
Prof. Dr. Tarhan, insan yaşamında fiziksel, hayal ve rüya gerçekliklerinin yanı sıra, “yapay zeka gerçekliği” adını verdiği dördüncü bir gerçekliğin ortaya çıktığını ifade ederek, bu sanal gerçekliğin artık zihinlerde çok ciddi bir şekilde tasarlanabildiğini ve sorgulamadan bu gerçekliğe inanmanın falcıya inanmak gibi büyük hatalara yol açabileceğini dile getirdi.
Yankı odası yanılgısı ve yalnızlık paradoksu
Yapay zekanın “yankı odası yanılgısı”na dikkat çeken Tarhan, bireylerin dijital ortamda kendi yankılarıyla konuşur gibi yalnızlaştığını söyledi. Prof. Dr. Tarhan, bu durumun “yalnızlık paradoksu” nu ortaya çıkardığını, insanların çok sayıda yüzeysel arkadaşa sahip olmasına rağmen derin ve anlamlı ilişkilerden yoksun kaldığını vurguladı.
Dikkat katili ve zaman tuzağı
Prof. Dr. Tarhan, yapay zekanın “dikkat katili” olduğunu, insanları aynı anda çoklu görevlere yönlendirerek derinleşmeyi engellediğini ifade etti. Beynin kalıcı öğrenmeyi odaklanarak ve derinleşerek gerçekleştirdiğini hatırlatan Prof. Dr. Tarhan, yapay zekanın bu süreci bozduğunu söyledi. Ayrıca, yapay zekanın “zaman tuzağı”nı beraberinde getirdiğini belirten Tarhan, dijital platformların özellikle çocuklar ve gençler için özgürlük değil, esaret anlamına geldiğini belirtti.
Yapay kimlik ve duygusal zeka eksikliği
Yapay zekanın yeni kimlikler inşa ettirdiğini ve kontrolü yapay zekaya kaptıranların geleceğinin tehlikeli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, duygusal zekanın kişinin kendi duygularını ve karşı tarafın duygularını anlama becerisiyle ilgili olduğunu, yapay zekada bu empatik yeteneğin bulunmadığını vurguladı.
İnsan ilişkilerinde iletişimin yüzde 80’inin sözlü olmayan (non-verbal) iletişimle gerçekleştiğini, yapay zekanın ise sadece bilgi aktarımı yaparak iletişimin yüzde 20’lik kısmını kapsadığını belirten Prof. Dr. Tarhan, ses tonu, mimikler, jestler gibi non-verbal unsurların duygusal aktarımda kritik rol oynadığını ve yapay zekanın bu alanda yetersiz olduğunu dile getirdi.
Yapay zeka ve dijital platformlar “öğrenilmiş otizm” i ortaya çıkarabilir
Prof. Dr. Tarhan, yapay zeka ve dijital platformların “öğrenilmiş otizm” ortaya çıkarabileceği uyarısında bulunarak, yapay zekaya aşırı bağımlı kişilerin duygusal ve sosyal iletişim kuramadıkları için otistik bireyler gibi tek bir alanda süperleşebileceklerini, ancak sosyal hayatta yalnız kalacaklarını ifade etti.
Kuşkucu ve paranoid eğilimi olan kişilerin yapay zekaya karşı duydukları korkuya da değinen Prof. Dr. Tarhan, dijital platformlara girilen her bilginin kalıcı olduğunu ve “dijital iz” bırakarak ileride kişinin karşısına çıkabileceğini anlattı.
Kalabalıkta yalnız hissetmek, yapay zekadan bağımsız küresel bir olgu
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kalabalıklar içinde hissedilen yalnızlığın günümüzün küresel sorunlarından biri olduğunu belirterek, yapay zekanın yanlış kullanımının bu yalnızlığı derinleştirebileceğini vurguladı ve “Kalabalıkta yalnız hissetmek, yapay zekadan bağımsız olarak küresel bir olgu. Buna zayıf bağ etkisi deniyor. İnsan, nörobiyolojik olarak ilişki kurmazsa çatlar; çünkü ilişki kurma, yalnızlığı giderme ihtiyacı biyolojik bir gereksinimdir. Günümüzde birçok kişi bu ihtiyacı dijital alanlarda karşılamaya çalışıyor ama bu sahte bir doyum sağlıyor. Çok sayıda arkadaşlık varmış gibi görünüyor fakat derin ve anlamlı bağlar yok. Bu durumda temel güven duygusu oluşmuyor, kaygı artıyor, yalnızlık ve depresyon kaçınılmaz hale geliyor.” diye konuştu.
Yapay zekaya aşırı maruziyet insanı yalnızlık tuzağına sokuyor
Prof. Dr. Tarhan, stresin kişiden kişiye farklı sonuçlar doğurduğunu belirterek, “Stres altında bazı kişilerde serotonin azalır ve depresyon gelişir. Kimilerinde ise hedef organ midedir; gastrit, ülser çıkar. Başkasında cilt sorunları başlar. Bu farklılık genetik polimorfizme bağlıdır. Ayrıca epigenetik öğrenmeler, yani çevreden gelen etkiler de gen ifadesini değiştirerek kişiyi savunmasız hale getirebilir. Yapay zekaya aşırı maruz kalmak, alışkanlık haline geldiğinde otomatikleşir ve insanı yalnızlık tuzağına sokar.” diye konuştu.
Yerinde kullanıldığında hedefe ulaşmayı kolaylaştırıyor
Yapay zekânın insanı köleleştirmemesi için “dozaj” vurgusu yapan Prof. Dr. Tarhan, “Yılan zehirdir ama aynı zamanda ilaçtır. Dozunda kullanılırsa faydalıdır, fazla kullanılırsa zehirler. Yapay zekâ da aynıdır. Yerinde kullanıldığında hedefe ulaşmayı kolaylaştırır, yanlış amaçlarla kullanıldığında ise kişiyi zehirler. Bütün mesele insanın iç disiplinine sahip olması ve kendi duygularını yönetebilmesidir.” ifadesinde bulundu.
Onaylanma ihtiyacının insanın biyolojik zaaflarından biri olduğuna da değinen Prof. Dr. Tarhan, “İnsanın kendini sergileme, güzele ilgi duyma, güçlü olma ve sonsuzluk arayışı gibi dört temel biyolojik dürtüsü vardır. Bu dürtüler onaylanma ihtiyacını doğurur. Ancak bu ihtiyaç yanlış kullanıldığında tehdit haline dönüşür. Amerikan Psikoloji Birliği, günde üçten fazla ‘ego tatmini’ paylaşımını narsisizm açısından riskli kabul ediyor.” şeklinde konuştu.
Yapay zeka kişiye özel tedavide önemli katkı sağlıyor
Yapay zekanın sağlık alanında sunduğu avantajlara da değinen ve kişiye özel tedavilerde önemli bir katkı sağladığını belirten Prof. Dr. Tarhan, “Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi olarak yapay zeka ile beyin sinyalleri, nörogörüntüleme kayıtları gibi verileri değerlendirip tanıyı kolaylaştırıcı sistemlerin patentini aldık. Bu sayede hata ihtimali azalıyor. Buna precision medicine yani kişiye özel, hassas tıp deniyor. Yapay zeka burada hekimlere ciddi bir destek sunuyor.” dedi.
Yapay zekâ kullanımında son sözün insanda olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Tarhan, “Yapay zekâ insanın etiketlenmesini azaltabilir, tedavi örneklerini görerek umut duygusunu artırabilir. Ancak unutulmaması gereken şey şudur: Direksiyonda ben olacağım, yapay zekâ değil. Onu destek mekanizması olarak kullandığımızda bize hedefimize gitmeyi kolaylaştıran bir teknoloji harikası olabilir.” diye konuştu.
Alınan bilgileri muhakkak doğrulamak gerekiyor
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yapay zekânın kullanımında en büyük riskin doğrulanmamış bilgi ve etik standartların göz ardı edilmesi olduğuna dikkat çekerek, “Yapay zekayı kullanacaksınız ama aldığınız bilgileri muhakkak konfirme etmek gerekiyor. Yani doğrulamak gerekiyor. Başka bir şekilde ters sorularla tekrar sorgulamakta fayda var.” ifadesinde bulundu.
22 yaş dönemi kritik eşik
Gençlerin yapay zekâ karşısında daha kırılgan olduğuna işaret eden Prof. Dr. Tarhan, beyin gelişim sürecini hatırlatarak şunları söyledi:
“Çocukluk 18 yaşında yasal olarak bitmiş kabul edilse de beynin sol beyin (rasyonel), sağ beyin (emosyonel) ve ön beyin (yürütücü) bütünlüğü genellikle 22 yaşında tamamlanıyor. Bu döneme olgunluk dönemi denir. 22 yaşına kadar kişiler doğru analiz ve karar verme altyapısında risk altındadır. 22 yaşın üzerinde olup tecrübe birikimine sahip olanlar daha az risk taşır. Yalnız kişiler, depresyondakiler, kaygılılar, aceleci-sabırsızlar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlar ise yapay zekayla ilişkilerinde çok daha dikkatli olmalıdır. Çünkü duygu regülasyonu yapamayan, sosyal ilişki regülasyonu kuramayan bireyler, yapay zekayı yanlış bir danışman gibi kullanarak hatalı kararlar verebilir.”
Algoritma şeffaflığı olmazsa tehlike büyük
Yapay zekada etik kullanımın en çok teknoloji şirketlerinin sorumluluğu olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Teknoloji firmaları kârı maksimize etmeye göre hareket ederse, etik standartları göz ardı ederse insanlık için büyük tehlike vardır. Muhakkak algoritma şeffaflığı gerekiyor. Gizli algoritmalarla kişiler yönlendirildiğinde en büyük risk ortaya çıkıyor. Şu anda küresel ölçekte bu konuda regülasyon yok ama er geç olacak, olmak zorunda. Çünkü algoritmalar şeffaf değilse insanları yanlış yönlendirebilir.” diye konuştu.
Yapay zeka ödev yapmasın
Üniversite senatosunda yapay zeka konusunu gündeme aldıklarını söyleyen Prof. Dr. Tarhan, eğitimdeki yaklaşımı şöyle aktardı:
“Yapay zekanın yasaklanmasını yasaklayalım dedik. Çünkü yapay zeka hayatımıza girdi. Öğrenci yapay zekadan bilgi alabilir ama kendi yorumunu katarak sunmalıdır. Hocalar da bu alanda kendini geliştirmelidir. Yapay zeka roman yazamaz ama bir taslak verebilir, asist edebilir. Eğer öğrenci yapay zekadan aldığı bilgiyi kendi düşünceleriyle geliştirirse, bu hem intihali önler hem de öğrenmeyi kolaylaştırır.”
Asistan olmalı, kaptan olmamalı!
Yapay zekanın rolüne değinen Prof. Dr. Tarhan, “Yapay zeka bizim asistanımız olmalı kaptanımız olmamalı. Onu destek mekanizması olarak kullandığımızda hedefimize gitmeyi kolaylaştırır ama direksiyon her zaman insanda olmalıdır.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Hyundai Motor Türkiye (HMTR), yaklaşık 30 yıldır sürdürdüğü üretim faaliyetleriyle otomotiv sektöründe öncü rol üstlenirken, Hyundai Continue çatısı altında yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleriyle de topluma değer katmaya devam ediyor. Bu kapsamda hayata geçirilen “Eğitimde İkinci Hayat” projesi, eğitim kurumlarına araç ve ekipman bağışları yaparak teknik eğitimin gelişmesine katkı sağlamayı ve geleceğin nitelikli iş gücünü desteklemeyi hedefliyor.
Proje kapsamında Marmara Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümü, Kocaeli Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği Bölümü, Nuh Çimento Meslek Yüksekokulu ile Bağcılar ve Küçükyalı Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri, HMTR’nin bağışlarıyla uygulamalı eğitimide daha güçlü bir altyapıya kavuşturarak öğrencilerin teknik becerilerini geliştirmelerine olanak sağladı.
“Nitelikli iş gücüne katkı sağlamak öncelikli sorumluluğumuz”
Proje kapsamında, Marmara Üniversitesi’ne ve Bağcılar Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ne 2 adet araç, Kocaeli Üniversitesi Otomotiv Mühendisliği Bölümü’ne 1 adet araç ve her kuruma motor başta olmak üzere farlı çeşitlerde 100’den fazla ekipman bağışlandı.
Hyundai Motor Türkiye İş Stratejisi Bölüm Müdürü Ill Seon Ra konuyla ilgili yaptığı açıklamada,”Hyundai Motor Türkiye olarak, eğitime ve geleceğin nitelikli iş gücüne katkı sağlamayı öncelikli sorumluluklarımızdan biri olarak görüyoruz. ‘Eğitimde İkinci Hayat’ projesiyle gençlerin teknik bilgi ve becerilerini geliştirmelerine destek olmayı görev biliyoruz. Hyundai’nin topluma verdiği desteği önceliklendiren yaklaşımını, ülkemizde de sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.
Bağış yapılan okullar, HMTR’nin İzmit Fabrikası’nda ağırlanırken; Hyundai Motor Türkiye, öğrencilerin ekipman kullanımını yerinde gözlemlemesi için de fırsat sağlamış oldu. Fabrika turu sonrasında öğrenciler, Hyundai Motor Türkiye yöneticileri ile bir araya gelerek soru-cevap oturumuna katıldı. Bu oturumda öğrenciler, üretim süreçleri hakkında detaylı bilgi alırken, 2026 yılında HMTR fabrikasında üretilecek yeni elektrikli model Concept THREE ile ilgili sorularını yönelttiler. Bu etkileşim, gençlerin sektöre dair bakış açılarını genişletirken, Hyundai’nin geleceğe yönelik inovasyon çalışmalarını da yakından tanımalarına olanak sağladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, yıllık değerlendirme toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Suriye’de kurulan yeni hükümet ve devlet başkanının ülkedeki tüm grupları kucaklama yönündeki adımlarını takip ettiklerini belirten Güler, Türkiye’nin bu süreçteki kararlı duruşundan taviz vermeyeceğini vurguladı.
Terör örgütü SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu konusundaki tartışmalara değinen Bakan Güler, Türkiye’nin bu konudaki kırmızı çizgilerini net bir şekilde ifade etti. Güler, “Suriyeli yöneticilerle yaptığımız görüşmelerde SDG’nin entegrasyonuna yönelik tutumu görüyoruz. Bizim her türlü gelişmeye karşı planlarımız hazırdır. SDG bir birlik halinde entegrasyondan bahsediyor ancak bu kabul edilemez. Mutlak surette Suriye ordusuna ferdi olarak entegre olmaları lazım. Bu konudan geri adım atmamız söz konusu değildir.” ifadelerini kullandı.
ABD ile bu konudaki görüş ayrılıklarının azaldığına dikkat çeken Güler, “ABD’li dostlarımız artık gerçekleri daha iyi görüyor. Görüş ayrılığımız azalıyor. Biz ne istediğimizi açıkça ifade ettik.” dedi.
“KİMSEDEN İCAZET ALMAYIZ”
Türkiye’nin terörle mücadeledeki kararlılığını 2016 yılından bu yana icra edilen harekatlar üzerinden hatırlatan Bakan Güler, olası bir operasyon için yeşil ışık yaktı. Güler, “2016’da harekatlarımızı yaparken ABD de Rusya da oradaydı. Biz yapılması gerekeni kimseye sormadan yaptık ve bitirdik. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaç olursa gerekeni yine kimseye sormadan yaparız.” ifadelerini kullandı.
732 KİLOMETRE TÜNEL İMHA EDİLDİ
Terör örgütünün bölgedeki tahkimatlarına yönelik yürütülen çalışmalar hakkında sayısal veriler paylaşan Bakan Güler, tünel imha faaliyetlerinin aralıksız sürdüğünü belirtti. Güler, şu bilgileri verdi;
Tel Rıfat bölgesinde 302 kilometre, Menbic’te ise 430 kilometre olmak üzere toplam 732 kilometre uzunluğunda tüneli imha ettik. Bu sayede bölge halkının yerleşmesine ve tarım yapmasına imkan sağlıyoruz. Afrin’de teröristlerin karargaha çevirdiği cami, kilise ve okulları temizledik, halkın su sorununu çözdük. Rakka ve Deyrizor’daki tünel kazma faaliyetlerini de yakından takip ediyoruz.
SURİYE ORDUSUNA “AZERBAYCAN MODELİ” DESTEK
Suriye’nin terörle mücadelesine ve ordusunun modernizasyonuna destek verebileceklerini ifade eden Bakan Güler, Türkiye’nin askeri eğitim tecrübesini hatırlattı.
Bakan Güler, açıklamalarına şöyle devam etti;
Daha önce ben Suriye’yi ziyaret ettim. Geçtiğimiz haftalarda da Genelkurmay Başkanımız ve Kara Kuvvetleri Komutanımız da Suriye’ye gitti. Gittiğimiz zaman onlar daha iyiye, daha güzele nasıl gidebilir bunu görüşüyoruz. Azerbaycan’a, Libya’ya ve Somali’ye eğitim desteğini nasıl sağladıysak aynısını onlara da sağlayabiliriz. Eğitimlerine Türkiye’de başladık ve devam ediyoruz. Suriye’nin terörle mücadelesine yardımcı olmamız gerektiğini düşünüyoruz ve çalışmalarımızı da bu yönde sürdürüyoruz.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ
40 yıldır terörle mücadele eden ülkemiz için Terörsüz Türkiye süreci bir fırsattır. Yapılmakta olan faaliyetleri de akılcı buluyoruz ve sürecin bizim istediğimiz gibi sonuçlanması için elimizden gelen gayreti gösteriyor, göstermeye de devam edeceğiz.
TSK olarak biz PKK’yı tam bitirdiğimiz anda terör örgütü de “Terörsüz Türkiye” sürecine uyacağını açıkladı. Yani biz başarılı operasyonların ardından terör örgütünü silah bırakma evresine getirerek hedefimize ulaştık. Biz şimdi Terörsüz Türkiye hedefine başarıyla ulaşarak kardeşliğimizin sürekli olmasını istiyoruz. Vatandaşlarımızın şundan emin olması gerekir; TSK, Bakanlığımız, devletimizin ilgili birimleri bu süreçte ne olup bittiğinin farkındadır. Geçmişte terörle mücadelede sarf ettiğimiz dikkati aynı hassasiyetle bugün de terörsüz Türkiye sürecinde sarf ediyoruz. Süreç terör örgütünün istediği şekilde değil, devletimizin belirlediği ve istediği şekilde devam edecek.
TERÖR ÖRGÜTÜ PKK’NIN İRAN UZANTISI PJAK’IN DURUMU
Özellikle İsrail-İran savaşı esnasında İran’daki PJAK’lı teröristler, bu savaşı İran’ın kaybedeceğini ve hatta İran’da yönetimin değişeceğini düşünüyorlardı. Bu minvalde açıklamalar yaptılar ve gerçek yüzleri bir günde ortaya çıktı. İsrail-İran arasındaki çatışma istedikleri şekilde sonuçlanmadı ve İran PJAK’a operasyon yaparak ağır zayiat verdirdi.
Terör örgütü PKK, silah bırakma açıklamasının ardından Irak’ın kuzeyinden birçok terörist ve silah-mühimmatı İran’a aktarmaya çalıştı. Biz bunları her gün İran’a bildirdik. Onlar da fırsat buldukça operasyonlar icra ediyorlar. İran da bu vesileyle terör örgütü PJAK’ın gerçek yüzünü daha iyi görmüş oldu.
GÜRCİSTAN-AZERBAYCAN SINIRINDA DÜŞEN KARGO UÇAĞI
Bir kez daha şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Biz C-130’ları 1964’te kullanmaya başladık. O günden bu yana böyle bir kaza yaşanmamıştı. C-130’lar bugün hala dünyada en emniyetli uçaklar olarak tam 70 ülke tarafından kullanılıyor. Bu kazadan sonra bütün C-130 uçaklarımızın tamamını kontrole aldık. Bu kontrolü tamamlamayı müteakip uçaklarımızı kullanmaya devam edeceğiz.
Düşen uçağımızın kara kutusu halen TUSAŞ’ta incelenmeye devam ediyor. Kaza kırım heyetimiz de çalışmalarını sürdürüyor. Daha tamamlanmadı. Uçağımızın düşüş sebebi hakkında sonuç ne çıkarsa çıksın şeffaflıkla açıklayacağız.
VURULARAK DÜŞÜRÜLEN İHA
15 Aralık tarihinde F-16’larımız tarafından vurularak düşürülen İHA, tespit edilmesi zor bir hava aracı. Tespit eden arkadaşlara da teşekkür etmek istiyorum. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Karadeniz’de İHA ve insansız deniz araçları (İDA) yoğun olarak kullanılıyor. Bizim vurduğumuz İHA da kontrolden çıkmış bir hava aracıydı.
F-16’larımız tarafından takip edilerek meskun mahallerin uzağında en uygun ve en emniyetli yerde hava-hava füzesiyle vuruldu. Füzeyle vurulduğu için paramparça oldu. Enkazını arama çalışmaları devam ediyor. Enkaz bulunduğunda yapılacak inceleme sonucunda kamuoyunu bilgilendireceğiz.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞININ KARADENİZ’DEKİ DENİZ VE HAVA SEYAHAT GÜVENLİK ETKİSİ
Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaşta İHA ve İDA’lar karşılıklı olarak yoğun şekilde kullanılıyor. Bu durum bölgede hem ticaret gemileri, hem yolcu uçakları için büyük tehlike oluşturuyor. 15 Aralık’ta vurarak düşürdüğümüz İHA olayında da hava trafiği için de hemen tedbir aldık. O güzergâhtaki uçakları en yakın havalimanlarına yönlendirerek emniyetli şekilde inmelerini sağladık. Uçaklarımızın güvenliğini sağladıktan sonra İHA’yı vurarak düşürdük. Daha sonra sivil hava trafiğinin güvenli şekilde devam etmesini sağladık.
Karadeniz’de kritik su üstü ve sualtı tesislerimizi korumak için de gerekli tedbirleri alıyoruz. Sondaj gemilerimiz hayati önemi haiz. Rotasını şaşıran veya kontrolden çıkan İDA’lara karşı veya su altından gelebilecek tehditlere karşı geliştirdiğimiz ve uyguladığımız tedbirlerimiz var.
EUROFİGHTER TEDARİKİ
Biz İngiltere ile yaptığımız anlaşma ile 20 tane yeni üretim Eurofighter uçağını satın alıyoruz. Üretilecek Eurofighter uçakları 2030’da 6 tane, 2031’de 8 tane, 2032’de de 6 tane olacak şekilde envantere girecek. Ayrıca hem Katar hem de Umman ile Eurofighter uçağı tedariki görüşmelerimiz olumlu şekilde devam ediyor. Katar’dan alacağımız Eurofighterlar, çok az uçuşu olan hazır uçaklar. Katarlı kardeşlerimiz çok büyük anlayış gösteriyorlar. Bu uçakları Katar’daki mühimmat ve malzemeleri ile birlikte alacağız.
Umman’dan alacağımız uçaklar da az uçuş yapmış uçaklar. Hangarlarda duruyorlar. Umman’dan tedarik edilecek uçakların AESA radarı, METEOR atma kabiliyeti ile güncel aviyonik sistemlerle modernize edilmesi gerekiyor. Modernizasyonun 12 uçak için 2028 yılında tamamlanmasını bekliyoruz.
Katar’da bulunan Hava Unsur Komutanlığımızdaki pilotlarımız Katarlı pilotlarla sürekli birlikte çalışmaktadır. Hem Katar’da hem de Umman’da Eurofighter pilot ve bakım personelinin eğitimlerine en kısa sürede başlayacağız. Bu uçakların alımı konusundaki ikinci el tartışmalarını da doğru bulmuyoruz. Avrupa’da bile birçok ülke ihtiyaç fazlası uçak teminine devam ediyor ve kullanıyor.
Biz Eurofighter uçaklarını Meteor füzeleriyle birlikte alıyoruz. Bu uçaklarda kendi milli yazılımlarımızla kendi mühimmatımızı da kullanabileceğiz. Bu süreçte de Meteor füzesinden daha iyisini yaparak, isterlerse de onlara satacağız.
CAATSA, S400, F-16 VE F-35 KONULARI
ABD Başkanı Trump’ın CAATSA yaptırımlarının kaldırılmasını Senato’ya getirmek için girişimde bulunduğunu ve ABD’li yetkililerin de bu konuda çalıştığını biliyoruz.
GAZZE VE İSTİKRAR GÜCÜ
Türkiye olarak Gazze İstikrar Gücünde yer alma kararlılığımızda değişiklik yok. Gönderilecek birliğimiz dâhil bütün hazırlıklarımızı yaptık. Ancak İsrail bizim istikrar gücünde yer almamızı istemiyor. Görüşmelerimiz devam ediyor.
YUNANİSTAN, İSRAİL VE GKRY İŞBİRLİĞİ
Yunanistan, İsrail ve GKRY’nin bir araya gelmesi ve anlaşmalar imzalaması bizim için bir tehdit oluşturamaz. Biz de birçok ülke ile anlaşmalar imzalıyoruz. Ama bu anlaşmaları belli bir ülkeye karşı yapmıyoruz.
Gayri Askeri statüdeki adalara da İsrail’den alacakları hava savunma sistemlerini yerleştireceklerine dair haberler gündeme geliyor. Buralar adı üzerinde Gayri Askeri Statüdeki Adalar, yani hukuken silahlandırılmaması gereken adalar. Biz bu konuda gerekli çalışmaları yapıyoruz. Öyle çok fazla heveslenmesinler.
Yunanistan Savunma Bakanı Dendias 2030 diye bir projeksiyon açıkladı. Artık kadınları da askere alalım diyorlar. Yunan Kara ve Deniz Kuvvetlerine müracaat eden neredeyse kimse yok. Yani personel temini onlar için büyük bir sorun. Daha birkaç gün önce Yunanistan’ın Havacı Astsubayları yönetimi protesto etmek için rapor alarak işe gitmediler. Öncelikle bu problemlere yoğunlaşmaları gerekir.
TÜRKİYE’NİN AVRUPA GÜVENLİK MİMARİSİNE KATILIM DURUMU
Rusya-Ukrayna arasında devam eden savaş nedeniyle, bütün ülkeler savunma harcamalarını artırıyor. Avrupa da bu konuda eksikliğini fark ederek Avrupa Güvenlik Mimarisi’ni oluşturmaya çalışıyor. Şuan birçok Avrupa ülkesinin mühimmat ve silah noktasında noksanlığı var. Savunma ve güvenlik için birçok silah ve teknolojiye ihtiyaçları var. Bu kapsamda birçok Avrupa ülkesi bizimle işbirliği konusunda istekli. Hal böyleyken başta Yunanistan olmak üzere kendi çıkarlarını Avrupa güvenliğinin önüne koyarak Türkiye’yi bu oluşumun dışında tutmaya çalışan ülkeler olduğunu görüyoruz.
Türkiye’nin SAFE programına dahil edilip edilmeyeceğini çok fazla dikkate almıyoruz. Çok ihtiyaç duydukları kritik bir zamanda konuşma sırası bize gelecek.
ABD’NİN ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİ BELGESİ
ABD yakın zamanda yeni bir strateji belgesini açıkladı. Bizim 6-8 yıldır dile getirdiğimiz bir konu var. ABD için artık tehdit Ortadoğu’da değil. Nerede olduğu belli. ABD Ortadoğu’dan çekildiğinde bölgede barış ve istikrarı sağlayabilecek tek bölgesel gücün Türkiye olduğunu Amerikalı dostlarımızın anladıklarını düşünüyorum. Bu durumun ülkemizin bölgesel ve stratejik etkinliğini artıracağına inanıyorum.
AİLE YILI VE ZORUNLU ASKERLİK
Malumunuz olduğu üzere bu yıl Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Aile Yılı olarak ilan edildi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımızın sorumluluğunda devam eden bu konuyla ilgili Milli Savunma Bakanlığı olarak biz de neler yapabiliriz diye çalışıyoruz. Bu konuda hazırladığımız bir takım görüş ve önerileri önümüzdeki dönemde paylaşacağız. Örneğin, 3 çocuğu olan bir ailenin bir çocuğunun, 4 çocuğu olan bir ailenin 2 çocuğunun istediği yerde askerliğini yapabilmesi gibi düşüncelerimiz var. Biz Aile konusuna büyük önem veriyoruz, hatta en son İstanbul’da düzenlenen IDEF Fuarında da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte stand açtık.


Pozitif Teknoloji, üniversite öğrencilerini teknoloji, iletişim ve iş geliştirme alanlarında aktif rol almaya davet ettiği iTEAM – Üniversite Marka Elçiliği Programı için başvuruların devam ettiğini duyurdu. Kampüslerde Pozitif Teknoloji ekosistemini temsil edecek marka elçileri; üniversite içi etkileşimi artıran, sürdürülebilir ve ekip kurmaya dayalı bir yapı içinde yer alma fırsatı yakalıyor.
iTEAM programı kapsamında seçilen üniversite öğrencileri, kampüs içi iletişim ve organizasyonlarda aktif rol alırken; davet ettikleri kişi sayısına bağlı olarak çeşitli faydalar elde ediyor. Program, bireysel katılımın ötesine geçerek elçilerin kendi ekiplerini kurabildiği, zaman içinde ölçeklenebilen bir model sunuyor.
Eğitimden iş dünyasına uzanan dijital dönüşüm süreçlerinde kurumlara ve bireylere teknoloji çözümleri sunan Pozitif Teknoloji, iTEAM’i şirketin pazarlama ve iş geliştirme stratejisinde stratejik bir yapı taşı olarak konumlandırıyor. Program, Pozitif Teknoloji’nin eğitimden teknolojiye uzanan servis odaklı yaklaşımını üniversite kampüslerine taşıyor.
Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan Pozitif Teknoloji Genel Müdürü Gazanfer Başel, iTEAM programının gençlerle kurulan uzun soluklu bir bağın parçası olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “iTEAM’i yalnızca bir marka elçiliği programı olarak değil; gençlerin teknolojiyle, iş dünyasıyla ve ekip kurma kültürüyle erken aşamada temas edebileceği bir gelişim alanı olarak görüyoruz. Üniversite öğrencilerinin kendi çevrelerinde değer üreten, büyüyebilen yapılar kurmasını önemsiyoruz. Bu programın, Pozitif Teknoloji’nin gelecekteki pazarlama ve iş geliştirme yaklaşımında önemli bir rol üstleneceğine inanıyoruz.”
iTEAM – Üniversite Marka Elçiliği Programı’na başvurular 31 Aralık tarihine kadar devam ediyor. Programa ilişkin detaylı bilgilere ve başvuru koşullarına iteam.pt.com.tr adresinden ulaşılabiliyor.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Edirne‘de Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğünce yürütülen Süloğlu Barajı İsale Hattı’nı yenileme çalışmaları devam ediyor.
Proje kapsamında kente daha verimli ve güvenli içme suyunun sağlanması hedefleniyor.
Süloğlu Barajı’ndan temin edilecek 8 milyon metreküp içme suyu, yaklaşık 7 kilometre uzunluğundaki yeni isale hattı ile kente ulaştırılacak.
Yenileme çalışmalarıyla mevcut hattın daha dayanıklı, modern ve kesintisiz hizmet verebilir hale getirilmesi planlanıyor.
İsale hattındaki kazı çalışmalarının ardından boru döşeme işlemlerinin de büyük bölümü tamamlandı. Ekipler, boruların üzerini zarar görmeyecek şekilde kum ve toprakla kapatıyor.
Edirne’de kuraklık nedeniyle yaşanacak su kesintilerini önleyecek projede çalışmaların gelecek ay tamamlanması hedefleniyor.