40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
20 Aralık 2025 Cumartesi

Suriye‘nin Halep kentinde bulunan Kutsal Topraklar Manastırı’nda (Terra Sancta), Noel ve yılbaşı etkinlikleri kapsamında kurulan “Noel Köyü” düzenlenen programla ziyarete açıldı.
Manastır yerleşkesi içinde hazırlanan Noel Köyü’nde, süslemeler, ışıklandırmalar ve tematik stantlar yer alırken, ziyaretçilere bayram atmosferini yansıtan çeşitli etkinlikler sunuluyor.
Etkinlikler sırasında AA muhabirine açıklamalarda bulunan Peder Behçet Karkaş, uzun yıllar sonra aynı mekanda yeniden bir araya gelmenin büyük anlam taşıdığını söyledi.
Karkaş, “Bugün, onlarca yıl sonra ilk kez bu mekanda yeniden sevinç yaşıyoruz. Burası da rejimin bombardımanlarından nasibini aldı. Halep’in özgürleştirilmesinden sonra, özgürlükten ve rejimden kurtuluştan büyük bir sevinç duyduğumuz kadar, bu kutsal mekanın hedef alınmasından da o kadar üzülmüştük. Ancak bugün aynı yerdeyiz ve şunu söylüyoruz: Acı ve sıkıntıdan sevinç doğar.” dedi.
Karkaş, etkinliğin özellikle gençler için bir fırsat sunduğunu belirterek, alanda kurulan stantlarda gençlerin ürünlerini sergileyip satabildiklerini, bunun da onlara geleceğe dair umut verdiğini kaydetti.
Etkinliğe katılan Halep sakinlerinden mühendis Baha Amriş ise Noel döneminde bu yıl Suriye için yeni bir doğuş yaşandığını söyledi.
Amriş, “Gördüğünüz kutlama ve sevinç manzaraları gerçekten harika. İnsan bayramda ancak iyilik, sevgi ve barış dileyebilir. Herkesin Noel’i kutlu olsun.”ifadelerini kullandı.
Daha önce yurt dışında yaşadığını ve 2016 yılında Halep’e döndüğünü belirten Cudo Huri de bu tür etkinliklerin toplumsal birlik açısından önemine dikkati çekti.
Huri, “Bu kutlamalar mezhepler arasında kaynaşmayı, tanışmayı ve ortak anılar oluşturmayı sağlıyor. Önceden birlikte yaşama olsa bile korku vardı, bugün ise korku yok. İnsanlar birbirlerini tanımaya daha açık. Suriye’nin en büyük değeri insanıdır; bina ya da taş değil. En önemli kaynağımız insanımızdır.” dedi.
Kutlamalara katılan Naya Türk ise, bu tür etkinlikleri hayatında ilk kez yaşadığını belirterek, atmosferden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Türk, “Eski rejim döneminde bu tür kutlamalar hiç olmadı. Bugün yaşadıklarımız tamamen yeni. Atmosfer çok güzel. Mezhepler arasında ayrım olmadan, hepimizin kardeşçe yaşamasını diliyorum.” diye konuştu.
BİRLEŞMİŞ Birleşmiş Milletler (BM) Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary DiCarlo, Suriye‘de Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden geçen bir yılda kaydedilen gelişmelere dikkati çekerek, “ciddi engellerin” halen sürdüğünü belirtti.
DiCarlo, BM Güvenlik Konseyinin (BMGK) ” Orta Doğu‘daki Durum” başlıklı oturumunda Suriye‘de son bir yılda yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Suriyeliler, bir yıl öncesine kıyasla önemli ilerleme kaydetti ancak ciddi engeller sürüyor.” diyen DiCarlo, bölgeyle ilgili beklentilerin yüksek fakat zorlukların fazla olduğunu dile getirdi.
DiCarlo, Suriye‘de Halk Meclisi ve Anayasa Mahkemesinin tam olarak oluşturulması da dahil birçok önemli kurumun yakın zamanda kurulabileceğini belirtti.
Genel Sekreter Yardımcısı, son bir yılda 1 milyondan fazla Suriyeli mülteci ile yaklaşık 2 milyon yerinden edilmiş kişinin yaşadıkları bölgelere geri döndüğü bilgisini paylaştı.
Bu süreçte birçok ülkenin Suriye‘ye yönelik yaptırımları kaldırdığını hatırlatan DiCarlo, bu kapsamda en son ABD Kongresinin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırdığına dikkati çekti.
DiCarlo, “Bir diğer olumlu gelişme ise Suriye hükümeti ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (Suriye’de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG) 10 Mart’ta bir anlaşmaya varması oldu. Anlaşmanın uygulanması için belirlenen yıl sonu hedefi yaklaşırken tarafları, güvenlik ve siyasi yönleriyle ilgili yapıcı adımlar atmaya teşvik ediyoruz.” dedi.
” İsrail‘in güneydeki hava saldırıları ve işgalleri, güvenlik durumunu daha da kötüleştirdi”
BM Genel Sekreter Yardımcısı DiCarlo, Suriye’deki şiddetin son bir yılda “önemli ölçüde” azaldığını belirterek, sahadaki durumun kırılganlığına ve topluluklar arası dinamiklerin gerginliğine işaret etti.
DiCarlo, ” İsrail‘in güneydeki hava saldırıları ve işgalleri, bu güvenlik durumunu daha da kötüleştirdi. Genel Sekreter’in (Antonio Guterres), İsrail‘e Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal etmekten kaçınması çağrısını yineliyorum, ayrıca tarafları 1974 tarihli Kuvvetlerin Geri Çekilmesi Anlaşması’nın şartlarına saygı duymaya çağırıyorum. Suriye ve İsrail arasında güvenlik düzenlemeleri konusunda diyaloğun yeniden başlatılması şarttır, bu yönde güçlü uluslararası ve bölgesel bir katılım gereklidir.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Hakkı haykırmayı şiar edinmiş bir ülke ve yönetim olarak biz de Filistin halkının yanında eğilmeden, bükülmeden dimdik duruyoruz. Gazze soykırımında TRT ve Anadolu Ajansımız başta olmak üzere Türk basın kuruluşları gerçekten yürekli bir duruş sergiledi.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri programına katıldı.
Bu yılın fotoğraf ödülünü Filistinli gazeteci ve fotoğrafçı Ali Jadallah’a vereceklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
“Gazze’de iki yıl boyunca devam eden vahşi soykırımı fotoğraf kareleri ile tüm dünyaya ifşa eden, objektifiyle gerçekleri ‘medeni’ denilen, dünyanın yüzüne çarpan Ali kardeşimiz aynı zamanda Anadolu Ajansımızın foto muhabiri olarak sahada görev yapıyor. Onun kadrajından yansıyanlar sadece Gazze’deki katliamın vardığı korkunç boyutları değil, Filistin halkının haklı, onurlu ve haysiyetli direnişini de tüm ihtişamıyla insanlığın gündemine getirdi. Çektiği fotoğraflar uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı’a açtığı davada bu fotoğraflar kanıt olarak sunuldu. Canını hiçe sayıp hakikatin deklanşörüne basarak Gazze’deki zulmü fotoğraflarla belgeleyen Ali Jadallah kardeşimi şahsım, milletim ve tüm mazlumlar adına tebrik ediyorum. Bu vesileyle sırf Gazze’deki vahşete kamera tuttukları için İsrail tarafından katledilen 37’si kadın, 283 basın mensubunu burada rahmetle anıyorum. İsrail’in acımasızca öldürdüğü gazetecilerin kahramanca mücadelesini bugün bir kez daha saygıyla selamlıyorum.”
“İnsan var oldukça sanat da var olacaktır”
İsrail hükümetinin susturmaya ve engellemeye çalışmasına rağmen vicdanlı yüreklerin ve hakikatin peşinde koşan gerçek gazetecilerin canları pahasına Filistin’de olan bütün olup bitenleri gözler önüne sermeye devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Hakkı haykırmayı şiar edinmiş bir ülke ve yönetim olarak biz de Filistin halkının yanında eğilmeden, bükülmeden dimdik duruyoruz. Gazze soykırımında TRT ve Anadolu Ajansımız başta olmak üzere Türk basın kuruluşları gerçekten yürekli bir duruş sergiledi. İletişim Başkanlığımız Gazze’de canice katledilen basın mensuplarının fedakarlıklarını kayda almak amacıyla geçen hafta ‘Gerçeğin Katli-İsrail’in Gazeteciliğe Karşı Savaşı’ isimli bir kitap yayınladı. Gazze’de yaşananların unutulmaması ve adaletin tecellisi için bundan sonra da her cephede mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanın başlı başına bir sanat şaheseri olduğunu ifade ederek, eski zamanlardan itibaren insanın yeryüzünde karşılaştığı her nesneyi, her durumu, her ses ve rengi sanatın malzemesi olarak gördüğünü aktardı.
İnsanlık ailesinin, içinden çıkardığı dehalarla, sanatçı ruhlarla muazzam bir sanat birikimi meydana getirdiğini belirten Erdoğan, “Bugün mirasçısı olduğumuz kültür ve medeniyet iklimi, büyük sanatçıların inşa ve ibda ettiği müşterek zenginliğimizdir. Bu zenginlik aynı zamanda devamlılık düşüncesinin de neticesidir. Şüphesiz dünya hayatında insanoğlunun acılarının, sevinçlerinin var olma çabasının en güçlü kanıtlarından biri de kültür ve sanattır. İnsan var oldukça sanat da var olacaktır. İnsan yaşadıkça sanat da yaşayacak, kendisini yenileyecek, yeni ufuklar keşfedecek, kendini yeniden üretmeye devam edecektir.” diye konuştu.
“Türk şiiri milli hissiyatımızın da tapu senedidir”
Arif Nihat Asya’nın “San’at” şiirinin, “Sen mermeri yaratırsın. Ben ondan saray yaparım. Suya ektiğin kamışı keser, biçer, ney yaparım? Bir yalıncık gönderirsin. Tarar, süsler, bey yaparım. Gökte öksüz dilimi bayrağıma ay yaparım. Yeter ki versen ben ondan mutlaka bir şey yaparım.” dizelerini okuyan Erdoğan, mimarinin, musikinin, şiirin, resmin ve cümle sanatın özetinin insanın, dünyayı ve ötesini anlama çabası olduğunu söyledi.
“Sanat dünyayı daha anlamlı kıldığı için sanattır.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sanat insana değer kattığı için, insanı tekemmül ettirdiği için sanattır. Sanat bize başka hiçbir şeyin veremeyeceği bir coşkuyu, muhayyileyi ve duyguyu verdiği için sanattır. İşte tam da bunun içindir ki sanat ayrıştırmaz, birleştirir. Tabii burada şu gerçeğin özellikle vurgulanması gerekiyor, Türkçenin her büyük şairi, her büyük yazarı bizim medarı iftiharımızdır. Dil, kültür, sanat, düşünce ve mimari alanında eser veren münevverlerimizin tamamı bizim için birer kutup yıldızıdır. Nasıl ki Selimiye’siz bir Edirne, Süleymaniye’siz bir İstanbul tahayyül edemiyorsak, Mimar Sinan’sız bir Türkiye’yi de düşünemeyiz. Itri, Dede Efendi, Şevki Bey, Sadettin Kaynak, Neşet Ertaş ve daha nice dev isim olmadan Türk müziğini tasavvur edemeyiz. Yunus Emre’den Karacaoğlan’a, Fuzuli’den Mehmet Akif’e, Nedim’den Yahya Kemal’e, Nefi’den Nazım Hikmet’e, Şeyh Galip’ten Sezai Karakoç’a, Türk şiiri sadece lisanımızın değil, milli hissiyatımızın da tapu senedidir. İlim, kültür ve sanatta sahip olduğumuz bu köklü miras inşallah asırlar boyunca dünya kültür ve sanat birikimini beslemeye devam edecektir.”
“Sanat beğenilerinin yeknesak hale gelmesi ciddi risk oluşturuyor”
Küreselleşme ile kültürel tek tipleşmenin dünyayı etkisi altına aldığı bir dönemden geçildiğine dikkati çeken Erdoğan, “Her alanda sınırsız tüketimi teşvik eden, insanı edilgen hale getiren bu cendereden ancak köklerimize tutunarak kurtulabiliriz. Kendi mirasımız ve birikimimizden beslenen sanat yine bu tek tipleşme dalgasına karşı tabiri caizse bir dalga kıran işlevi görecektir.” dedi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bunu özellikle şunun için söylüyorum. Bugün popüler olan pek çok filmin, dizinin, müzik eserinin coğrafyadaki etkisine ve nüfuzuna baktığımızda sanatın dönüştürücü gücünün nelere kadir olduğunu hepimiz görebiliyoruz. Tüketim alışkanlıklarının, yaşam tarzlarının, yemek kültürünün, giyim kuşamın tek tipleşmesi gibi sanat beğenilerinin yeknesak hale gelmesi de bizatihi sanat için ciddi risk oluşturuyor. Özgün ve yetkin olanı törpülüyor. Sıradanlaşma ve tek tipleşme insanın fıtratı gereği farklı olmasını ve sanatçı özgürlüğünü tehdit ediyor. Kuşkusuz sanat şahsi ve muhteremdir. Fakat yeryüzünde önüne çıkan her şeyi öğüten, herkesi birbirine benzeten küresel tüketim çarkı insanın biricikliğini yok etmenin yanı sıra bireyin yeteneklerini de aynı tornadan geçirmektedir. Neoliberal kültür, adına trend denilen ve hemen her gün değişen yeni kutsalıyla insana dair pek çok güzelliği tahrip etmektedir.”
“Ahlakı dışlayan her trend yüzeyselliğe mahkum olmaktan kurtulamaz”
Yapay zeka mahsulü şiirlerin, kitapların, şarkıların, resimlerin, sinema filmlerinin yüz milyonlara ulaştığını ve gerçekle sanal arasındaki farkın büyük oranda kaybolduğu bugünlerde kendilerini yarın neyin beklediğini tam olarak bilemediklerini belirten Erdoğan, “Şurası bir gerçek ki milli kimliği, milli kültürü, değeri, ideali, erdemi, ahlakı dışlayan her trend yüzeyselliğe mahkum olmaktan kurtulamaz. Hiçbir derinliği, özgünlüğü olmayan, günlük üretilip, günlük tüketilen işlerle maalesef biz de bu küresel fırtınanın önünde duramayız.” dedi.
“Küresel kültür savaşlarında yerli ve milli olan kültür değerlerimizi evrensel bir bakış açısıyla harmanlamalı, yeniden üretmeli, yeniden inşa etmeliyiz.” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bir siyasetçi olarak bunun asla kolay olmadığını, çok ciddi emek ve gayret gerektirdiğini elbette biliyorum. Ama bunu yapacak imkana, birikime ve kapasiteye ziyadesiyle sahibiz. Her yaş ve her kesimden insanımızı etkileyen bu cendereden çıkış yolunu tarih boyunca olduğu gibi topluma mihmandarlık eden sanatçılarımızın, mütefekkirlerimizin, münevverlerimizin kültür ve sanat erbabımızın göstereceğine inanıyorum. Açıkçası bunu sizlerden istirham ediyorum. Bilim adına, sanat adına, edebiyat adına, düşünce adına, kültür adına taş üstüne taş koyan herkesin hangi görüşten olursa olsun her bir insanımızın başımızın üstünde yeri olduğunu burada tekrar dile getirmek istiyorum. Evrensele yelken açarken yerli kalabilen, memleketi ve milleti için hayal kurabilen, en sert eleştirileri yaparken dahi yıkmayan kültür, sanat ve bilim insanlarımızın desteğiyle inşallah bu mücadeleyi yürüteceğiz.”
Törenden notlar
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni, ödüle layık görülen isimlerin biyografilerinin anlatıldığı videoların izlenmesi ile başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görülen isimleri açıklamıştı.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’ne, “Bilim ve Kültür” dalında akademisyen Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, “Resim” dalında Yalçın Gökçebağ, “Müzik” dalında besteci Yalçın Tura, “Anadolu Arkeolojisi” dalında arkeolog ve akademisyen Prof. Dr. Fahri Işık, “Fotoğraf” dalında ise Gazze’de görev yapan AA foto muhabiri Ali Jadallah ödüle layık görülmüştü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından, salonda bulunan Süleyman Seyfi Öğün, Yalçın Gökçebağ, Yalçın Tura ile Fahri Işık’a ödüllerini verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, tekerlekli sandalye ile ödülünü almaya gelen Yalçın Tura için, “Üstadımız 92 yaşında. Bu yaşta böyle bir ödülü almak inanıyorum ki herkese nasip olmaz. Tebrik ediyoruz.” dedi.
Gazze’de görevde olan AA foto muhabiri Ali Jadallah’ın ödülünü ise eşi Dua İsavi ve çocukları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan aldı.
Ali Jadallah’ın eşi Dua İsavi, “Ali’nin bizlerle olmasını temenni ediyorum. Gazze’den çıkması gerçekten çok zor. Sadece bana ve çocuklarıma izin verdiler. Anadolu Ajansı çok yardımcı oldu. Türkiye hükümetine, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye halkına çok teşekkür ediyorum. Her zaman yanımızda durdular.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da eşinin yanında olması temennisinde bulunan Dua İsavi’ye, “Biz her türlü yola başvuracağız. İnşallah, Ali’yi sana da bize de kavuşturacağız.” ifadesini kullandı.
Programda, foto muhabiri Ali Jadallah’ın video mesajına da yer verildi.
Jadallah, mesajında şunları kaydetti:
“Ben, Gazze’den Anadolu Ajansı’nın foto muhabiri Ali Jadallah. Sayın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, değerli hanımlar ve beyefendiler. Bu prestijli kültür ödüllerinde, acılarla dolu ama insanlık onuruna ve yaşama isteğine hala sıkıca tutunan Gazze’den sizlere bu video mesajıyla seslenmek benim için onurdur. Sayın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına, kültüre ve sanata olan güçlü destekleri ve ortak insani değerleri teşvik etme konusundaki kurumsal bağlılığı için en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin hem liderliğinin hem de halkının Gazze ve sakinlerine karşı sergilediği gerçek insani duruş ve samimi destek için de minnettarlığımı ifade ediyorum. Gazze’de olaylar rutin haberler olarak değil, olağanüstü bir insanlık gerçekliğinin canlı tanıkları olarak belgeleniyor. Bu nedenle de bana duydukları güven, sarsılmaz destekleri ve fotoğrafçılığın sadece bir aktarım aracı değil, aynı zamanda tarihi bir sorumluluk ve yaşayan bir vicdan olduğuna dair derin inançları için Anadolu Ajansına, tüm yöneticilere ve meslektaşlarıma en derin şükran ve takdirlerimi sunuyorum. Bu inanç, kurumun yayınlarında ve özellikle de ‘Kanıt’, ‘Tanık’ ve ‘Sanık’ kitaplarında açıkça somutlaşmıştır. Şehit düşmüş babam ve kardeşlerimin burada yanımda olmalarını ne kadar çok isterdim. Allah onlara rahmet eylesin. Bu durumda yanımda olsalardı da bu unvan ve madalyayla hep birlikte gurur duyabilseydik. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tören öncesinde, ödüle layık görülenleri ve ailelerini program öncesinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödüle kayık görülenler, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu üyeleriyle hatıra fotoğrafı çektirdi.
Törene, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, AK Parti genel başkan yardımcıları, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ile Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz ve TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı da katıldı.
(Bitti)
Pakistan, İndus Suları Anlaşması kapsamında yer alan Chenab Nehri’ndeki su akışında yaşandığını belirttiği “ani değişimler” nedeniyle Hindistan‘dan açıklama talep ettiğini duyurdu.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tahir Hussain Andrabi, düzenlediği basın toplantısında, 7-15 Aralık tarihlerinde Chenab Nehri’nin debisinde ani dalgalanmalar gözlemlendiğini söyledi.
Andrabi, durumun “aşırı endişe ve ciddiyetle” ele alındığını belirterek bu dalgalanmaların Hindistan tarafından önceden herhangi bir bildirim veya veri paylaşımı yapılmaksızın nehre tek taraflı su salımı yapıldığına işaret ettiğini aktardı.
Pakistan‘ın, İndus Suları Anlaşması’nda öngörülen prosedürler çerçevesinde Hindistan’a mektup göndererek konuya ilişkin açıklama talep ettiğini belirten Andrabi, “Özellikle tarım döngüsünün kritik bir döneminde nehir akışına yapılacak herhangi bir müdahale, vatandaşlarımızın yaşamlarını ve geçim kaynaklarını, aynı zamanda gıda ve ekonomik güvenliği doğrudan tehdit etmektedir.” dedi.
1960’ta imzalanan İndus Suları Anlaşması kapsamında Hindistan, Sutlej, Beas ve Ravi nehirlerinin sularını kullanma hakkına sahipken Pakistan ise İndus, Jhelum ve Chenab nehirlerinin sularını kullanıyor.
Anlaşma, 22 Nisan’da Hindistan’ın idaresindeki Cammu Keşmir’in Pahalgam bölgesinde 26 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısının ardından Yeni Delhi tarafından tek taraflı olarak askıya alınmıştı.
AYDIN’ın Nazilli ilçesinde, geçen yıl tartıştığı halası Aysel Öztürk (53) ile halasının oğlu Emre Öztürk’ü (35) bıçaklayarak öldüren Akın Demir (43), karar duruşmasında müebbet ve 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Olay, 01 Nisan 2024 tarihinde saat 13.30 sıralarında Yeni Mahalle 78. Sokak’ta bulunan Aysel Öztürk ve oğlu Emre Öztürk’ün birlikte yaşadıkları evde meydana geldi. İddiaya göre Akın Demir, aralarındaki alacak meselesi nedeniyle organik ürün satan kuzeni Emre Öztürk ve halası Aysel Öztürk ile konuşmaya geldi. Taraflar arasında çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine Demir, yanındaki bıçakla anne-oğula saldırıp, olay yerinden kaçtı. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri, Aysel Öztürk ile oğlu Emre Öztürk’ün olay yerinde hayatını kaybettiğini belirledi. Demir, olaydan bir süre sonra suç aleti bıçakla polis merkezine gidip, teslim oldu.
Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Demir, tutuklandı. Soruşturmanın ardından Demir hakkında Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Davanın bugün görülen karar duruşmasına tutuklu sanık Akın Demir ile sanık ve şikayetçi avukatları katıldı. Savcı, esas hakkındaki mütalaasında sanık Demir hakkında halası Aysel Öztürk’e yönelik ‘beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet’, kuzeni Emre Öztürk’e yönelik ise ‘kasten öldürme’ suçundan müebbet hapis talebini yineledi.
Son sözleri sorulan sanık Demir, halası ve kuzenine karşı bir kini olmadığını, aralarında düşmanlık bulunmadığını söyledi.
Mahkeme heyeti, verilen 5 dakikalık aranın ardından kararını açıklayıp, sanık Akın Demir’i Aysel Öztürk’e karşı kasten öldürme suçundan müebbet hapis ve Emre Öztürk’e karşı kasten öldürme suçundan 25 yıl hapis cezası verdi.
Adliye çıkışında açıklama yapan Aysel Öztürk’ün kızı Rabia Sağ, adaletin yerini bulduğunu ifade etti.
Haber – Kamera: Bahattin ALBAYRAK / NAZİLLİ (Aydın),