40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
21 Aralık 2025 Pazar

ÇANAKKALE Boğazı’nda etkili olan sis nedeniyle 1915 Çanakkale Köprüsü gözden kayboldu. O anlar, dron ile havadan görüntülendi.
Kentte sabah saatlerinden itibaren etkili olan sis, deniz ulaşımında aksamalara neden oldu. Çanakkale Boğazı’nda transit gemi geçişlerinin ve Lapseki-Gelibolu hattındaki feribot seferlerinin durmasına neden olan yoğun siste, 2023 metre orta açıklığıyla dünyanın en uzun orta açıklığa sahip asma köprüsü olan 1915 Çanakkale Köprüsü de gözden kayboldu. 318 metre yüksekliğe sahip köprünün kuleleri ile ana halatları ancak 400 metre yukarıdan dronla görüntülendi.

ŞANLIURFA’da akaryakıt istasyonunda çıkan tartışmada G.K., eski yengesi İ.B.U.’yu (26) bıçaklayarak yaraladı.
Olay, dün akşam saatlerinde Karşıyaka Mahallesi’nde meydana geldi. İddiaya göre; 2 yıl önce H.K.’den boşanan 1 çocuk annesi İ.B.U., bulunduğu akaryakıt istasyonunda eski görümcesi G.K. ile eski kayınbiraderi N.K. ile karşılaştı. Taraflar arasında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi ile G.K., yanında bulunan bıçakla İ.B.U.’yu bacağından yaraladı, ardından otomobilin dikiz aynalarını kırarak araca zarar verdi. Şüpheliler olay yerinden kaçarken, kanlar içinde kalan İ.B.U. ambulansla hastaneye kaldırıldı. Hastanede tedavisinin ardından polis merkezine giden İ.B.U., şikayetçi oldu. Polis, olayın ardından kaçan şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı.

AKDENİZ Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Kaan Kavaloğlu, 2025’i küçük de olsa artışla tamamlamaya hazırlandıklarını, 2026’yı ise ‘geçiş dönemi’ olarak gördüklerini söyledi. 2026’nın kolay geçmeyeceğine dikkat çeken Kavaloğlu, turizmin fonlar, indirim ve teşviklerle desteklenmesi gerektiğini kaydetti.
AKTOB Başkanı Kaan Kaşif Kavaloğlu, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Antalya Temsilciliği üyesi gazetecilerle yıl sonu buluşması gerçekleştirdi. 2025 turizmi ve 2026 beklentilerinin değerlendirildiği buluşmada Kavaloğlu, bu yıl 17 Aralık itibarıyla Antalya’ya gelen ziyaretçi sayısının 16 milyon 800 bini geçtiğini açıkladı. Kavaloğlu, “Geçen seneye göre yaklaşık yüzde 1,5’lik artışa tekabül ediyor bu rakam. Bu sene ulaşacağımız 17 milyon rakamını çok önemsiyorum. Birinci kaynak pazarımızla bir önceki üçüncü kaynak pazarımız olan Rusya ve Ukrayna’nın savaş halinin devam ediyor olması bizim çift haneli büyümelerimizi çok engelleyecek bir durum yaratıyor. Dolayısıyla 18 milyon, 20 milyon hedeflerimize bu savaşın devam etmesi, İsrail-Filistin geriliminin devam etmesi sebebiyle çok kolay ulaşamayacağımızı düşünüyorum” dedi.
YÜZDE 1-2’LİK BÜYÜME OLABİLİR
2026 yılına aynı perspektifle bakıldığında yine 17 milyon ziyaretçi beklediğini belirten Kavaloğlu, “Yüzde 1-2’lik değişiklik olabilir, artı-eksi. Ama bunun dışında çok büyük bir değişiklik beklemiyorum. Şu anda kış aylarındayız, yılbaşı yaklaşıyor. Ama önümüzdeki sene ile ilgili rezervasyonların da bir önceki yılki gibi geldiğini görüyoruz. Öyle çok büyük artış gözlemlemiyoruz. Tabi ki jeopolitik özelliklerimizden dolayı dezavantaj yaşıyoruz ama Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bitmesiyle birlikte bambaşka bir turizm sezonuna da evrilebilir” diye konuştu.
RUSLAR 4 MİLYONU AŞIYOR
Rusya’dan gelen turist sayısının 2019’da neredeyse Antalya’da 6 milyon seviyesine yaklaştığını hatırlatan Kavaloğlu, “İlk defa uzun süreden sonra bu sene 4 milyonu yakalayacak gibi gözüküyor. İkinci Almanya’nın, üçüncü İngiltere’nin, dördüncü Polonya’nın artık öyle çift haneli büyüme şansı yok. Tur operatörleriyle yaptığımız görüşmelerde, konulan uçaklarda çift haneli büyümeyi hiç kimse beklemiyor ve bunu hedeflemiyor. 2026 yılının da 2025’in benzeri olacağını görüyoruz” dedi.
2026 KOLAY GEÇMEYECEK
2026’nın bir ‘geçiş yılı’ olacağına dikkat çeken Kavaloğlu, “Çünkü sıçrama beklemediğimiz dönemlerde muhakkak bir geçiş yılı yaşarız. Çünkü en ufak makro, mikro olumsuz etki olduğunda, herhangi bir risk anı oluştuğunda, böyle başa baş gittiğimiz yıllarda çok zorlanırız. 2019 çok iyi bir yıl olmasına rağmen dünyanın en büyük ikinci tur operatörü Thomas Cook’un iflası bizi çok olumsuz etkilemişti. Sonra 2020-2021 pandemi, 2022-2023 nefes yılları, 2024’te yüksek sezonun başlangıcında FTI iflası, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası, Paris Olimpiyatları, o bu derken yüksek sezonda zorlandık. 2024’te ona rağmen başarılı geçti. Bu kez 2025 yılı geldi, dayandı önümüze. 2025’i de çok kolay atlattık diyemeyeceğim. Olumlu bakmaya çalışıyoruz ama önümüzde yine bizi çok zorlayacak, kolay geçmeyecek bir 2026 yılı var” dedi.
DOLULUKLARIN EN DÜŞÜK OLDUĞU DÖNEM
Kış dönemi olarak bugünlerde Antalya turizminin mevsimsellik engeline takıldığından bahseden Kavaloğlu, “Antalya’ya gelen kişi sayısı hafta içinde 6-7 bin, hafta sonu 10 bin seviyesinde. Aralık ayı bizim en zor dönemimiz. Aralık ayının ilk 3 haftası dolulukların en düşük seviyede olduğu, en zor geçen dönem. 24 Aralık’ta Christmas yaklaşık bir iki hafta, hem yılbaşı hem de Ortodoks Rusların Noel’i 6 Ocak’a denk geliyor. Orada iki haftalık bir nefes payımız olacak. 10 Ocak’la okulların yarıyıl tatiline girdiği döneme kadar yine düşük sezon olur” diye konuştu.
MEVSİM KAYMASINA DİKKAT ÇEKTİ
Bu sene insanların kasım ve aralık aylarında denize girdiklerini anlatan Kavaloğlu, “Çok inanılmaz güzeldi yani. Eylül, ekim, kasım aralığı çok iyi atlattık. Kasım ayında iklim şartları çok iyiydi Antalya’da. Ama bu da birazcık iklimi ileriye doğru ittiriyor. Nisan, mayıs aylarının zor geçmesine sebep olacak. Ben 2026’da zor nisan mayıs bekliyorum. Dolayısıyla ilk 5 aydaki perspektife baktığımızda biraz zorlanacağız gibi gözüküyor. Haziran itibarıyla yüksek sezon başlıyor. Kurban Bayramı itibarıyla tam yüksek sezona başlayacakmışız gibi düşünüyorum 2026’da. Yine Rusya, Almanya, İngiltere, Polonya ilk dörtlüsünün değişmeyeceğini görüyorum” dedi.
GECELEME 110 DOLARA YÜKSELDİ
2026 yılı için otellerin fiyatlarda çift haneli bir artış yapmadığını da ifade eden Kaan Kavaloğlu, “Rekabetçi olma özelliğimizi kaybetmemeye çalışıyoruz. Geceleme fiyatları 110 dolara yaklaştı. Biz 85-87 dolarlarla başlamıştık. Şimdi 110 dolara kadar çıkıyor olmamız, 4 sene içerisinde bu hedefe ilerlememiz çok olumlu. Rakiplerimiz Fransa ve İspanya’ya baktığımızda bu rakamlar 120 doların üzerinde. Dolayısıyla bir parça daha yolumuzun olduğunu düşünüyorum. Yunanistan son dönemde bizimle çok ciddi rekabet ediyor. Pandemi döneminde çok kötü bir sınav veren Avrupa Birliği şimdi ekonomik olarak AB üyesi ülkeler içinde turizm hareketi yaratma gayretinde. Bu gayet normal, biz de rekabet ediyoruz. Çok rekabetçiyiz. Biz çok dinamik bir pazarız. Dirayetin yanında dinamik olmamız da var açıkçası. Boğuşmalı geçiyor rekabet şartları” dedi.
OTELLERDEKİ RENOVASYON İÇİN BANKALARA KREDİ ÇAĞRISI
İspanya, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi AB ülkelerinin finansal çok destek gördüklerine işaret eden Kavaloğlu, “Biz o konuda bir parça geride kalıyoruz. Rakiplerimize göre turizm hareketine 15-20 yıl sonradan başladık. Ama maratonu 100 metre hızıyla koştuk. Belki o dönemde ufak tefek hatalarımız da oldu ama 100 metre hızıyla koşunca eriştiğimiz nokta muazzam bir nokta. Hem İstanbul hem Antalya dünyanın sayılı turizm destinasyonlarından ikisi. Rakipleriniz de boş durmuyor. Bir de finansal imkanları bizden daha iyi kullandıkları için daha rekabetçi oluyorlar. Biz de bu durumda onlarla rekabet etmek için finansal gücümüzü iyi tutmaya çalışıyoruz. Bu arada hem kamu bankaları hem özel bankaların turizmle ilgili kredi seviyelerini yükseltmelerini bekliyoruz ki restorasyon, renovasyon için imkanlar çıksın otellerde” diye konuştu.
2026 İÇİN TALEPLER
Türkiye’de turizmin milli ve geliştirilmesi gereken bir sektör olduğuna vurgu yapan Kavaloğlu, “Bacasız sanayi, nasıl adlandırırsanız adlandırın, yatırımların yüzde 95’i öz kaynaklarla. Dolayısıyla turizm tam anlamıyla desteklenmesi lazım. Tarıma verilen bir reeskont kredisi var. Aynı oranda olmasa bile turizmde de özellikle yenileme çalışmaları için bu tarz bir krediye ihtiyaç var. Çünkü rakip ülkeler bu tarz kredilere ve fonlara neredeyse sıfıra yakın maliyetle ulaşıyor. Kur politikası sebebiyle karlılıklarımızın düştüğü bir dönemde bu bizi açıkçası yoruyor. Bu dönemde bir de özellikle kış aylarında finansal anlamda desteklenmemiz gerekiyor fonlarla, indirimlerle, teşviklerle. Yaz ayları için, böyle milli sektörün rekabetçi özelliğini kaybetmemesi için, ekstra bir vergi yükü altında kalmadan, özellikle geçiş yılı 2026’yı tamamlamamız gerekiyor. Yani sektör ekstra bir vergi yükünü çok kolay kaldıramaz. Özellikle kur politikasının, enflasyon politikasının bu şekilde devam ettiği bir dönemde” dedi.

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), kasım ayında bir önceki aya göre kurulan şirket sayısının yüzde 9,6, kapanan şirket sayısı yüzde 7,7 azaldığını açıkladı.
TOBB, kasım ayına ilişkin kurulan ve kapanan şirket istatistiklerini açıkladı. Buna göre; kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre kurulan şirket sayısı yüzde 5,9, kurulan kooperatif sayısı yüzde 33 oranında azalırken, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 0,6 oranında arttı. Kapanan şirket sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 5,7, kapanan kooperatif sayısı yüzde 2,9, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı ise 13,7 oranında azaldı. Bir önceki aya göre ise kurulan şirket sayısı yüzde 9,6, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 12,4, kurulan kooperatif sayısı ise yüzde 1,4 oranında azaldı. Bir önceki aya göre kapanan şirket sayısı yüzde 7,7, kapanan kooperatif sayısı yüzde 1, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 4,6 oranında azaldı.
Kasım 2025’te kurulan şirketlerin sermayelerinin toplamı, bir önceki aya göre yüzde 38,3 oranında arttı. Kasım 2025’te şirket ve kooperatiflerin 3 bin 152’si ticaret, 1486’sı inşaat ve 1159’u imalat sektöründe kuruldu. Kasım 2025’te kurulan gerçek kişi ticari işletmelerinin; 669’u inşaat, 374’ü toptan ve perakende ticaret motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımı, 113’ü imalat faaliyetleri sektöründe kuruldu. Kasım 2025’te 773 yabancı ortak sermayeli şirket kuruldu.
Yeditepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Oğuz Bayat, dijital altyapılara yapılan yatırımların önemini ve Türkiye‘nin bu konuda attığı adımları AA Analiz için kaleme aldı.
***
Dünya, 2025 itibarıyla tarihin en yoğun teknoloji rekabetlerinden birine sahne oluyor. Günümüzde, uluslararası sektör analizlerine göre dünya genelinde yaklaşık 12 bin civarında veri merkezi faaliyet gösteriyor. Bu veri merkezlerinin 11 bin 800’ü merkezi aktif tesis niteliğindedir. Bunların 1136’sı hiper ölçekli tesislerdir. İlgili veri analizlerinin binin üzerinde olan bölümü hiper ölçekli, yalnızca teknik değil aynı zamanda stratejik nitelik taşıyan teknolojik tesislerden oluşuyor. Uluslararası pazar araştırmalarıyla bilinen Synergy Research Group, bu tesislerin sayısının ve ortalama büyüklüğünün her yıl hızla arttığını ortaya koyuyor.
Veri merkezi ve yapay zeka altyapılarına yatırım çağı
Uluslararası pazarda teknoloji kullanımlarının altyapısını oluşturan yapay zeka uygulamalarındaki artış, otonom sistemlerin gelişimi ve bulut bilişimin ekonominin merkezine yerleşmesini sağlamıştır. Bugün veri merkezleri, sadece bilgi işlem altyapılarını oluşturmakla kalmayıp, ekonomik güç üretiminin, teknolojik rekabetin ve stratejik bağımsızlığın temel unsurları haline gelmiştir.
Bu noktada, uluslararası yatırımların hızlı dönüşümü gözle görülür bir şekilde belirginleşmiştir. Uluslararası basına ve sektör raporlarına baktığımızda, Kanada yaklaşık 70 milyar dolar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) 40 milyar dolar ve Güney Kore 35 milyar dolar gibi rakamlarla projelere yatırım yapıyor. Bu örneklere bakacak olursak dünyada veri merkezi ve yapay zeka altyapılarına milyarlarca dolar yatırım yapılması hedefleniyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ise durum, 11 hiper tesisi aynı anda inşa etmesiyle diğer ülkelere kıyasla daha farklı ilerliyor. ABD büyük teknoloji şirketlerine sahip ülke konumunu korumak istiyor. Bu nedenle, devletin yatırım fonları aracılığıyla çok sayıda hiper veri merkezi projesini hayata geçirmesi bekleniyor. Avrupa Birliği’ne (AB) ise sanayileşmede uluslararası alanda yerini korumak amaçlı, “egemen hesaplama kapasitesi” politikasıyla teknolojik alanda dışa bağımlılığı azaltmayı düşünüyor. Uluslararası alanda Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya-Pasifik ülkelerinin yatırımlarının veri merkezlerine yoğunlaştığı görülüyor. Bu noktada, teknolojik kapasitenin yapay zeka modelleriyle nasıl geliştirildiği ve veri ekonomisinin hangi konumlar çerçevesinde belirginleştiği görülüyor.
Türkiye‘nin adımları
Türkiye açısından bakıldığında ise bu süreç, Milli Teknoloji Hamlesi ile birlikte tarihi bir kırılma noktasına işaret ediyor. Savunma sanayisinde yerli ve milli üretimle elde edilen kazanımların, dijital altyapı ve veri egemenliği alanına taşınması artık stratejik bir zorunluluk haline gelmiştir. Günümüzde, veri merkezleri devletler için sadece teknolojik yatırımlar değil, ekonomik bağımsızlık ve ulusal güvenliğin ayrılmaz bir parçası olarak görülüyor. Türkiye jeopolitik konumu itibarıyla Avrupa, Orta Doğu ve Kafkasya hattının kesişim noktasında yer alıyor. Bundan dolayı Türkiye, düşük gecikme süresi, iyi kurgulanmış telekomünikasyon altyapısı ve enerji arz çeşitliliği olanaklarıyla uluslararası alanda veri akışının stratejik geçiş noktalarından biri olma potansiyeline sahip bir ülke konumundadır. Türkiye yeni nesil veri merkezi yatırımları açısından önemli bir odak noktasıdır.
Bu perspektifte bakıldığında, Turkcell ile Google Cloud arasında kurulan işbirliği sayesinde Türkiye’nin Milli Teknoloji Hamlesi kapsamında hiper veri merkezi tasarımlarının ilk adımları atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Yatırım Ofisi ve Google Cloud’un resmi açıklamalarına bakacak olursak söz konusu işbirliği kapsamında Türkiye’de yeni bir bulut bölgesinin kurulması hedefleniyor. İlgili altyapı üzerinden sunulacak olan yapay zeka ve büyük veri hizmetleri olan finans, lojistik, sağlık teknolojileri alanlarında önemli verimlilik artışları sağlaması bekleniyor. Devlet ve özel sektör işbirlikleri, uluslararası pazarda teknolojik ürün gelişimi ve kalitesi yönünden katkı sunar. Bu sebeple, girişimcilik alanlarında yeni şirketlerin hızla uluslararası ortamda gelişmesine yol açması bekleniyor.
Sonuç olarak, veri merkezleri artık yalnızca dijital altyapının bir parçası değil; ekonomik bağımsızlığın, stratejik özerkliğin ve küresel etki gücünün en somut göstergelerinden biri haline gelmiştir. Bu nedenle Türkiye’nin dijital kapasite yarışında aktif ve yön verici bir rol üstlenmesi, Milli Teknoloji Hamlesi’nin tamamlayıcı bir adımıdır.
Dijital çağda söz sahibi olmanın yolu, veriyi yöneten, işleyen ve değer üreten bir altyapıyı ülke sınırları içinde inşa etmekten geçer. Bu yapı, doğru yatırım ölçeği ve uzun vadeli bir stratejiyle desteklendiğinde Türkiye’yi yalnızca veri tüketen bir ülke olmaktan çıkararak; bölgesel teknolojiyi yönlendiren, yapay zeka altyapısının merkezlerinden biri haline getirebilir. Bu bakımdan ilgili süreç önümüzdeki 20 yılın ekonomik, teknolojik ve jeopolitik dengelerinde Türkiye’nin yerini belirleyecek stratejik bir tercihtir. Milli Teknoloji Hamlesi vizyonu ve milli aktörlerin öncülüğünde atılacak sağlam adımlar Türkiye’yi dijital çağın kurallarını belirleyen ülkelerden biri haline getirilmesini sağlayacaktır.
[Prof. Dr. Oğuz Bayat, Yeditepe Üniversitesi Araştırma Geliştirme ve İnovasyondan Sorumlu Rektör Yardımcısıdır.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.