DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

STERLİN

53,9495£% 0.21

GRAM ALTIN

4.319,39%0,53

ONS

3.335,86%0,37

BİST100

10.219,67%-0,06

İmsak Vakti a 02:00
Kayseri PARÇALI AZ BULUTLU 30°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

21 Aralık 2025 Pazar

    DİĞER YAZARLARIMIZ

      Adalet Bakanı Tunç, Türk Denetimli Serbestlik Sisteminin 20 Yıllık Panoraması Sempozyumu’nda konuştu Açıklaması

      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, denetimli serbestlik sisteminin suçla yüzleşmiş bireyin toplumla yeniden temas kurarak ilerlemesini sağlayan bir geçiş alanı olduğunu belirterek, “Bu sistem kopmuş bağları onaran, yıpranmış umutları yeniden yeşerten ve yönünü kaybetmiş kişilere yeni bir istikamet sunan kapsamlı bir sosyal iyileşme aracıdır.” dedi.

      Tunç, Ankara Hakimevi’nde düzenlenen Türk Denetimli Serbestlik Sisteminin 20 Yıllık Panoraması 20. Yıla Bütüncül Bakış Sempozyumu’na katıldı.

      Burada konuşan Tunç, sempozyumda “caydırıcılık, suçun önlenmesi, toplumsal onarım ve bireylerin yeniden kazanılması” başlıklarını insan, toplum ve sorumluluk ekseninde ele alacaklarını belirterek, ceza adaletinde yeni bir yaklaşım ve dil arayışını, denetimli serbestliğin disiplinler arası yapısını, gönüllülük ve toplumsal katılımı, infaz ve rehabilitasyon sürecindeki stratejik rolünü bilimsel birikim ve saha tecrübesiyle birlikte değerlendireceklerini söyledi.

      Adaletin toplumsal barış ve huzurun teminatı olduğuna işaret eden Tunç, adaletin tecellisinin önemli bir boyutunun da “ceza adaleti sistemi” olduğunu aktardı.

      Tunç, ceza adaleti sisteminin amacının toplumu suç ve suçludan korumak olduğunu dile getirerek, infaz aşamasını tamamlayan kişinin yeniden suç işleme eğiliminde olması durumunda bu amacın gerçekleşmeyeceğini anlattı.

      Ceza adaletinin amacını tam anlamıyla gerçekleştirebilmek için infaz sisteminin etkin olması ve bu amaca uygun çalışmaların gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade eden Tunç, şöyle konuştu:

      “Ceza infaz kurumlarımız, bugün çağdaş ceza adaleti anlayışı doğrultusunda bireyin topluma kazandırılmasına yönelik iyileştirme, üretim ve dönüşüm işlevlerini de üstlenen çok yönlü bir yapıya kavuşmuştur. Islahı ve kişilerin yeniden topluma kazandırılmasını esas alan adalet anlayışımızın sahadaki en somut karşılığı, denetimli serbestlik sistemidir. Denetimli serbestlik, teknik bir infaz modeli olmanın ötesinde, insanı merkeze alan, sorumluluğu önceleyen ve değişimi mümkün gören bir adalet felsefesinin canlı tezahürüdür.

      Bizler, cezayı tek başına bir amaç olarak görmeyen, hatadan dönüşe alan açan, bireyin topluma yeniden katılımını önceleyen bir hukuk anlayışının ve medeniyetin temsilcileriyiz. Denetimli serbestlik de bu kapsamda suçla yüzleşmiş bireyin toplumdan koparılmadan, aksine toplumla yeniden temas kurarak ilerlemesini sağlayan bir geçiş alanıdır. Bu sistem, kopmuş bağları onaran, yıpranmış umutları yeniden yeşerten ve yönünü kaybetmiş kişilere yeni bir istikamet sunan kapsamlı bir sosyal iyileşme aracıdır.”

      “Denetimli serbestlik sistemi, toplumsal huzurun kurumsal ifadesidir”

      Denetimli serbestlik sistemi sayesinde bireylerin yeniden üreten, çalışan ve sorumluluk üstlenen fertler haline dönüştüğünü dile getiren Tunç, hükümlülerin denetimli serbestlik faaliyetleri kapsamında park, bahçe ve mezarlık bakımı, ağaç dikimi ve yeşil alanların düzenlenmesi, yaşlı bakım hizmetleri ve kamu binalarının bakımı gibi alanlarda görev aldığını söyledi.

      Hükümlülerin topluma uyum sağlayabilmesi için cezaevlerinde çağdaş uygulamaları hayata geçirdiklerini aktaran Tunç, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun cezaevlerini adeta üretim merkezi haline getirdiğini, hükümlülerin 200’den fazla iş kolu, 4 binden fazla atölye ve fabrikada mobilyadan tekstile, gıdadan tarım ve hayvancılığa varıncaya kadar çok sayıda üretim faaliyetine katıldığını belirtti.

      Bakan Tunç, “Bizim adalet tasavvurumuz, insanı ötekileştirmeyen, onu hatasıyla baş başa bırakmayan ve yeniden toplumsal hayata dahil etmeyi hedefleyen bir vicdan ikliminde şekillenmektedir. Bu anlayışın sahadaki en belirgin karşılıklarından biri olan denetimli serbestlik sistemi, toplumsal huzurun, üretken bir toplum idealinin ve ortak sorumluluk bilincimizin kurumsal ifadesidir.” değerlendirmesinde bulundu.

      “Sistemin amacı, suç işlemiş bireylerin yeniden topluma uyumunu sağlamak”

      Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım ise sempozyumun denetimli serbestlik sisteminin kat ettiği mesafeyi değerlendirme ve gelecekteki hizmetleri daha da etkili hale getirmek adına önemli platform oluşturacağını anlattı.

      Denetimli serbestlik sisteminin bireyin topluma yeniden kazandırılmasını önceleyen modern bir anlayışı beraberinde getirdiğini aktaran Yıldırım, şunları kaydetti:

      “Bu sistem, klasik infaz yöntemlerinin ötesine geçerek yükümlülerin toplum içerisinde denetim altında hayatlarını sürdürebilmelerine, toplumsal sorumluluk geliştirmelerine ve yeniden suç işlemelerinin önlenmesine yönelik yenilikçi uygulamalarıyla dikkat çekmektedir. Bugün geldiğimiz noktada denetimli serbestlik, suçla etkin mücadelede tamamlayıcı bir unsur olmanın ötesinde onarıcı adaletin sahadaki en somut uygulayıcısı haline gelmiştir. Sistemimizin en temel amacı, suç işlemiş bireylerin yeniden topluma uyumunu sağlamaktır.”

      Yıldırım, denetimli serbestlik sisteminin teknolojiye açık, yenilikçi ve çözüm odaklı yapısıyla modern infaz sistemleri arasında öncü konuma geldiğini vurguladı.

      Konuşmasının ardından katılımcılarla hatıra fotoğrafı çektiren Tunç, sempozyumdaki “20 Yılın Kökleri” panosuna, “Denetimli serbestlik, insanı yeniden inşa etmektir, hayata yeniden başlatmaktır. 20 yıl boyunca bu uğurda emek sarf eden herkese sonsuz teşekkürler.” diye yazdı.

      Kaynak: AA / Abdullah Sarica – Güncel
      Devamını Oku

      Başkentte çeşitli suçlardan aranan 1107 kişi yakalandı

      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Ankara Valiliği, polis ve jandarmanın operasyonlarında çeşitli suçlardan aranan 1107 kişinin yakalandığını bildirdi.

      Valilikten yapılan açıklamaya göre, aranan şüphelilerin yakalanmasına yönelik 12-18 Aralık tarihlerinde emniyet ve jandarma ekiplerince kapsamlı çalışma yürütüldü.

      Çalışmalarda, yirmi yıl ve üzeri hapis cezası olan 8, on yıl ve üzeri hapis cezası bulunan 29, beş ila on yıl arası hapis cezası olan 40, beş yıla kadar hapis cezası bulunan 363 ve ifadeye yönelik aranan 667 şüpheli olmak üzere 1107 kişi yakalandı.

      Kaynak: AA / Aykut Karadağ – Güncel
      Devamını Oku

      Kayseri’de Girişimcilik Zirvesi düzenlendi

      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Kayseri‘de girişimcilik kültürünün derinleştirilmesi ve gençlere ilham vermesi amacıyla Girişimci ve Yöneticiler Derneği tarafından “Girişimcilik Zirvesi” düzenlendi.

      Büyükşehir Belediyesinden yapılan yazılı açıklamaya göre, İl Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen programa Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Taner Beyoğlu, Vali Gökmen Çiçek, Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, AK Parti İl Başkanı Hüseyin Okandan, Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir, İl Kültür ve Turizm Müdürü Şükrü Dursun ile çok sayıda davetli ve genç girişimci katıldı.

      Programda konuşan Vali Çiçek, İl Halk Kütüphanesinin kente kazandırılmasında emeği geçen Büyükkılıç’a teşekkür etti.

      Kütüphanenin şehre çok yakıştığını belirten Çiçek, programın düzenlemesinde emeği geçenlere teşekkürlerini sundu.

      Büyükkılıç da Kayseri’nin girişimciliğin zirvesi haline geldiğini ifade ederek, gençlerin Türkiye’nin değerlerine sahip çıkması için daha çok çalışmaları gerektiğini kaydetti.

      Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Beyoğlu ile Girişimci ve Yöneticiler Derneği Başkanı İbrahim Anıl Taşdemir de programda birer konuşma yaptı.

      Kaynak: AA / Tunahan Akgün – Güncel
      Devamını Oku

      Ak Parti, Raporunu TBMM’ye Sundu: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarafından Hazırlanacak Müstakil ve Geçici Kanun Yürürlüğe Konulmalıdır”

      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      (TBMM) – Ak Parti, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarına ilişkin partisinin raporunu TBMM Genel Sekreterliği’ne sundu. Raporda, “Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanacak müstakil ve geçici kanun yürürlüğe konulmalıdır. Düzenleme hem kapsam hem süre bakımından sınırlı hem de hukuki güvenlik ilkesine uygun olmalıdır. Kanun hazırlık sürecinde, ilgili tüm kurumların görüşleri alınmalı; sahaya ilişkin verileri, hukuki risk analizleri ve uygulamaya dönük öngörüleri dikkatle değerlendirilmelidir. Böylece, Kanun teorik olarak tutarlı ve pratikte uygulanabilir bir metin haline gelecektir” ifadelerine yer verildi.

      Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, AK Parti Grup Başkanvekili Abdülhamit Gül ve Adalet Komisyonu Başkanı Cüneyt Yüksel, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’un çalışmalarına ilişkin hazırlanan 15 başlıklı toplamda 60 sayfa olan raporu TBMM Genel Sekreterliği’ne teslim etti.

      Raporda; Türkiye’nin son yıllarda terör, toplumsal kutuplaşma ve dış kaynaklı tehditlerle karşı karşıya kaldığına dikkat çekilerek bu süreçte Meclis çatısı altında kurulan komisyon aracılığı ile istişareye dayalı bir mekanizmaya duyulan ihtiyaç vurgulandı.

      Raporda, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun kurulma gerekçesine ilişkin Türkiye’nin iç ve dış tehditler, toplumsal kutuplaşma ve terör başta olmak üzere karşı karşıya olduğu riskler karşısında, Meclis çatısı altında kapsayıcı ve kurumsal bir mekanizmaya duyulan ihtiyaç vurgulanmaktadır. Komisyonun araştırma yapmak, rapor hazırlamak, ilgili kurum ve uzmanlardan bilgi almak, öneriler geliştirmek ve Meclis’i bilgilendirmek gibi sorumluluklarına dikkat çekilen raporda; Türkiye’nin bu zamana kadar terörle mücadeleyi büyük bir kararlılıkla sürdürdüğü ancak bundan sonrasında toplumsal huzuru güçlendirmenin ve terörün ürettiği güvenlik maliyetini kalıcı olarak ortadan kaldırılmasının ülkenin siyasal bütünlüğünün tahkimi anlamına geleceği ifade edildi.

      Raporda, komisyonun yetki alanına ve AK Parti’nin meseleye bakışına ilişkin sınırlar da belirtildi. Buna göre; “Kimimizin Güneydoğu, kimimizin Kürt, kimimizin terör sorunu dediğimiz olay, maalesef Türkiye’nin bir gerçeğidir. Partimiz, bu sorunun toplum hayatımızda neden olduğu olumsuzlukların bilinciyle, bölge halkının mutluluğunu, refahını, hak ve özgürlüklerini gözeten, Türkiye’nin bütünlüğü ve üniter devlet yapısıyla birlikte bölgeyi tehdit eden terörün önlenmesinde zaaf yaratmayacak bir şekilde; kalıcı, tüm toplumun duyarlılıklarına saygılı, etkili ve sorunları kökünden çözmeye yönelik bir politika izleyecektir” denildi.

      “Örgütün silah bırakması ve kendini tasfiyesi somut, ölçülebilir ve teyit edilebilir biçimde kayıt altına alınmalıdır”

      Raporda, PKK’nin ülke içinde ve ülke dışındaki uzantılarıyla beraber tasfiye sürecine ilişkin ise şu ifadeler yer aldı:

      “Örgütün illegal ideolojik ve finansal yapılanmalarıyla birlikte yurt içinde ve yurt dışındaki tüm şube, unsur ve uzantılarıyla silah bırakması ve kendini tasfiyesi somut, ölçülebilir ve teyit edilebilir biçimde kayıt altına alınmalıdır. Bu tespit ve teyit, sahadan gelen verilerin, kurumsal raporlamaların ve ulusal güvenlik değerlendirmelerinin birlikte işlendiği bütüncül bir mekanizma ile yapılmalıdır. Bu aşamanın tamamlanmasının ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hazırlanacak müstakil ve geçici kanun yürürlüğe konulmalıdır. Düzenleme hem kapsam hem süre bakımından sınırlı hem de hukuki güvenlik ilkesine uygun olmalıdır. Kanun hazırlık sürecinde, ilgili tüm kurumların görüşleri alınmalı; sahaya ilişkin verileri, hukuki risk analizleri ve uygulamaya dönük öngörüleri dikkatle değerlendirilmelidir. Böylece, Kanun teorik olarak tutarlı ve pratikte uygulanabilir bir metin haline gelecektir.”

      Sürecin her aşamasının ilgili kurumlar tarafından denetleneceğinin belirtildiği raporda, “Böylece süreçteki bütün gelişmeler şeffaf bir biçimde izlenebilecektir. Ayrıca bu birliktelik, süreç içerisinde ortaya çıkan aksaklıkları, riskleri ve iyi uygulama örneklerini tespit ederek politika yapıcıların önüne getirecek ve gerekli düzeltici adımların zamanında atılmasını sağlayacaktır” ifadeleri yer aldı.

      “İlk yaklaşım, mevcut mevzuatın taranması ve uyumlaştırılması yöntemine dayanmaktadır”

      Raporda, “Hukuki Düzlem: Müstakil ve Geçici Kanun” başlığı altında ise sürecin bundan sonra nasıl ilerleyeceğine dair bir yol haritası ortaya konuldu. Raporda, “ilk aşamanın terör örgütünün feshinin tespit ve teyit ile kesinleştirileceği sonrasında eski düzenlemeleri yenilenmesi, bazı maddelerin eklenmesi veya bazı hükümlerin genelleştirilmesi değil, bugüne özgü yeni tanımlamaların olduğu müstakil bir kanununun hazırlanmasının en doğru ve hukuken en gerçekçi yaklaşım olduğu” kaydedildi.

      Terör ve şiddetin sona ermesi ve terör örgütünün varlığının tamamen ortadan kalkması sonrası döneme ilişkin normatif mimarinin oluşturulmasına yönelik görüşlere yer verilen raporda, şu ifadeler yer aldı:

      “İlk yaklaşım, mevcut mevzuatın taranması ve uyumlaştırılması yöntemine dayanmaktadır. Bu çerçevede Terörle Mücadele Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun başta olmak üzere ilgili tüm düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve terör sonrası dönemin ihtiyaçlarına uygun şekilde revize edilmesi mümkündür. Ancak, genel ve sürekli uygulanmak üzere yürürlükte bulunan kanunlara belirli bir terör örgütünü konu alan hükümler eklenmesi, uygulamada farklı çelişkilerin ortaya çıkmasına sebebiyet vereceğinden mevzuat uyumlaştırması yöntemi teorik bir imkan olmakla birlikte, uygulamada yüksek hukuksal risk taşımaktadır. Bu sebeple, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi sürecinin hukuk devleti ilkeleriyle uyumlu, öngörülebilir ve anayasal açıdan güvenli biçimde yürütülebilmesi için müstakil bir Kanununun hazırlanması önemlidir.

      “Hakkaniyete uygun, ölçülü uygulamalar ile eşitlik ilkesinin korunması arasında bir denge kurmakta”

      Bu kanunun yalnızca temel ilkeleri belirlemekle yetinmemesi; izleme ve doğrulamaya ilişkin mekanizmaları, kapsam ve sınırları, usule ilişkin hükümleri, denetimli serbestlik uygulamalarını, erteleme ve infaz düzenlemelerini, idari makamların sorumluluk, görev ve yetkilerini, gözlem süreçlerini ve istisnai hükümleri bir bütünlük içinde düzenlemesi gerekmektedir. Müstakil kanunun kapsamı belirlenirken, düzenlemenin yalnızca varlığını sona erdirdiği tespit edilen ve doğrulanan terör örgütleri bakımından uygulanacağı açıkça tarif edilmelidir. Bu tespit ve doğrulamanın ise devletin en üst güvenlik organları eliyle oluşturulan kurumsal bir mekanizma tarafından yapılması zorunludur. Bu doğrultuda idari makamların alacağı açık bir kararla örgütün varlığının sona erdiğinin doğrulanması ve müstakil kanun kapsamının bu karara dayanılarak sınırlandırılması hem düzenlemenin amacıyla uyumlu olacak hem de kanunun diğer terör örgütlerine sirayet etmesini engelleyecektir.”

      “Gerekli olduğu takdirde temel kanunlarda da değişiklik yapılabilir”

      Gerekli olduğu takdirde temel kanunlarda da değişiklik yapılabileceğinin belirtildiği raporda, şu görüşler yer aldı:

      “Modern hukuk düzeninin çok katmanlı ve karmaşık yapısı karşısında, böyle bir çerçeve kanunun varlığı, uygulama sürecinde temel kanunlarda hiçbir değişiklik yapılmayacağı anlamına gelmemektedir. Uygulamada ortaya çıkabilecek ihtiyaçlara bağlı olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ve diğer mevzuatlarda da sınırlı ve yalnızca terörün ortadan kaldırılması ve örgütün feshine yönelik düzenlemeler yapılması gerekebilecektir.

      Bu düzenlemeler, çerçeve kanunda yer alan temel ilkelerden örgütün varlığının sona erdirildiğinin tespiti ve doğrulanması kararından bağımsız olmayacak; yalnızca bu sürecin uygulanmasına ilişkin teknik ve zorunlu alanlarla sınırlı kalacaktır. Böylelikle, temel mevzuatta yapılacak değişiklikler, tamamen müstakil kanunun hukuki mantığını esas alan ölçülü ve geçici istisnalar niteliğinde olacaktır. Bu yaklaşım, terör örgütünün tamamen ortadan kaldırılması ve kalıcı hale gelmesi için ihtiyaç duyulan alanlarda hakkaniyete uygun, ölçülü uygulamalar ile eşitlik ilkesinin korunması arasında hassas bir denge kurmakta; uygulamanın icap ettiği unsurların sınırlı ölçüde temel mevzuata yansıtılmasına imkan tanımaktadır.”

      “Hukuki sınırlar içinde kalan her türlü eleştiri korunmalıdır”

      Raporda, törör örgütünün tasfiyesi sonrası demokratikleşme perspektifine ilişkin ise şu değerlendirmeler yer aldı:

      “Bu demokratik dönüşüm sürecinin merkezi unsurlarından biri ifade ve örgütlenme özgürlüğünün hukuk devleti ilkesi çerçevesinde güçlendirilmesidir. Şiddet çağrısı, nefret söylemi ve terör propagandasıyla etkin mücadele sürdürülürken; hukuki sınırlar içinde kalan her türlü eleştiri, itiraz ve talep demokratik yaşamın ayrılmaz bir parçası olarak korunmalıdır. Medya, akademi, meslek örgütleri ve sivil toplumun bu süreçte aktif rol alması hem toplumsal huzur ve güven ortamını güçlendirecek hem de demokratik bilinç ve hak kültürünün yaygınlaşmasına katkı sunacaktır. Bu çerçevede; siyasi kültürümüzün daha da demokratikleştirilmesi adına, Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu gibi kanuni çerçevelerin ele alınarak yüksek standartlı demokrasi yolunda ilerlemeye devam edilecektir.

      Yasal düzenlemelerin mütemmim cüzü olarak idari-pratik uygulama ve düzenlemelerin, hukuka ve demokratik norma daha uygun şekilde icra edilmesinin sağlanması ve bunların hukuk devleti çerçevesinde sistematik ve kurumsal denetlenmesi sağlanacaktır. Terörün ortadan kalkmasıyla birlikte terör dolayısıyla alınan siyasi-hukukiidari tedbirlerin uygulanmasına gerek kalmayacaktır. Türkiye’de yönetim sisteminin şeffaflık, hesap verebilirlik ve iyi yönetişim normlarına daha uygun hale getirilmesi, demokratik ve hukuki standardı daha yüksek bir yapısal, idari, finansal ve organizasyonel yapının oluşturulmasına dönük reform ve düzenlemelerin zemini oluşacaktır.”

      Kaynak: ANKA / Güncel
      Devamını Oku

      Kırklareli’nde ortaokul öğrencilerine skolyoz taraması yapılacak

      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Kırklareli‘nde skolyoz (omurga eğriliği) hastalığına karşı ortaokul öğrencilerine yönelik tarama yapılacak.

      Kırklareli Üniversitesi, Sağlık Müdürlüğü ile Milli Eğitim Müdürlüğünce protokol imzalandı.

      Rektörlükte düzenlenen törende konuşan KLÜ Rektörü Prof. Dr. Rengin Ak, protokol ile kentteki tüm okullarda skolyoza karşı farkındalık oluşturmayı hedeflediklerini söyledi.

      Öğrencilere eğitimler verilip, tarama yapılacağını ifade eden Ak, sağlıklı gelecek için bu çalışmanın önemli olduğunu vurguladı.

      Konuşmaların ardından Ak, Milli Eğitim Müdürü Murat Altınöz ve Sağlık Müdürü Çiğdem Cerit tarafından protokol imza altına alındı.

      Kaynak: AA / Özgün Tiran – Güncel
      Devamını Oku