DOLAR

40,2607$% 0.13

EURO

46,7252% 0.08

STERLİN

53,9495£% 0.21

GRAM ALTIN

4.319,39%0,53

ONS

3.335,86%0,37

BİST100

10.219,67%-0,06

İmsak Vakti a 02:00
Kayseri PARÇALI AZ BULUTLU 30°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

19 Aralık 2025 Cuma

    DİĞER YAZARLARIMIZ

      Şehir Tiyatroları Ibsen’in “Bir Halk Düşmanı” Oyunuyla Tuzla’da!

      Şehir Tiyatroları Ibsen’in “Bir Halk Düşmanı” Oyunuyla Tuzla’da!
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, hikayesiyle öne çıkan oyunlarından “Bir Halk Düşmanı”nı Tuzla seyircisiyle buluşturuyor.

      Henrik Ibsen’in yazdığı, Dilek Başak Carelius’un çevirdiği, Orhan Alkaya’nın yönettiği Bir Halk Düşmanı, 23 Aralık 2025 Salı günü 20.00’de Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi’nde seyirci karşısına çıkıyor. 

      Norveçli yazar Henrik Ibsen’in 1882 yılında kaleme aldığı, politik taşlamanın ve toplumsal eleştirinin başyapıtlarından biri olan Bir Halk Düşmanı, güncel yorumuyla izleyiciyi sarsmaya devam ediyor.

      Dr. Stockmann’ın yalnızlaşma sürecini merkeze alan oyun, seyirciyi vicdani bir sorgulamayla baş başa bırakıyor.

      İstanbul’un her noktasına oyunlarını götürmeyi hedefleyen İBB Şehir Tiyatroları, klasik ve çağdaş oyunlarını İstanbul’un birçok ilçesinde seyirciyle buluşturmaya devam edecek.

      BİR HALK DÜŞMANI

      Kentin yegâne gelir kaynağı olan kaplıcalarla ilgili araştırmasından şüphelerini haklı çıkartan bir sonuç alan Dr. Thomas Stockman’ın mücadelesi, Ibsen’in güçlü kalemiyle, “halkın yararı” sayılan şeyin, çıkar prizmasında şekil değiştirmesini anlatan bir “mesel”e dönüşüyor.

      Oyunda Barış Çağatay Çakıroğlu, Cem Baza, Derya Yıldırım, Gökhan Mete, Hakan Arlı, Hazal Uprak, Mert Tanık, Müge Akyamaç, Rahmi Elhan, Tankut Yıldız rol alıyor.

      İyi seyirler…

       

      Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

      Devamını Oku

      Öğrenciler büyük sevinç yaşadı

      Öğrenciler büyük sevinç yaşadı
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, İzmit Atatürk Ortaokulu 7-E sınıfı öğrencisi Berat Ege Sarı’nın “Sınıf başkanı seçilirsem Tahir Büyükakın’ı getireceğim” sözünü yerine getirdi. Başkan Büyükakın’ın öğrencilerle son derece sıcak ve renkli görüntüleri dikkat çekti.

      BERAT EGE’NİN SEÇİM VAADİYDİ

      İzmit Atatürk Ortaokulu 7-E sınıfı öğrencisi Berat Ege Sarı, sınıf başkanlığı seçimlerinde “Seçilirsem Tahir Başkanımızı okula getireceğim” vaadinde bulundu. Berat Ege başkanlığı kazandı. Seçim vaadini sosyal medyadan öğrenen Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın da Berat Ege’nin sözünü yerine getirdi ve öğrencilere sürpriz yaparak Atatürk Ortaokulu’na gitti.

      SICAK VE SAMİMİ ANLAR YAŞANDI

      Okul kapısında öğrencilerin sevgi gösterileri ile karşılanan Başkan Büyükakın, gördüğü ilgi karşısında son derece mutlu oldu. Sıcak ve samimi anların yaşandığı karşılamanın ardından Başkan’a çiçek takdim eden Berat Ege Sarı, “Başkanım sizi burada görmekten çok mutluyuz” diyerek teşekkür etti. Büyükakın da, “Başkanlık hayırlı uğurlu olsun” karşılığını verdi.

      OKULUN EKSİKLERİNİ DİNLEDİ

      İzmit İlçe Milli Eğitim Müdürü İhsan Özkan’ın da hazır bulunduğu ziyarette Başkan Büyükakın, ilk olarak Okul Müdürü Ali İlengiz’in makamına geçti. Burada İlengiz’den okulun eksikleri hakkında bilgi alan Başkan Büyükakın, çözüm için gerekenin yapılacağı sözünü verdi. Başkan Büyükakın daha sonra Berat Ege ile birlikte 7-E sınıfına geçti. “Berat’a söz vermiştim. Hem Berat hem de ben sözümüzü tutmuş olduk” ifadesini kullandı.

      BAŞARININ SIRRINI ANLATTI

      Başkan Büyükakın, burada öğrencilerle kısa bir sohbet etti. Öğrenciler başarının sırrını sordu, Başkan Büyükakın, “Kolay yoldan başarılı olunmaz. Başarının en büyük sırrı çok çalışmak. Çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Ben hayatımda kolay bir yol görmedim. Emek vermeden bir şey başarılmıyor. Emeksiz başarı sahtedir. Mesela ben günde ortalama 6 saat uyuyabiliyorum. Bunun dışında kalan zamanımın büyük bölümünü Kocaeli için çalışmaya ayırıyorum” dedi.

      ÖĞRENCELERE TAVSİYELER

      Başkan Büyükakın konuşmasında öğrencilere tavsiyelerde de bulunarak şunları söyledi: “Verimli çalışmak gerekiyor. Bunun yanında akıllı çalışmak da önemli. Bol bol tekrar yapmalısınız. Bu, beyninizin daha hızlı öğrenmesini sağlayacaktır. Sihirli formüller aramanıza gerek yok. Asıl sihir sizde. Başarının anahtarı sizde.”

      BAŞKAN ENERJİ DEPOLADI

      Atatürk İlkokulu öğrencileri, sürpriz ziyaretten dolayı Başkan Büyükakın’a teşekkür etti. Çocukların ve gençlerin enerjisini her zaman çok sevdiğini vurgulayan Başkan Büyükakın, “Asıl ben teşekkür ederim. Sizlerin enerjisi bana da enerji verdi. Adeta enerji depoladım” ifadesini kullandı. Başkan Büyükakın’ın Atatürk Ortaokulu’ndaki programı, öğretmenler odasındaki sohbet ile sona erdi.

       

       

      Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

      Devamını Oku

      “Üç aylar merhametin ve dayanışmanın vaktidir”

      “Üç aylar merhametin ve dayanışmanın vaktidir”
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın, rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı, vicdanın insanı yeniden kendine çağırdığı mübarek üç ayların başlangıcını kutladı: “Bu zamanlar; kalabalıklar içinde yalnızlaşan insanın, başkasının acısını yeniden hissetmeyi öğrendiği kıymetli bir dönemdir. Üç aylar, iyiliği büyütmenin, paylaşmayı çoğaltmanın, gönüller arasında köprüler kurmanın vaktidir. Güzel şehrimizde bu manevi iklimin kıymetini bilerek; dayanışma ve merhamet duygusunu yaymak için çalışacağız.

      Üç ayların; aramıza giren mesafeleri kaldırmasını, bizi aynı duada ve aynı iyilik niyetinde buluşturmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Bu mübarek zamanların; birliğimizi güçlendirmesini, dayanışmamızı derinleştirmesini, yaralarımıza şifa olmasını diliyor; tüm hemşehrilerimizin mübarek üç aylarını gönülden tebrik ediyorum.”

       

       

      Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

      Devamını Oku

      Süleymaniye’de Yeni Aile Sağlığı Merkezi Yükseliyor

      Süleymaniye’de Yeni Aile Sağlığı Merkezi Yükseliyor
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Süleymaniye Mahallesinde İnegöl Belediyesi’nin tahsis ettiği arsa üzerinde Sağlık Bakanlığı tarafından Aile Merkezi yapımı sürüyor. 4 hekimin görev alacağı merkez bölgedeki yaklaşık 11 bin kişiye hizmet verebilecek.

      İnegöl’de sağlık hizmetlerini geliştirme adına birinci basamak sağlık merkezleri olan Aile Sağlığı Merkezlerinin sayısını arttırmaya yönelik çalışmalar sürüyor. Bu kapsamda Süleymaniye Mahallesi 1. Ramazan Sokak’ta İnegöl Belediyesi’nin tahsis ettiği arsa üzerinde Sağlık Bakanlığı tarafından yeni bir proje daha yükseliyor. Aile Sağlığı Merkezi olarak hizmet verecek binada 4 hekim görev alacak ve bölgede yaşayan 11 bin dolayında vatandaş buradan hizmet alabilecek.

      Toplamda 1290 metrekare kapalı alana sahip merkezin inşaat çalışmaları sürerken; Kaymakam Eren Arslan, Belediye Başkanı Alper Taban, İlçe Sağlık Müdürü Dr. Mehmet Kavak, Mahalle Muhtarı Halim Yiğit, meclis üyeleri ve AK Partili yöneticiler Aile Sağlığı Merkezi çalışmalarını yerinde inceledi.

      YAKIN ZAMANDA TAMAMLANIP GÖREVLENDİRMELERİ YAPILACAK

      İnceleme sırasında Aile Sağlığı Merkezine dair açıklamalarda bulunan Belediye Başkanı Alper Taban, “Süleymaniye Mahallemizde yapımı devam eden Aile Sağlık Merkezimizi incelemeye geldik. Burada çok güzel bir sağlık hizmeti verilecek. Planlarda sağlık alanı olarak belirlediğimiz parseli Sağlık Bakanlığımız da yatırım programına dahil etti. Bugün burada çalışmalar bu aşamaya geldi. Yakın zamanda inşaat çalışmaları tamamlanıp bina teslim edildiğinde İlçe Sağlık Müdürlüğümüz tarafından da görevlendirmeleri yapılıp mahallemizde Aile Hekimlerimiz vatandaşımıza hizmet vermeye başlayacaklar” dedi.

      AİLE SAĞLIĞI MERKEZİ YATIRIMLARI SÜRÜYOR

      Bu yatırımların sağlık hizmetlerinde vatandaşın hemen hastaneye gitmek yerine yakınındaki aile hekimine gelerek danışmasını da kolaylaştıracağını ifade eden Başkan Taban, “Hekimlerimiz mahallemizde bu yatırımla yaygınlaşmış olacak. Başka alanlarda da pek çok yatırım var bu noktada. Ben katkı ve desteği olan Kaymakamımıza, İlçe Sağlık Müdürümüze, mahallelerimizde muhtarlarımıza, meclis üyelerimize ve yöneticilerimize çok teşekkür ediyorum. İnşallah bir an önce açılıp hizmete girmesini temenni ediyorum” diye konuştu.

      İNSANLARIMIZ YANI BAŞLARINDA SAĞLIK HİZMETİNE KAVUŞMUŞ OLACAK

      Kaymakam Eren Arslan ise “Sağlıkta birinci basamak sağlık hizmetlerinin daha da iyileştirilmesi hamlesi doğrultusunda ilçemizde birçok Aile Sağlığı Merkezi yapımını gerek merkezi hükümet gerekse de hayırseverlerimizin destekleriyle yoğun şekilde sürdürüyoruz. Bu noktada Belediye Başkanımız ve meclisimiz de bizlere destek veriyorlar. Uygun alanları sağlık alanı olarak tahsis ediyorlar. Biz de hem kamu yatırımı hem de hayırseverlerimizin destekleriyle bunları bir bir hayata geçiriyoruz. Bugün de Süleymaniye Mahallemizdeyiz. Mahallemiz şehrimizin en eski ve köklü mahallelerinden biri. İnşallah bu tesis bittiğinde insanlarımız yanı başlarında sağlık hizmetine kavuşmuş olacaklar. Böylece ikinci ve üçüncü basamak hastanelere olan yoğunluk ve baskı da azalmış olacak. Ben bu noktada emeği geçen, katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum” ifadelerinde bulundu.

       

       

      Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

      Devamını Oku

      Prof. Dr. Gül Esra Atalay: “Yüz yüze söyleyemediğimiz hiçbir şeyi, dijital ortamda da söylememeliyiz!”

      Prof. Dr. Gül Esra Atalay: “Yüz yüze söyleyemediğimiz hiçbir şeyi, dijital ortamda da söylememeliyiz!”
      0

      BEĞENDİM

      ABONE OL

      Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi, toplumsal katkı ve bilim iletişimi misyonu çerçevesinde hayata geçirdiği Toplum İçin İletişim Eğitim Seminerlerinin üçüncüsünü düzenledi. “Netiket: Dijital Dünyada Davranış Kuralları – Farkında Ol, Fark Yarat” başlığıyla gerçekleştirilen seminer, çevrimiçi düzenlendi ve programa ilgi yoğun oldu. 

      Seminerde İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gül Esra Atalay konuşmacı olarak yer aldı. Netiketin, sosyal medyanın işleyişini anlamak için bir mekanizma olarak görülmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Atalay, “Dijital ortamlarda nezaket, empati ve sorumluluk gibi değerler çoğu zaman kendiliğinden oluşmuyor; bilinçli şekilde öğrenilmesi ve sürdürülmesi gereken etik pratikler olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle dijital iletişimde bu kavramlar ne kadar çok tartışılır ve farkındalık artarsa, çevrim içi deneyimler de o ölçüde olumlu hale geliyor.” dedi.

      Geleneksel medyadan dijital dünyaya

      Dijital teknolojiler öncesinde toplumlar, gazete, radyo ve televizyon gibi geleneksel kitle iletişim araçlarının hâkim olduğu bir medya düzeni olduğunu ifade eden Prof. Dr. Atalay, “Günümüzde ise web siteleri, bloglar, forumlar ve sosyal medya mecraları toplumsal yaşamın neredeyse her alanına nüfuz etmiş durumda. Türkiye de sosyal medyayı yoğun kullanan ülkeler arasında yer alıyor. Facebook, X (Twitter), Instagram gibi platformlar; bireylerin eş zamanlı ya da eş zamansız biçimde iletişim kurabildiği, kendini ifade edebildiği, ürün ve hizmet tanıtımı yapabildiği dijital alanlar olarak öne çıkıyor. Dijital çağla birlikte fiziksel ortamlarda gerçekleşen pek çok etkileşim sanal ortamlara taşınmış durumda.” diye konuştu.

      Özellikle pandemi sonrası dönemde sanal dünyada geçirilen zamanın ciddi biçimde arttığını kaydeden Prof. Dr. Gül Esra Atalay, “Fiziksel olarak nadiren ya da hiç görüşülmeyen kişilerle dijital ortamda uzun saatler boyunca toplantılar, eğitimler ve görüşmeler yapılabiliyor. Bu durum, sanal ortamlarda sergilenen davranışların da en az yüz yüze iletişim kadar önemli hale gelmesine neden oluyor.” ifadesinde bulundu.

      Netiket kurallarının bilinmesi ve uygulanması artık bir tercih değil, zorunluluk

      “Netiket”in yalnızca kibar olmakla sınırlı olmadığını belirten Prof. Dr. Atalay, “Başkalarının özgürce konuşmasına ve kendini ifade etmesine alan tanımak, aynı zamanda demokratik bir iletişim ortamının da temel şartı.” şeklinde konuştu.

      Özellikle bazı sosyal medya mecralarında linç kültürünün giderek yaygınlaştığına dikkat çeken Prof. Dr. Atalay, “Konuşanı susturmak neredeyse bir sosyal medya sporu haline geldi. Bu durum hem nezaketsiz hem de antidemokratik bir ortam yaratıyor. Netiket dediğimiz zaman internetteki görgü kuralları, davranış kuralları, nezaket kuralları diye tanımlayabiliriz basit bir tanımla. Yaklaşık 20–25 yıldır literatürde yer alan netiket, özellikle iletişim, eğitim ve psikoloji alanlarında araştırma konusu oluyor. Dijital dünyada daha sağlıklı, saygılı ve demokratik bir iletişim için netiket kurallarının bilinmesi ve uygulanması artık bir tercih değil, zorunluluk.” diye konuştu.

      Bu kurallar çocuklar gençler için çok önemli

      Prof. Dr. Gül Esra Atalay, özellikle çocuklar ve gençler açısından bu kuralların yetişkinlere kıyasla daha da önemli olduğuna işaret ederek, “Çünkü dijital mecralarda en fazla vakit geçiren grupların başında gençler geliyor. Psikoloji alanındaki araştırmalar ‘Çevrimiçi Disinhibisyon Etkisi’ne işaret ediyor. Amerikalı psikolog John Suler tarafından ortaya atılan bu kavram, insanların dijital ortamda yüz yüze iletişimde asla söyleyemeyecekleri sözleri çok daha rahat dile getirebildiklerini ifade ediyor.” dedi.

      Anonimlik daha saldırgan olmaya neden olabiliyor

      Bir ekranın arkasında olmanın kişiye görünmezlik hissi verdiğini, karşıdakinin mimiklerini, duygusal tepkilerini görememenin de empatiyi zayıflattığını anlatan Prof. Dr. Atalay, “Anonimlik, fiziksel mesafe ve ‘nasıl olsa karşılaşmayız’ düşüncesi, bireyleri daha saldırgan ya da kırıcı davranmaya itebiliyor. Bu durum, gerçek hayatta içselleştirilen ahlaki ve sosyal ‘frenlerin’ dijital ortamda zayıflamasına yol açıyor. Pek çok kullanıcı, internette olan biteni gerçek hayattan ayrı bir alan gibi algılayabiliyor.” şeklinde konuştu.

      İnternette olan, İnternette kalmıyor

      Günümüzde bireylerin yalnızca fiziksel hayattaki davranışlarıyla değil, dijital ortamdaki paylaşımlarıyla da değerlendirildiğini ifade eden Prof. Dr. Atalay, şöyle devam etti:

      “İnsan kaynakları departmanlarının, adayları görüşmeye çağırmadan önce sosyal medya hesaplarını ve dijital izlerini incelemesi artık yaygın bir uygulama. Uygunsuz bir paylaşım, bir fotoğraf ya da bir ifade, kişinin iş fırsatlarını kaybetmesine neden olabiliyor. Benzer şekilde tüketiciler de bir ürün ya da hizmet almadan önce internet yorumlarına bakıyor. Bu durum, dijital itibarın hem bireyler hem de kurumlar için ne kadar önemli hale geldiğini gösteriyor. Aranabilirlik özelliği nedeniyle herkes dijital dünyadaki varlığından ve paylaşımlarından sorumlu.”

      Dijital içerikler yıllar sonra bile yeniden karşımıza çıkabiliyor

      Netiketin önemini anlamak için yeni medyanın yapısal özelliklerine de dikkat çeken Prof. Dr. Atalay, “Araştırmacı Danah Boyd, yeni medyanın dört temel özelliğini şöyle sıralıyor; kalıcılık, aranabilirlik, tekrarlanabilirlik ve görünmez izleyiciler. Dijital içerikler kalıcı; yıllar sonra bile yeniden karşımıza çıkabiliyor. Aranabilirlik sayesinde kişi ve kurumlar hakkında geçmiş paylaşımlara kolayca ulaşılabiliyor. İçerikler birebir kopyalanıp tekrar tekrar paylaşılabiliyor ve paylaşımlar, kim olduğu tam olarak bilinmeyen geniş bir kitle tarafından görülebiliyor. Bu durum, paylaşılan her içeriğin kontrolünün kullanıcıdan çıkmasına yol açıyor.” dedi.

      Sosyal medyada editoryal denetim son derece sınırlı

      Prof. Dr. Atalay, sosyal medyada yaşanan “bağlam çöküşü”ne de dikkat çekerek, “Fiziksel hayatta farklı ortamlarda farklı roller üstlenen bireyler, sosyal medyada tüm bu bağlamların tek bir yerde birleşmesiyle ne söyleyip ne söyleyemeyeceğini kestirmekte zorlanıyor. Aile, iş çevresi, arkadaşlar ve tanıdıklar aynı dijital alanda buluşuyor. Bu karmaşayı azaltmak için platformlar çeşitli araçlar sunsa da netiket farkındalığı hâlâ büyük önem taşıyor. Çünkü sosyal medya, kullanıcı üretimi içeriğe dayanıyor ve editoryal denetim son derece sınırlı. Faydalı ve olumlu içeriklerin yanında; hakaret, zorbalık ve saldırgan dil de bu nedenle hızla yayılabiliyor. Araştırmalar, netiket konusunda farkındalığı yüksek olan bireylerin —özellikle gençlerin— siber zorbalığa daha az maruz kaldığını ve dijital ortamlarda daha az olumsuz deneyim yaşadığını gösteriyor.” diye konuştu.

      Dijital dünyanın görgü kuralları

      Netiketin, dijital dünyanın normlarını ifade ettiğini kaydeden Prof. Dr. Atalay, “Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, dijital ortamlarda da kurallar olmazsa kaos kaçınılmaz hale geliyor. Sosyal medya mecralarında var olabilmek, sağlıklı diyaloglar kurabilmek ve olumlu bir dijital kimlik inşa edebilmek için bu kuralların bilinmesi ve içselleştirilmesi gerekiyor. Netiket, dijital çağın yeni görgü rehberi olarak öne çıkıyor.” ifadesinde bulundu.

      Prof. Dr. Gül Esra Atalay, dünya genelinde internet kullanımının yüzde 70’e yaklaştığını hatırlatarak, dijital ortamlarda geçirilen sürenin artmasıyla birlikte nezaket ve davranış kurallarının her zamankinden daha kritik hale geldiğini vurguladı.

      “İnsanlar eğitimden işe, sosyalleşmeden eğlenceye kadar pek çok ihtiyacını artık dijital mecralar üzerinden karşılıyor. Ancak netiket, yani dijital görgü kuralları konusunda farkındalık eksikliği, bireylerin hem itibarını zedeleyen hem de ileride pişmanlık yaratabilecek paylaşımlara yol açabiliyor.” diyen Prof. Dr. Atalay, özellikle çocuklar ve gençler açısından bu konunun hayati olduğunu belirtti.

      Dijital ayak izi herkes için belirleyici

      Prof. Dr. Atalay, dijital ayak izi kavramının artık yalnızca kurumlar için değil, bireyler için de belirleyici olduğunu ifade ederek, dijital ayak izinin, bireyin çevrim içi ortamdaki izlenebilir tüm davranışlarının toplamı olduğunu, bu izlerin pasif ve aktif olmak üzere ikiye ayrıldığını söyledi.

      Pasif dijital ayak izlerinin; IP adresi, konum bilgisi, çerezler ve arama geçmişi gibi çoğu zaman kontrol edilemeyen verilerden oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Atalay, aktif dijital ayak izlerinin ise bireyin bilinçli olarak bıraktığı paylaşımlar, yorumlar, beğeniler, fotoğraflar ve videolar olduğunu vurguladı.

      Algoritmalar da bizi tanıyor

      Dijital ayak izlerinin yalnızca diğer kullanıcılar tarafından değil, algoritmalar tarafından da analiz edildiğini kaydeden Prof. Dr. Atalay, bırakılan izler üzerinden kişisel profiller oluşturulduğunu ve buna göre içerik ve reklam sunulduğunu dile getirdi. Algoritmaların, sınırlı sayıda beğeniyle bile bireyleri yakından tanıyabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Atalay, bu durumun dijital şeffaflığı artırdığını söyledi.

      Günümüzde prestijli üniversitelerin öğrenci kabul süreçlerinde, şirketlerin işe alımlarda ve bazı ülkelerin vize başvurularında sosyal medya hesaplarını incelediğini hatırlatan Prof. Dr. Atalay, geçmiş paylaşımlar nedeniyle elenen adaylar olduğuna dikkat çekti.

      1990’lı yılların anonim sohbet odalarından, gerçek isim ve fotoğraflarla kullanılan sosyal medya kültürüne geçildiğini vurgulayan Prof. Dr. Atalay, bugün dijital ortamlarda yapılan her davranışın doğrudan kişiyle ilişkilendirildiğini söyledi. Prof. Dr. Atalay, “Temel kural; ‘kalabalık bir caddede bağırarak söyleyemeyeceğimiz hiçbir şeyi dijital ortamda da söylememek’ olmalı.” dedi.

      Netiket sadece sosyal medyayla sınırlı değil

      Netiketin; e-posta, forumlar, bloglar, sosyal medya ve mobil telefon kullanımını da kapsadığını belirten Prof. Dr. Atalay, özellikle mobil telefonlarla kamusal alanlarda yüksek sesle konuşmanın da bir nezaket sorunu olduğuna dikkat çekti.

      Son yıllarda öne çıkan “sosyotelizm” kavramına da değinen Prof. Dr. Atalay, yüz yüze iletişim sırasında telefona odaklanmanın aile içi ve sosyal ilişkileri zayıflattığını söyledi.

      Araştırmalara göre çevrim içi iletişimde kullanıcıların en çok rahatsız olduğu davranışlar arasında spam e-postalar, izinsiz etiketlemeler, WhatsApp gruplarında yersiz mesajlar, tamamı büyük harfle yazılmış iletiler, gereksiz “hepsine gönder” kullanımı ve mesafesiz hitap biçimlerinin yer aldığını anlatan Prof. Dr. Atalay, farklı kuşakların yazım ve iletişim normlarının da değişebildiğine dikkat çekti.

      E-Posta yazımında temel kurallar

      Prof. Dr. Atalay, özellikle gençler için e-posta yazımına dair temel netiket kurallarına da dikkat çekerek, resmi yazışmalarda uygun hitapla başlanması, konu kısmının doldurulması, mesajın sade ve anlaşılır olması, ek gönderiliyorsa mutlaka metin yazılması ve takma isimli e-posta adresleriyle iş başvurusu yapılmaması gerektiğini hatırlattı.

      Sosyal medyada paylaşılan fotoğrafların bağlamından kopuk şekilde değerlendirilebileceğini belirten Prof. Dr. Atalay, mahrem bilgilerin, rahatsız edici görüntülerin ve başkalarının zor anlarını yansıtan fotoğrafların paylaşılmaması gerektiğini söyledi.

      Prof. Dr. Atalay, dijital dünyada geçerli temel kuralı “Yüz yüze söyleyemediğimiz hiçbir şeyi, dijital ortamda da söylememeliyiz.” diye tanımladı.

      Google hiçbir şeyi unutmuyor

      Prof. Dr. Gül Esra Atalay, internet ve sosyal medya paylaşımlarının bireyin kimliğinin bir parçası haline geldiğine dikkat çekerek, “Google’ın hiçbir şeyi unutmadığını aklımızda tutmalıyız. Sözcüklerimiz kimliğimizi oluşturuyor ve kullandığımız her ifade doğrudan bizimle ilişkilendiriliyor” dedi.

      Gerçek yaşamda olduğu gibi dijital ortamda da kibar olmanın temel bir ilke olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Atalay, yüksek sesle ya da birinin yüzüne karşı söylenemeyecek sözlerin WhatsApp ya da sosyal medya üzerinden de paylaşılmaması gerektiğini ifade etti.

      Dijital dil, dil becerilerini zayıflatıyor

      Sosyal medya ile birlikte dil kullanımında ciddi bir değişim yaşandığını dile getiren Prof. Dr. Atalay, kelime haznesinin giderek daraldığını ve yazım kurallarının ihmal edildiğini söyledi. Türkçenin doğru kullanımına özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Atalay, imla hatalarından kaçınılmasını, aşırı kısaltma kullanımının sınırlandırılmasını ve gençler arasında yaygınlaşan yabancı ağırlıklı dijital jargonun dil becerilerini zayıflatabileceğini sözlerine ekledi.

       

       

      Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

      Devamını Oku