40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
19 Aralık 2025 Cuma

İşgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyinde Tulkerim kentinde bulunan Nur Şems Mülteci Kampı’nda yaşayan Filistinliler, İsrail’in yıkımlarının kampı ve evlerini harabeye çevirdiğini söyledi.
İsrail ordusu, Batı Şeria’nın kuzeyine 21 Ocak’ta başlattığı saldırılarını Cenin, Tulkerim ve Nur Şems kamplarını kapsayacak şekilde sürdürdü. Bölgede çok sayıda evi yıkan İsrail ordusu, 50 binden fazla Filistinliyi de yerinden etti.
Nur Şems kampı sakinleri, İsrail ordusunun “güvenlik” bahanesiyle 25 binayı yıkmadan önce evlerindeki eşyalarından kurtarabildiklerini çıkarabilmek için birkaç saatliğine kampa girmelerini izin verdiğini söyledi.
Nur Şems kampı sakinlerinden Semir el-Mehr, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Kardeşimin evi yıkılacak ve kendisi engelli. Barınacak yeri yok, başka alternatifi de yok, tam anlamıyla trajik bir durum. Annem yerinden edildi ve kız kardeşimin evine de ulaşamadık.” dedi.
Mehr, “Bu felaketi görmek için kampa girdik, evlerin içi yerle bir olmuş her şey kırılmış, ev aletleri hasar görmüş, her şey kullanılamaz hale gelmişti. Hayvanlar evlerin içine girmiş, mobilyaların üzerine pislemişler. Duvarlar yıkılmış, kapılar sökülmüş haldeydi.” ifadelerini kullandı.
“Ölüm kokusu her yerde, kimse yok, kamp ıssız”
Kamp sakini Umm İshak Mehamid de evinde gördüğü durumu “dayanılmaz bir yıkım” olarak niteledi.
Umm İshak, “Oğluma yardım etmek ve evden bazı eşyaları almak için geldim ama eve girdiğimde içinin tamamen yerle bir edildiğini gördüm.” dedi.
“Ölüm kokusu her yerde, kimse yok, kamp ıssız.” diyen Umm İshak, Nur Şems kampında yalnızca hayvanların kaldığını ve kampın bir mezarlığı anımsattığını söyledi.
Umm İshak, “Şehit olan oğlum ve eşimin defnedildiği mezarlığa bile gidemiyorum. En zor olan şey de bu, burası artık yaşanacak bir yer değil. Her şeye rağmen bugün kampa girdik ve bizi aradılar.” şeklinde konuştu.
İsrail hapishanelerinde tutulan oğlunun serbest kalma ümidiyle onun kıyafetlerini aldığını söyleyen Umm İshak, “3 yıldır tutuklu olan oğlumun eşyaları evde yoktu, hatta şehit olan kızımın eşyaları bile evde yoktu.” ifadelerini kullandı.
Evi yıkılacaklar listesinde yer alan Ahmed el-Masri de, “Beş katlı binamızda yaklaşık 30 kişi yaşıyor, bugün yıkılacak. Tamamen evsiz kaldık.” dedi.
Masri, “Hepimizin evlerimize girmesine izin vermediler yalnızca aile fertlerinden bazıları girebildi. Kampa giriş için izin gerekiyor. İnsanlar barınacak yeri olmadan ve herhangi bir alternatiften yoksun bırakıldı.” diye konuştu.
İsrail kampın yapısını değiştirmek istiyor
Kamp sakinlerinden Filistinli araştırmacı ve aktivist Süleyman ez-Zuheyri, “Nur Şems kampında yaşananlar, İsrail’in yeni bir terör ve zulüm saldırılarını temsil ediyor.” dedi.
İsrail’in yıkım kararı aldığı 25 binada 200’den fazla konutun bulunduğuna dikkati çeken Zuheyri, İsrail’in kampta yıktığı evlerin sayısının 300’e ulaştığını aktardı.
Zuheyri, “Amaç çok net, nüfusu yerinden etmek ve kampın coğrafi yapısını değiştirmek. İşgalci İsrail, kampı küçük bloklara dönüştürmeye ve kampın yapısını tamamen değiştirmeye çalışıyor.” ifadelerini kullandı.
Filistinli aktivist, “Kamp sakinlerinin üçte biri kampa geri dönemeyecek çünkü ya evleri yıkıldı veya yıkılacak, ya da işgalci İsrail gelecekte herhangi bir yeniden inşa sürecini engelleyecek.” şeklinde konuştu.
İsrail’in kampta yerinden etme planı uyguladığını aktaran Zuheyri, “Burada olup biten nüfusun azaltılmasına zemin hazırlamak amacıyla kampın coğrafi yapısının zorla yeniden şekillendirilmesidir. Bu apaçık bir yerinden etme planıdır.” dedi.
Zuheyri, 210 dönüm üzerine kurulu olan Nur Şems kampında 11 bin Filistinlinin yaşadığını hatırlatarak, “Bugün bu kişilerin hepsi yerinden edilmiş durumda, evsiz kaldılar, gelecekleri belirsiz ve geri dönüp dönemeyeceklerini de bilmiyorlar.” diye konuştu.
İsrail’in Filistin mülteci kamplarına yönelik yıkım politikası uyguladığının altını çizen Zuheyri, İsrail’in bu politikayla Filistinlilere baskı uygulamayı, onları yerinden etmeyi ve Batı Şeria’daki demografik ve coğrafi gerçekliği değiştirmeyi amaçladığını vurguladı.
Tulkerim Valisi Abdullah Kemyil, 14 Aralık’ta yaptığı açıklamada, uluslararası toplum, insan hakları kuruluşları ve diplomatik misyonları, İsrail’in 25 konut binasını yıkma kararını derhal durdurmak için müdahale etmeye çağırmıştı.
Kemyil, İsrail’in kararının uluslararası hukuku, uluslararası norm ve sözleşmeleri, insan hakları yasalarını ve uluslararası insancıl hukuku açık bir şekilde ihlal ettiğini söylemişti.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırı başlattığı Ekim 2023’ten bu yana işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de Filistinlilere yönelik gözaltı, baskın ve saldırılarda artış yaşanıyor.

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi (KAEÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kasım Karahocagil, “Gençler için Kalite Okulu”nun açılışını yaparak ilk dersi verdi.
KAEÜ Ahi Evran Kongre Kültür Merkezi’nde, Gençlik ve Spor Bakanlığı Üniversite Öğrenci Toplulukları İş Birliği ve Destek Programı (ÜNİDES) ortaklığında “Gençler İçin Kalite Okulu”nun açılışı yapıldı.
“Yükseköğretimde Kalite ve Ahilik İlişkisi” başlıklı ilk dersi veren KAEÜ Rektörü Karahocagil, üniversitenin 10 yıldır kalite çalışmalarını sürdürdüğünü ve bu kapsamda yükseköğretimde kalite güvencesinin ne anlama geldiğini ve gelişim sürecini yakından bildiklerini anlattı.
Ahilik anlayışı ile hareket ettiklerini vurgulayan Karahocagil, “Ahilik teşkilatı, bir meslek örgütü olmasının yanı sıra temelinde bir kalite hareketidir. Kalite bizim medeniyetimizin yitik malıdır ve inanıyoruz ki bu çağın da itici gücü olacaktır. Kalite çalışmaları ne kadar Ahilik değerleri üzerine bina edilirse milletimiz ve hatta bütün insanlık için o kadar güzel ve faydalı olacaktır.” dedi.
Karahocagil, “Gençler için Kalite Okulu” nun üniversite ve öğrenciler için hayırlı olmasını temenni etti.
Genç Kalite Öğrenci Topluluğu Danışmanı Öğr. Gör. Dr. Songül Demirkan da “Gençler İçin Kalite Okulu”nun öğrencilerin kalite uygulamaları, süreç yönetimi, sürekli iyileştirme, dijital kalite yönetimi becerileri edinilmesi ve üniversitedeki kalite elçileri hakkında bilgiler verdi.

Zara Ziraat Odası Başkanı Zeki Şimşek, köy ziyaretleri gerçekleştirerek üreticiler ve muhtarlarla bir araya geldi.
Beypınarı, Büyükköy, Kısık, Kanlıçayır, Kuruköprü ve Sancakkale köylerini ziyaret eden Şimşek, tarım Bağ-Kur’u, Çiftçi Kayıt Sistemi ve başvuru süreçleri hakkında bilgilendirme yaptı.
Şimşek, Tarım ve Orman Bakanlığının yeni uygulamasına göre, hazinenin özel mülkiyetinde, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan tarım arazileri hariç mülkiyeti özel ve tüzel kişilere ait olan ve üst üste 2 yıl süreyle işlenmeyen tarım arazilerinin tarımsal faaliyetlerde kullanılmak şartıyla Bakanlık tarafından sezonluk olarak kiraya verileceğini belirtti.
Uygulamanın üreticilere hayırlı olmasını dileyen Şimşek, “Buradaki amaç ekim yapılmayan arazi kalmaması ve bu arazilerin tarıma kazandırılarak ülke ekonomisine katkı sağlanmasıdır. Kayıtlı üreticilerimiz desteklemelerden de yararlanarak ekilmeyen arazilerini tarım ekonomisine kazandırılması konusunda gayret göstermelidirler.” dedi.
Tarım Bağ-Kur’u konusunda da çiftçilere sorumluluk düştüğünü vurgulayan Şimşek, üyelerin prim gün sayılarını, emeklilik durumlarını gözden geçirmeleri ve ilgili kurumlarla sürekli iletişim halinde olmaları gerektiğini kaydetti.

Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürü Memduh Aslan Akçay, “Çamlıdere Barajı’nın ölü hacminde yaklaşık 110 milyon metreküp su bulunuyor. Sadece Çamlıdere ve Kesikköprü’yle birlikte devam edersek, bu su bize 200 gün gider. Ama bu rahat rahat 2026’yı da geçeriz anlamına gelmiyor.” dedi.
Akçay, Çamlıdere Barajı’nda, barajlardaki doluluk oranının son durumuna ilişkin açıklamalarda bulundu.
Barajın ölü hacimde yaklaşık 110 milyon metreküp su bulunduğunu ifade eden Akçay, yapılan çalışmalarla bu suyun da Ankara halkına verilebileceğini belirtti.
Barajdaki suyun kendi cazibesiyle kanala aktarılamadığını ve bu nedenle yüzer platformlar kurulduğuna dikkati çeken Akçay, “Yüzer platformlar vasıtasıyla dikey pompalarla suyu alttan alıyoruz ve yukarıdaki su alma yapısının içerisine boşaltıyoruz ve oradan da tünele girip Ankara’ya su geliyor.” ifadesini kullandı.
Çamlıdere Barajı’ndaki su rezervinin özellikle kurak dönemlerde kritik öneme sahip olduğunu vurgulayan Akçay, 2007-2008 yıllarında yaşanan kuraklıkta da benzer bir sistemle ölü hacimden su alındığını hatırlattı.
Akçay, o dönemde kurulan altyapının zamanla kullanılamaz hale geldiğini belirterek, mevcut ihtiyaç doğrultusunda yeniden imalat yapıldığını aktardı.
Yeni yapılan yüzer platformların kısa sürede devreye alınacağı bildiren Akçay, “İki gün içinde inşallah birinci platformu, daha sonra da bir hafta içinde de ikinci platformu devreye alacağız. Ancak aldığımız birinci platform bile şu anda Ankara’nın ihtiyacı olan suyu karşılamakta bize yeterli suyu verecek, orada bir sorunumuz yok.” diye konuştu.
Son dönemlerde suyun en az tüketildiği saatlerde uygulanan kontrollü verilmesine dair olumlu sonuçlar aldıklarını aktaran Akçay, şunları kaydetti:
“Fiziki kayıp kaçağı düşürebilmek, Ankara’daki kayıp kaçağı oranını azaltabilmek için özellikle gecede en az su tüketilen saatlerde basınç uygulaması yaparak kayıp kaçağı azaltıyoruz. Ondan sonra sisteme tekrar aynı miktarda suyu vererek, sistemin herhangi bir şekilde gündüz vakitlerinde etkilenmemesini sağlayarak Ankara’nın suyunu gece saatlerinde kaybetme durumunu ortadan kaldırıyor, kayıp kaçağı azaltarak suyu koruyoruz. Ankara genelinde bunu uyguluyoruz ve çok iyi sonuçlar alıyoruz.”
Akçay, kontrollü su uygulaması sayesinde mevcut suyun daha verimli kullanıldığını ve bu yöntemle daha geniş alanlara su ulaştırılabildiğini belirterek, daha önce yeterli su alamayan bazı bölgelere su temininin artırıldığını ifade etti.
Ankara halkına su tüketimi konusunda çağrıda bulunan Akçay, mevcut su kaynaklarının korunmasının hayati önem taşıdığına dikkati çekti.
Geçmişte Ankara’da kişi başına verilen su miktarının İstanbul’un yaklaşık iki katı olduğunu hatırlatan Akçay, uygulanan tasarruf ve kontrol politikaları sayesinde bu farkın büyük ölçüde kapandığını, alınan önlemler sayesinde olumlu sonuç aldıklarını belirtti.
Yağışların uzun süredir yetersiz olduğunu ve kentin kurak bir dönemden geçtiğini belirten Akçay, barajlardaki su seviyelerinin düşmeye devam ettiğini vurguladı.
Mevcut durumda su ihtiyacının önemli bir bölümünün rezervlerden karşılandığını bildiren Akçay, bu durumun ancak kontrollü ve tasarruflu kullanım ile sürdürülebileceğini ifade etti.
Rezervlerden kullanılan su miktarının azaltılmasının herkesin göstereceği duyarlılıkla mümkün olacağını kaydeden Akçay, su tüketiminde gerekli önlemler alındığı takdirde 2026’nın ciddi bir sorun yaşanmadan geçirilebileceğini dile getirdi.
Kesikköprü Barajı’ndan temin edilen içme suyu miktarının yapılan çalışmalarla günlük yaklaşık 600 bin metreküp seviyesine çıkarıldığını belirten Akçay, “Ankara’da susuz kaldık” noktasında olmadıklarını söyledi.
Akçay, “Çamlıdere Barajı’nın ölü hacminde yaklaşık 110 milyon metreküp su bulunuyor. Sadece Çamlıdere ve Kesikköprü’yle birlikte devam edersek, bu su bize 200 gün gider. Ama bu rahat rahat 2026’yı da geçeriz anlamına gelmiyor. Şu anda iki barajdan ölü hacimden su alıyoruz. Bunlar, Eğrekkaya ve Akyar Barajı. Buradan aldığımız miktarları da dikkate alırsanız şu anda aktif doluluk yaklaşık yüzde 5 civarında. Ama işin içerisine Kesikköprü de dahil edilirse ki oradaki doluluk oranı yüzde 100 çok daha farklı bir noktaya geliyoruz. Sürekli oradan su almaya devam ediyoruz.” diye konuştu.

Adıyaman‘ın Kahta ilçesinde devrilen traktörün sürücüsü hayatını kaybetti.
Bedir Yiğit (79) idaresindeki 02 KD 135 plakalı traktör, Karacaören köyünde, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu devrildi.
Ağır yaralanan sürücü, kaldırıldığı Kahta Devlet Hastanesi’nde müdahaleye rağmen kurtarılamadı.