40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
19 Aralık 2025 Cuma
(İSTANBUL) – İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında şüpheli spiker Ela Rümeysa Cebeci, “uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırmak” suçundan tutuklandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kaçakçılık, Narkotik ve Ekonomik Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen uyuşturucu soruşturması kapsamında şüpheli Ela Rümeysa Cebeci’nin tutuklandığını bildirdi.
Başsavcılıktan yapılan açıklamaya göre, “uyuşturucu madde temin etme, kullanımını kolaylaştırma ve kullanma” suçları kapsamında yürütülen soruşturmada, şüpheli hakkında elde edilen ek deliller doğrultusunda bugün savunması alındı.
Savunmanın ardından Ela Rümeysa Cebeci, “uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırmak” suçundan sevk edildiği Sulh Ceza Hakimliğince tutuklanarak Bakırköy Cezaevine gönderildi.
(ANKARA) – Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için; yeni teknolojileri, dünyanın yeni şartlarını, yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey–devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak ve hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu, bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak tek başına yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte, en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan. Hem sistem eleştirileri yapıp hem de ‘anayasa çalışmalarına girmeyiz’ diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun, çağrı yapıyoruz: Gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı ve Cumhurbaşkanlığına Bağlı, İlgili Kurum ve Kuruluşların, 2026 Yılı Bütçeleri ile 2024 Yılı Kesin Hesaplarına ilişkin Genel Kurula hitap etti. Yılmaz, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanlığımız, bağlı ve ilgili kuruluşlarıyla birlikte Devletimizin stratejik hedeflerine yön vermekte, iç ve dış politikada öncelikleri belirlemekte ve bakanlıklarımız arasındaki koordinasyonu sağlamaktadır. Aynı zamanda, Türkiye Yüzyılı vizyonu ve Devletimizin makro hedefleri doğrultusunda kurumlar arası uyumu tesis etmekte; yürütülen faaliyetlerin seyrini yakından takip ederek ihtiyaç duyulan düzenlemeleri zamanında hayata geçirmektedir. Bu çerçevede, ilgili kanun ve mevzuatla oluşturulan kurullar, politika oluşturma ve uygulama süreçlerinde etkin biçimde görev almakta; hazırlanan strateji belgeleri ve eylem planları, ilgili kurumlarımız tarafından kararlılıkla uygulanmaktadır. Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu, Bağımlılıkla Mücadele Yüksek Kurulu, Ulusal Yapay Zeka Stratejisi Yönlendirme Kurulu, Türkiye Coğrafi Bilgi Sistemi Kurulu ve Nüfus Politikaları Kurulu; Devletimizin politika kapasitesini güçlendiren ve karar süreçlerine yön veren temel kurullar arasında yer almaktadır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı dinamizm ve hızlı karar alma kapasitesiyle bu sene Mart ayında Dijital Dönüşüm Ofisini, İnsan Kaynakları Ofisini ve Finans Ofisini ilga ettik; bu üç ofisi ortadan kaldırdık. Yatırım Ofisiyle Finans Ofisini birleştirerek tek bir ofis haline getirdik: Yatırım ve Finans Ofisi. Diğer yandan İnsan Kaynakları Ofisini Personel Genel Müdürlüğümüzle entegre ettik. Dijital Dönüşüm Ofisimizi ise, Meclisimizden kanunu geçen Siber Güvenlik Başkanlığının bir parçası haline getirme yönünde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu örnek de gösteriyor ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistemdir. İhtiyaçlar ortaya çıktıkça, yeni değerlendirmeler yapıldıkça dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Geçmişe göre daha az yapılıyor ama onu görüyoruz. Çünkü artık milletimizin çeşitli seçimlerde onayladığı, onay verdiği bir sistem olduğunu herhalde herkes daha fazla görüyor, kabul ediyor. Ama yine de bazı değerlendirmeler var; müsaadenizle birkaçına cevap vermek isterim.
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir”
Öncelikle şunu söylememiz lazım: Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimleri vardır. Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle Kıta Avrupası’ndaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz; çok çeşitli zafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz; Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem, birçok testten başarıyla geçti. Son 5-6 yıl, bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu, risklerin arttığı bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaş ve çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine ‘asrın afeti’ dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili de çeşitli süreçler yaşandı. Tüm bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebiliriz. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir.
“Türkiye, siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir”
Altını çiziyorum: Bugün de ifade edeceğim, bu ‘daha iyileştirilemez’ anlamına gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine; tecrübelerle, yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem, iyileştirilmeye her zaman açık bir sistemdir. Bir diğer husus da şu; bunun da altını çizmek isterim: İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir ama fırtınalı zamanlarda, zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye, siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız elbette var; ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da çok vesileyle ortaya koymuş durumdayız.
“Milletin gönlüne giren, külliyenin kapısından da girer”
Cumhurbaşkanlığı ile ilgili ‘saray’ ifadesini kullanıyor arkadaşlarımız muhalefette. Saray değil orası; milletin evi! Biz orayı ‘milletin evi’ olarak görüyoruz. Bir gelip bir gün görürsünüz belki; ziyaret ederseniz nasıl bir kurgu var zihninizde bilmiyorum. Ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var, çalışanlarımız var, kamu görevlileri var; gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Siz ‘saray’ derken neyi kastediyorsunuz bilmiyorum ama benim ofisim orada. Daha önce de bakanlıklar yaptım; hiçbir farkı yok. Bir çalışma ortamı. Sonuçta o çalışma ortamında milletimize hizmet etmeye gayret ediyoruz. Milletin evi, milletin hizmetinde… Bugün biz varız; yarın milletimiz kimi getirir bilemeyiz. Orası hiçbir kişiye ait değil; milletin evidir. Milletin gönlüne giren, külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen, saray olarak hayalini kurar.
“Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görev yerine getiriliyor”
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığının bütçesiyle ilgili de bazı eleştiriler yaptınız. O eleştirilere de cevap vermek isterim. Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız, geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil; bazen karıştırılıyor. Sanki eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor; öyle değil. Bugün yönetimimizde yasamada milli iradenin tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisimiz, Gazi Meclisimizdir. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Eskiden Cumhurbaşkanı doğrudan seçilmiyordu; artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı; eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş halidir. Eskiden iki ayrı makam vardı; dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirdi. Yıllar itibarıyla fark etmekle birlikte, geçmişte Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde dördüne denk gelirdi. Bugün binde biri seviyesinde, hatta binde 1,2 seviyesinde; geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirildiğini ifade etmek isterim.
“Cumhurbaşkanlığı bütçesinin 41’inden fazlası başka alanlara transferinden oluşuyor”
2026 genel bütçe teklifimizde de bir önceki yıla göre artış oranı yüzde 25,75’tir. Cumhurbaşkanlığı bütçesinde artış oranı ise yüzde 28,38’dir. Yani yıllara ilişkin bütçe teklifimizdeki artış oranlarına bakarsanız, Cumhurbaşkanlığı makamının veya kurumlarının bütçe talebi ortalamanın üstünde değil; ortalamaya yakın bir seyirdedir. Yine şunu Gazi Meclisimizin kıymetli milletvekillerinin bilgisine getirmek isterim ki bize tahsis edilen bütçenin yüzde 33’ü uluslararası anlamda askerimizin bulunduğu, kurumlarımızın bulunduğu ‘barışı destekleme giderlerinden’ oluşuyor; yani bu Cumhurbaşkanlığı tarafından kullanılmıyor, transfer ediliyor. Ayrıca yüze 5’i Yatırım ve Finans Ofisine transfer ediliyor; faaliyetlerini yürütmesi için. Yüzde 4’ü acil destek giderlerinden oluşuyor; illerimizde acil konulara hızlı müdahale etmek amacıyla kullanılıyor. Bunları topladığınızda 41’inden fazlası başka alanlara transferinden oluşuyor. Millet Kütüphanemiz var. Buraya da yine Cumhurbaşkanlığı bütçesinden harcama yapıyoruz; tüm giderlerini Cumhurbaşkanlığı bütçesinden karşılıyoruz. Kütüphanemizi milyonlarca gencimiz, öğrencimiz ve yetişkin vatandaşımız ziyaret ediyor ve dünyanın artık sayılı kütüphanelerinden biri haline geldi. Yedi gün 24 saat çalışan bir kütüphanemiz var; oranın giderlerini de yine Cumhurbaşkanlığı bütçemizden karşılıyoruz. Harcamalarımızı son derece disiplinli bir şekilde yerine getirdiğimizi ifade etmek isterim.
“Türkiye, gelecek yıl ‘zirveler yılı’ yaşayacak”
Değerli arkadaşlar; yine kongre ve kültür merkezimiz var. Burada da çeşitli etkinlikler düzenliyoruz. Daha önce belki otel odalarında veya özel toplantı mekanları kiralanarak yapılan faaliyetleri, şimdi kendi altyapımız ve imkanlarımızla yapıyoruz; çeşitli bakanlıklarımıza da bu imkanı sağlıyoruz. Bir örnek vermek gerekirse: Gelecek yıl NATO Zirvesi yapılacak. Türkiye, gelecek yıl ‘zirveler yılı’ yaşayacak. Bir taraftan COP31 Antalya’da; muhtemelen 100 binin üzerinde katılımcısı olacak, dünyanın en büyük uluslararası organizasyonlarından biri olan Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı COP31 Türkiye’de, Antalya’da yapılacak. Diğer yandan Antalya Diplomasi Forumumuz yapılacak; artık gelenekselleşiyor. Bir yandan Türk Devletleri Zirvesi yapılacak Türkiye’de. Diğer taraftan da ülkemizde, Ankara’da NATO Zirvesi gerçekleşecek. Sadece bu zirveye 10 bin civarında bir katılım bekleniyor. Burada da külliyemizin, milletin evinin bütün alt imkanları kullanılmış olacak. Daha düşük maliyetle bu organizasyonu gerçekleştirmiş olacağız.
“İletişim Başkanlığı dezenformasyonlara, tahriklere karşı milletimizin direncini güçlendirme noktasında son derece etkili”
Kurumlarımızla ilgili de kısa kısa arz etmek isterim. Strateji ve Bütçe Başkanlığımız, Cumhurbaşkanlığımıza bağlı önemli bir kurumdur. Geçmişte Devlet Planlama Teşkilatı vardı, biliyorsunuz. Devlet Planlama Teşkilatının ana hizmet birimleri ile, bir taraftan da Cumhurbaşkanımız adına bütçe sürecindeki teknik çalışmaları yürüten bir kurumumuzdur. Hazine ve Maliye Bakanlığımızla birlikte elbette bu kuruluş işlevlerini güçlü bir şekilde gerçekleştiriyor; dünyadaki ekonomi alanındaki gelişmeleri takip ediyor, uluslararası kurumlarla ilişkilerde önemli roller üstleniyor. Bir diğer stratejik kurumumuz İletişim Başkanlığımızdır. Geçmişte farklı isimler altında iletişimle ilgili kurumlar vardı ülkemizde. Bunlar derlendi, toplandı; İletişim Başkanlığı adı altında daha güçlü bir yapı oluşturuldu. Bu yapının da son derece önemli olduğunu özellikle bugünün dünyasında görüyoruz. Şimdi hep tartışıyoruz: Devletler arası rekabet mi; bir takım uluslararası organizasyonlar, istihbarat kurumları… Bunların farklı yöntemlerle toplumları etkileme çabalarını görüyoruz. İletişim Başkanlığımız bu alanda son derece önemli bir rol oynuyor. Ülkemizin bütün bu etkilere karşı dayanıklılığını ve direncini artırma; milletimizin dezenformasyonlara, tahriklere karşı direncini güçlendirme noktasında son derece etkili faaliyetler yürütülüyor. Bu noktada emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum.
Diğer bir kurum, Cumhurbaşkanlığımıza doğrudan bağlı Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili çeşitli arkadaşlarımız konuşmalar yaptılar. İslam dininin sahi kaynaklara dayalı şekilde doğru anlaşılmasını ve topluma rehberliği esas alan din hizmetlerini ülke içinde ve dışında güçlü bir kurumsal yapıyla sürdürmektedir. Özellikle hac ve umre organizasyonlarının hep ödül kazandığını, birinci olduğunu da biliyoruz; kaliteli bir şekilde bu organizasyonları gerçekleştiriyor ve faaliyetlerini yürütüyor.
Milli Saraylar İdaresi de yine önemli bir idaremizdir. Bu idare, geçmişten gelen mirası koruyor ve değerlendiriyor. Geçen aylarda bir faaliyetine katıldım; Avrupa’dan ve dünyanın farklı yerlerinden gelen müzeciler vardı, sarayların idaresinden sorumlu yapılar vardı. Burada gerçekten büyük mesafe aldığımızı söyleyebilirim. Milyonlarca turist ve içerideki insanlarımız buraları ziyaret ediyor. Büyük oranda kendi yağıyla kavrulur hale geldi; çok ciddi kaynaklar da oluşturur hale geldi. Bu eserleri de çok iyi bir şekilde koruyup gelecek nesillere taşıyan bir idaremizdir.
Devlet Arşivleri Başkanlığımız da aynı şekilde çok önemlidir. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak sıradan bir ülke değiliz; devletlerden bir devlet değiliz. Köklü bir tarihimiz var. Kim ne derse desin; Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyete uzanan köklü bir geleneğimiz var. Bunun en güzel yansımalarından biri de Devlet Arşivleri Başkanlığımızdır. Burada büyük bir dijitalleşme yapıldı; kaynaklar dijital ortama aktarıldı, korunuyor ve araştırmacıların, çeşitli ülkelerin hizmetine sunuluyor. Son derece etkili bir şekilde çalıştığını ifade edebilirim.
“Milli ve yerli bir savunma sanayii olmayan bir ülkenin bağımsız dış politikası olamaz”
Bir diğer stratejik ve önemli kurumumuz Savunma Sanayii Başkanlığımızdır. Şimdi savunma sanayii deyince hemen akla güvenlik geliyor; doğru. Elbette güvenlik çok çok önemli. Güvenliğin olmadığı yerde ne demokrasi olur ne kalkınma olur. Güvenlik elbette olacak; özgürlükler pahasına değil, özgürlüklere zemin oluşturan bir ortam olarak güvenliği algılamamız lazım. İnsan odaklı bir güvenlikle hareket ediyorsak, böyle anlamamız gerekir. Ben savunma sanayiinin üç temel işlevini görüyorum. Birincisi güvenliktir. Elbette güvenli olmak için kendi teknolojimizi üretmek zorundayız. Yakın tarihte, başkalarının araçlarıyla kendilerini savunmaya çalışanların ne tür durumlara düştüğünü hep birlikte gördük. Dolayısıyla kontrol önemli; güvenlikte milli bir kontrol son derece önemli. İkincisi bağımsız dış politikadır. Milli ve yerli bir savunma sanayii olmayan bir ülkenin bağımsız dış politikası olmaz, olamaz. Dolayısıyla dış politikada hep diyoruz ya: ‘Bağımsız Türkiye.’ Nasıl bağımsız olacağız? İşte kendi unsurlarımızı geliştirerek bunu yapacağız. Son 23 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın iradesiyle bunlar rastgele olmadı. Yüzde 20’lerden yüzde 82’lere çıkan yerlilik oranı kendiliğinden olmadı; güçlü bir siyasi iradeyle, kararlılıkla oldu.
İyi stratejiler ve doğru öncelikler tayin ederek oldu. Bugün savunma sanayii sadece güvenlik açısından değil, sadece dış politika açısından değil; refah açısından da önemli bir sektör haline geldi. Bakın bir rakam söyleyeyim: Bu yıl ihracatımızda, bir önceki yıla göre yüzde 30 artış oldu ve 7,2 milyar dolara ulaştı. Kasım ayı itibarıyla 7,5 milyar doları geçmiş durumdayız. Hatta şu anda Savunma Sanayii Başkanımız da burada; ondan aldığım daha taze bilgilerle söylüyorum, 8,5 milyar dolar civarında bir ihracata gelmiş durumdayız. İnşallah önümüzdeki yıllarda çift haneli ihracatları göreceğiz. Bu ne için önemli, değerli arkadaşlar? Geçmişte paramızı verip alamadığımız savunma sanayii ürünlerini bugün biz dünyaya parası mukabilinde satar hale geldik. Bunu başaran bir ülkeyiz. Bu alanda 100 bin civarında istihdam oluşturuyoruz. Start-up’lar, yeni girişimler ve yapay zeka gibi teknolojilerin entegrasyonuyla yepyeni ufuklar açılmış durumda. Önümüzde; bir taraftan ‘Çelik Kubbe’ gibi çok önemli bir projeyi hayata geçiriyoruz. KAAN’ıyla, Kızılelma’sıyla; farklı füze teknolojileriyle, kamikaze drone teknolojileriyle çok farklı bir seviyeye doğru bu sektörümüzü taşıyoruz. Ürün bazlı olarak dünyaya da daha fazla açılmaya başladık. Bu önümüzdeki süreçte artarak devam edecektir. Dolayısıyla dünyada dost ülkelerle, müttefik ülkelerle daha fazla iş birliği içinde savunma sanayiimizi daha yükseklere taşıyacağız. Bu vesileyle savunma sanayiimize katkıda bulunan kamu ve özel sektör tüm kurumlara, tüm kişilere milletimiz adına şükranlarımızı sunuyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Milli İstihbarat Teşkilatımız da yine Cumhurbaşkanlığımızın stratejik kurumlarından biridir. Çok köklü, büyük bir geleneği olan bir kurumumuzdur; aynı zamanda modern teknolojilere ve imkanlara çok hızlı uyum sağlayan bir kurumumuzdur. Dış teknik ve siber istihbarat alanlarında nitelikli istihbaratla riskleri ve tehditleri değerlendiren bir yaklaşımla görevini icra ediyor. Yine ‘terörsüz Türkiye’ konusunda da devlet politikası haline gelmiş bu alanda çok önemli, yapıcı işlevler gördüğünü ifade etmek isterim. Milli İstihbarat Teşkilatımızın ismi bilinmeyen kahramanlarına da buradan selamlarımızı sunuyoruz.
Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığımızın bu kurumlarını, çok güçlü bir siyasi irade ile çizdiği Türkiye Yüzyılı vizyonuyla yönlendiren, liderlik yapan Sayın Cumhurbaşkanımıza da buradan şükranlarımızı sunuyoruz. 23 yıl dile kolay… Çok büyük bir tecrübe, çok büyük bir liderlik. Başka hiçbir gücün değil, milletimizin desteğiyle; sandıklarda halkımızın verdiği destekle bugünlere gelen Cumhurbaşkanımıza da şükranlarımızı sunuyoruz. Tüm bu kurumlarımıza gösterdiği yol göstericiliği ve liderliği için…
“Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var”
Anayasa ile ilgili tartışmalar oldu burada. Bizim yaklaşımımız açıktır: Yeni, sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var, parti programımızda da var. Aslında hemen hemen tüm partilerin seçim beyannamelerinde ve politika belgelerinde, ‘millete daha iyi bir anayasa’ vaadi yer alıyor. Biz de bu yönde çalışmaları sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz. Bunun asıl mekanı tabii ki yüce Meclisimizdir; burasıdır. Burada partiler arası bir komisyonun, bir grubun oturup farklı bakış açılarını müzakere ederek, tartışarak ülkemize hak ettiği bir anayasayı kazandırmasını temenni ediyoruz. Geçmişten gelen anayasada çok değişiklik yapıldı; doğru. Darbe sonrası yapılmış bir anayasaydı malum. Vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildi ama hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ayrıca çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığının da zayıfladığını görüyoruz. Bu yapıda yeni ve daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz.
Bunlardan belki daha önemlisi, gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için; yeni teknolojileri, dünyanın yeni şartlarını, yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey–devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak ve hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu, bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak tek başına yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte, en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan. Hem sistem eleştirileri yapıp hem de ‘anayasa çalışmalarına girmeyiz’ diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun; çağrı yapıyoruz: Gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım. Hepimiz bu ülkenin vatandaşlarıyız; hepimiz daha güçlü bir gelecek arzu ediyoruz ve bunu başarabiliriz. Türkiye birçok şeyi başardı; bunu da başarabilir diye inanıyorum.
“Birçok konuyu tabu olmaktan çıkaran Recep Tayyip Erdoğan’dır”
Değerli arkadaşlar, Alevilikle ilgili değerlendirmeler oldu. Şunu ifade etmek isterim; Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı ile çok sayıda faaliyet var, zaman açısından detayına girmeyeceğim. Kürt vatandaşlarımızın ana dillerini rahatça konuşması, Aleviliğin artık bir tabu olmaktan çıkıp açık bir konu haline gelmesi, Roman vatandaşlarımızın sorunları, başörtüsü meselesi… Birçok konuyu tabu olmaktan çıkaran AK Partidir, Cumhur İttifakıdır, Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bu sorunların tarihsel kökenlerinin nerelerde aranması gerektiğini de milletimizin ferasetine bırakıyorum.
“Yasa dışı bahisle ilgili çok kapsamlı bir eylem planı hazırladık”
Yasa dışı bahis, sanal oyunlar ve kumarla mücadele konularında yaklaşık bir yıldır çalıştık, çok kapsamlı bir eylem planı hazırladık. Ancak bunu kamuoyuna açıkça sunmadık. Doğrusu her kuruma, sorumlu oldukları eylemleri gönderdik ve bunları gerçekleştirmelerini talep ettik. Eylem planımızda 7 ana öncelikli alan, 37 hedef; bu hedefler kapsamında 71 eylem bulunuyor. Yedi alan şunlardan oluşuyor: Elektronik haberleşme ve sanal ortamda tespit ve müdahale… Bunu etkili bir şekilde yapma. Ama takdir edersiniz ki bir siteyi kapatıyorsunuz, başka bir site açılıyor. Burada yine de gece gündüz, yapay zekayı da kullanarak mücadele ediyoruz. Yeni planımızda gündeme getirdiğimiz en önemli konu ise finansal sistem aracılığıyla bu işe müdahale,paranın izini sürerek bu yapıları etkisiz hale getirmektir.
Eylem planımızı uyguluyoruz; bir kısım sonuçlarını kamuoyunda görüyorsunuz, bundan sonra da görmeye devam edeceksiniz. Bütçemizin ve kurum bütçelerimizin hayırlı olmasını diliyorum. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğimizi de unutmayayım; bütün kurumlarımızın bütçelerinin şimdiden hayırlı, bereketli olmasını diliyorum. Çalışma sergileyen bürokrat arkadaşlarımıza, Meclis çalışanlarına, stenograflara, katkıda bulunan tüm gruplara ve tüm milletvekillerine teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.”

Konya‘nın Akşehir ilçesinde bir evde çıkan yangında 1 kişi öldü, 1 kişi yaralandı.
Sorkun Mahallesi’nde bir evde çıkan yangın ihbarı üzerine, olay yerine itfaiye, sağlık ve jandarma ekipleri sevk etti.
İtfaiye ekiplerinin müdahalesiyle yangın kısa sürede kontrol altına alındı.
Sağlık ekiplerince İbrahim Aysal’ın yangında hayatını kaybettiği belirlendi.
Dumandan etkilenen Fatma Aysal ise ambulansla hastaneye kaldırıldı.
Yangında ev kullanılamaz hale geldi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Antalya‘da çeşitli ziyaretler gerçekleştirdi.
Özdağ, kentteki temasları kapsamında Antalya Ticaret ve Sanayi Odasını ziyaret etti. Basına kapalı toplantının ardından Özdağ ve beraberindeki heyet, Yörük Sanayici ve İş İnsanları Derneği üyeleriyle dernek binasında bir araya geldi.
Daha sonra Antalya Burdurlular Derneğine geçen Özdağ, burada Dernek Başkanı Hüseyin Yamacı ve dernek üyeleriyle bir süre sohbet etti.
Ardından Muratpaşa ilçesindeki bir otelde muhtarlarla bir araya gelen Özdağ, burada yaptığı konuşmada, “muhtarın bir elinin devlet, bir elinin de millet olduğunu” söyledi.
Muhtarlığın devlet ile milletin birleştiği tek nokta olduğunu belirten Özdağ, “Bu durumuyla muhtarlık, devletin toplumu, milleti anladığı, ona dokunduğu kurumun adıdır.” diye konuştu.
Toplantıya, Muratpaşa Muhtarlar Derneği Başkanı Ahmet Akcan, muhtarlar ve partililer katıldı.
Konya’da Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş, Mevlana‘nın 752. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri kapsamında “Mevlevi Sohbeti” yaptı.
Arpaguş, Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un da katıldığı Hazreti Mevlana’nın 752. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri’nde, Mevlana’nın öğretileri ve Mevleviliğe ilişkin bilgiler verdi.
Herkesin bir arayışın yolcusu olduğuna, kişinin ihtiyacı olan ne ise onun peşinden gittiğine işaret ederek, bu arayışın kimi için bir nefes sıhhat, kimi için sosyal bir statü, kimi için bir ahlaki haslet olarak gözükse de çabaların hepsinin huzura kavuşmak, huzuru bulmak için olduğunu anlattı.
Arpaguş, “Allah’a vuslatının 752. yılını idrak ettiğimiz Mevlana Celaleddin-i Rumi, tüm zamanlardaki muhataplarına şöyle seslenmişti, ‘Eğer can menzilini aramaktaysan, sen cansın. Bir lokma ekmek aramaktaysan, ekmeksin. Şu inceliği idrak edersen eğer işin hakikatini de bilirsin. Her neyi aramaktaysan sen osun’. Aradığımız ne ise ona göre değerlendiriliriz. Bizler huzurun peşindeyiz ve huzuru aradığımız nispette insanlığımızı bulmaktayız. Hak huzurunda hazır olarak maksadımıza ermekteyiz.” ifadelerini kullandı.
Hangi dönemde olursa olsun, insanın salih kullarla yönünü bulabileceğine değinen Arpaguş, “Çünkü Allah böyle murat etmiştir. Bu yüzden kulluk bilinci taşımalı ve hakikat duygumuzu korumalıyız.” dedi.
Arpaguş, insanlığın özünün birlikte olmak, bu birliktelikten huzur bulmak olduğunu belirterek, “Hazreti Mevlana’nın işaret ettikleri üzere gönülden gönüle gizli bir yoldan, güzel ahlak ve iyilik de akar gider, kötülükler de ve nefretler de. Zikir ve ibadetle mamur olmuş bir kalbe yakınlık, tüm dünya ve ahiret hallerimiz için hayır vesilesidir. Çünkü başkalarında dağınık olan, onlarda toplanır.” diye konuştu.
“İşte tam da bu hal, kulun huzur vaktidir”
Konya Valisi İbrahim Akın, anma törenleri kapsamında Mevlana Kültür Merkezi ve şehrin farklı mekanlarında icra edilen etkinliklerin, ham gönülleri pişmeye, pişenleri yanmaya davet eden asırlık huzur yolculuğunun parçası olduğunu söyledi.
Şebiarus’un, tasavvufta “düğün gecesi” olarak nitelendirildiğini hatırlatan Akın, “Bu vuslat anlayışı, ülkemizin ve dünyanın dört bir yanından gelen tüm insanları aynı hakikatin etrafında birleştiren ve yazılı olmayan bir gönül sözleşmesidir. Bu itibarla Hazreti Mevlana’nın öğretileri hem ulusal hem de uluslararası düzlemde, insanlığın ortak vicdanına seslenen bir barış ve hoşgörü çağrısı olmayı sürdürmektedir.” diye konuştu.
Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay da Şebiarus’un, benliğin susup teslimiyetin konuştuğu ilahi bir buluşma olduğunu söyledi.
Mevlana’nın, “Tohum toprağa düşse onun için ‘öldü’ denebilir mi?” ifadesinin bu hakikatin bir tecellisi olduğunu aktaran Altay, “Çünkü o, hakiki ölümün değil, tertemiz bir başlangıcın, yeni bir varoluşun kapısını işaret eder. Gönlün içsel acılardan temizlenmesi, sancılarını zikirle dindirmesi ve kalbin sükunete ermesi huzur halidir. İşte tam da bu hal, kulun huzur vaktidir.” dedi.
Altay, Şebiarus’un, insanlığın özlediği barışın, kardeşliğin ve sevginin yeniden hatırlatıldığı bir hakikat mektebi olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bugün Gazze başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşanan acılar, hepimizin canını yakmaktadır. Katil İsrail’in Gazzeli kardeşlerimize reva gördüğü soykırımı yıllarca bütün insanlık kör, sağır ve dilsiz kesilerek seyretti, vicdanlar sustu, insaniyet karanlığa gömüldü. Tüm bu süreçte, Gazze’de toprağa düşen bedenler, mazlum annelerin gözyaşı, çocukların masumiyeti bugün insanlığın utancı oldu. Unutmayınız ki eğer bir yerde mazlum ağlıyorsa, orada hala ayrılık vardır ve bir çocuğun gözyaşı bir ümmetin imtihanıdır. Çare kavga değildir. Çare gönülleri birleştirmektir.”
Programa, Bosna Hersek Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Denis Zvizdic, AK Parti Konya İl Başkanı Fatih Özgökçen, bazı milletvekilleri, siyasi partilerin temsilcileri ve çok sayıda davetli de katıldı.
Konuşmaların ardından program, Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu ile sanatçı Ahmet Özhan’ın tasavvuf müziği konseriyle sürdü.
Sonrasında Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu tarafından Sema Ayin-i Şerifi icra edildi.