40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
53,9495£% 0.21
4.319,39%0,53
3.335,86%0,37
10.219,67%-0,06
02:00
19 Aralık 2025 Cuma
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ” Mevlana‘yı şair, Mesnevi’yi şiir kitabı, semayı dans gösterisi diye göstermeye çalışanlar bilsin ki bizim olanı bize yabancılaştırmaya, bozmaya, çarpıtmaya Allah’ın izniyle kimsenin gücü yetmez. Değerlerimize bütünüyle sahip çıkmaya ve onları bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğunu açıkça gördüğümüz insanlıkla paylaşmaya devam edeceğiz.” dedi.
Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen Hazreti Mevlana‘nın 752. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri, Güzel Sanatlar Genel Müdürü Ömer Faruk Belviranlı’nın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Bakan Ersoy, törende yaptığı konuşmada, Hazreti Mevlana‘nın “Aşk nedir?” Sorusuna “Ben ol da bil.” şeklinde cevap verdiğini hatırlatarak, insanların Mevlana Hazretleri’nin eserlerinden alacağı lezzet ve ibretin de farklı olacağını söylemenin yanlış olmayacağını belirtti.
Mevlana’nın bugün insanlığa ışık olan kıymetli sözlerini “edebi kaygı” ile kaleme almış bir şair veya yazar olmadığını vurgulayan Ersoy, “Allah aşkından, Peygamber sevgisinden beslenen, kaynağı Kur’an yolu İslam olan bir tasavvuf ehlidir. Nitekim bizlere adeta bir vasiyet gibi bıraktığı kıymetli sözünde, kendisini ‘Kur’an-ı Kerim’in bendesi ve Peygamber Efendimiz’in nurlu ayağının tozu’ olarak niteler. ‘Kur’an-ı Kerim hakikatleri ile bağdaşmayacak hiçbir sözü olamayacağını’ yineler. Üstelik, ‘bunun dışında kendisinden bir şey nakletmeye çalışandan da şikayetçi ve davacı olduğu’ uyarısını yapar.” diye konuştu.
Ersoy, tasavvuf kültürü araştırmacıları tarafından adeta bir “Kur’an tefsiri” ve “Hak Aşıklarının Kitabı” olarak görülen Mesnevi’nin, Mevlana’nın Yaratıcısına olan yolculuğunu not ettiği bir seyahatname gibi olduğunu söyledi.
“Herkes için Mesnevi’de bir nasip, bir hisse mutlaka vardır”
Mesnevi’nin, Mevlana’nın yolunda ilerleyerek Allah’a vasıl olmaya çalışan her kişi için bir kılavuz niteliğinde olduğunu ifade eden Ersoy, şunları kaydetti:
“Kadın-erkek, yaşlı-genç hatta çocuk, dini ve milliyeti her ne olursa olsun, herkes için Mesnevi’de bir nasip, bir hisse mutlaka vardır. Eserin dünyanın birçok diline çevrilmiş olması da bundandır. Ömrünün büyük bir kısmını Mevlana ve Mesnevi üzerinde çalışmalar yaparak geçiren Prof. Dr. Reynold Nicholson’ın da belirttiği gibi, ‘Mesnevi, felsefi dille değil, kalbe hitap etme sanatı ile işlenmiştir.’ Mevlana ise bu eşsiz eserini şöyle tanımlamıştır: ‘Bizim Mesnevi’miz vahdet dükkanıdır, orada Allah’tan gayrı bir şey bulunmaz.’ Yine Mevlana ve Mevlevilik ile özdeşleşmiş olan sema töreni de Allah’a ulaşma yolunun derecelerini, bu yola adım atıp ilerlemek isteyenlerin manevi yolculuğunu ve olgunlaşmasını sembolize eder. Ayrıntılı kural ve nitelikler, derinlikli sırlar, kendi içinde eşsiz kavramlar barındırır. İnceliğini kavrayabilen gönüllere kendini açan bir sırlar hazinesidir. Temel unsurları Mevlana Hazretleri’nin yaşadığı dönemde bizzat kendisi tarafından oluşturulan Mevlevi sema töreni, 2008 yılında UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’nde yerini almış özgün bir değerimizdir.”
Mevlana’yı anlamak ve anlatmanın, onu anarken bu anlamı yaşayıp yaşatmanın ilgili herkesin sorumluluğu olduğunu vurgulayan Ersoy, şöyle devam etti:
“Bu yıl ‘Huzur Vakti’ temasıyla gerçekleştirdiğimiz Hazreti Mevlana’nın Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri’nin de bütün gayesi budur. Geride bıraktığımız 10 gün boyunca gerçekleştirilen Kur’an-ı Kerim tilavetleri, ilmi sohbetler, sema mukabelesi, ney meşkleri ve tasavvuf müziği dinletileri bu sorumluluğun hakkını verme gayretidir. Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu ile Meydan Meşkleri Topluluğu başta olmak üzere Bakanlığımız bünyesinde faaliyet gösteren sanat kurumlarımız, Mevlana Hazretleri’nin eşsiz fikir dünyası ve öğretisini, sevgi ve hoşgörüsünü yaymak, bu vesileyle birlik ve beraberliğimizi pekiştirmek amacıyla faaliyetler yürütmektedir. Bir kültür ve sanat hizmeti olarak başlattığımız ve yurt geneline yaydığımız Türkiye Kültür Yolu Festivali’mizin bünyesinde Konya’da gerçekleştirilen ‘Mistik Müzik Festivali’ de yine bu anlamda özgün bir yere ve değere sahiptir.”
“Bilinsin ki gül deryamızdan bir dalın dahi kök salıp boy verdiği manevi topraktan koparılmasına izin vermeyiz”
Ersoy, Hacı Bektaş Veli’den Yunus Emre’ye, Sadrettin Konevi’den Sultan Veled’e, Şems-i Tebrizi’den Hoca Nasreddin’e gönül fatihlerinin, daima ayrı ve özel bir yere sahip olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“Mevlana da bu gül bahçesinden bir güldür. Bu bahçenin kapısı bütün gönüllere ardına kadar açıktır. Ancak bilinsin ki gül deryamızdan bir dalın dahi kök salıp boy verdiği manevi topraktan koparılmasına izin vermeyiz. Mevlana’yı şair, Mesnevi’yi şiir kitabı, ‘sema’yı dans gösterisi diye göstermeye çalışanlar bilsin ki bizim olanı bize yabancılaştırmaya, bozmaya, çarpıtmaya Allah’ın izniyle kimsenin gücü yetmez. Değerlerimize bütünüyle sahip çıkmaya ve onları bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğunu açıkça gördüğümüz insanlıkla paylaşmaya devam edeceğiz. Vuslatının 752. yılında Hazreti Mevlana’yı bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Günümüz dünyasının korku ve endişe deryasında çırpınan insanları, ‘Ümitsizlik tarafına gitme, nice ümit kapıları vardır. Karanlıklar semtine varma, nice güneşler parlamaktadır.’ diyerek Mevlana ocağına çağırıyor, hepinize saygılar sunuyorum.”
Tunus’ta, 23 yıl boyunca ülkeyi demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin bin Ali’nin devrilmesiyle sonuçlanan 17 Aralık 2010’da başlayan halk hareketinin 15. yıl dönümü kutlandı.
Ülkenin orta kesiminde yer alan Sidi Buzid kentinde 17 Aralık günü kendini ateşe veren Muhammed Buazizi, Tunus’un “Yasemin Devrimi”, Arap dünyasının ise “Arap Baharı” olarak adlandırdığı sürecin ilk kıvılcımını tutuşturdu.
Üniversite mezunu 26 yaşındaki seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin, meyve ve sebze sattığı tezgahına zabıta tarafından el konulması ve tokatlanması üzerine şikayette bulunmak üzere gittiği valilik binasından da kovulunca kendini ateşe vermesi, Tunus halkını sokaklara döktü.
O gün başlayan sokak gösterileri, ülkeyi 23 yıl boyunca demir yumrukla yöneten Bin Ali’nin 14 Ocak 2011’de ailesiyle beraber ülkeden kaçmasıyla sonuçlandı. Bin Ali, kaçtığı Suudi Arabistan’da 19 Eylül 2019’da hayatını kaybetti.
Tunus’ta yeni bir dönemin başlangıcı olan “Yasemin Devrimi” kutlamaları, 2021’e kadar her yıl Bin Ali’nin ülkeden kaçtığı gün olan 14 Ocak’ta yapılıyordu. Ancak Cumhurbaşkanı Kays Said, 2 Aralık 2021’de aldığı kararla devrimin yıl dönümü kutlamalarını 14 Ocak yerine Buazizi’nin kendini ateşe verdiği gün olan 17 Aralık’a taşıdı.
“Benzer bir durum bugün de tekrarlanabilir”
Devrimden önce muhalif bir siyasi aktivist olan ve Sidi Buzid kentindeki sebze pazarında Muhammed Buazizi ile birlikte çalışan Esad Buazizi, AA muhabirine, “Muhammed’in devrimi ateşleyen kıvılcım olduğunu, ancak o dönemde tüm koşulların yaşananlar için elverişli olduğunu ve benzer bir durumun bugün de tekrarlanabileceğini” söyledi.
Esad, 15 yıl önce bugün yaşadıklarını şöyle anlattı:
“17 Aralık 2010’da, ezilenleri destekleyen bir grup olarak, valilik binası önünde bir kişinin kendini ateşe verdiği yönünde bir telefon aldık. Sonrasında bu kişinin Muhammed olduğu ortaya çıktı ve Tunus’taki Ben Arus Hastanesi’ne kaldırıldı.
Biz yaklaşık 10 kişilik bir grup olarak çekim yapmaya çalışıyorduk ve o gün, olayın ilk yarım saatinde insanlar toplanmaya başladı. Artık korku duvarı yıkılmıştı ve insanlar bizimle birlikte protesto yürüyüşüne katıldı.”
Devrime yönelik “şüphelere” ilişkin ise Esad, “Devrimi yabancı istihbaratların işi olmakla suçlamak, bir saçmalıktır, bu suçlama, herhangi bir zaferi engellemek için Mossad tarafından ortaya atılmış olabilir. Çünkü Bin Ali zamanımızın en büyük diktatörlerinden biriydi ve günlük ekmeğini kazanmak için çalışan sıradan bir adam olan Muhammed tarafından devrildikten sonra ülkeden kaçtı.” ifadelerini kullandı.
“Gerçek devrimler zaferler kadar kırılmalar da yaşar”
Gerçek devrimlerin zaferler kadar kırılmalar da yaşadığını kaydeden Esad, bir devrime karşı savaşılmasının onun gerçekliğinin kanıtı olduğunu söyledi.
Esad, şöyle konuştu:
“Bugüne kadar ortadan kaldırılamayan tek unsur, özgürlük alanı ve insanların içinden sökülüp atılan korkudur. Bu korku, henüz geri gelmedi. Bugün, Bin Ali döneminde korku içinde yetişenlerden farklı olarak, özgürlük ortamında büyüyen ve bunun için mücadele eden bir gençlik bulunuyor.”
Devrimin kaderi konusunda iyimser olduğunu dile getiren Esad, bugüne kadar kimsenin devrimi başarısızlığa uğratamadığını, 17 Aralık’ın o dönemde hem iktidarı hem muhalefeti şaşırttığı gibi, bugün ortaya çıkacak çözümün de sürpriz olacağını söyledi.
17 Aralık Devrimi’nin sloganları
Antropoloji alanında üniversitede araştırmacı olan Emin el-Buazizi, 17 Aralık Devrimi’nin sloganlarının, olanları anlamamıza yardımcı olduğunu dile getirdi.
Devrimde öne çıkan “Ey hırsızlar çetesi, istihdam bir haktır ” sloganının, ideolojik ya da partisel bir aracı olmadan doğrudan hedefe yönelen bir anlam taşıdığını belirten Emin, şunları kaydetti:
“Sidi Buzid ve Kassarin vilayetlerinde olayların merkezindeki ikinci slogan ‘Dün Fransa’yı kovduk, bugün bağımsızlık için ayağa kalkıyoruz’ idi. Aslında bu slogan, polislerin göstericilerin önünden çekildiği sırada zılgıt çeken kadınlar tarafından atılıyordu. O kadınlar, yönetime karşı değil, Tunuslulaştırılmış bir sömürgeci devlete karşı olduklarına dikkat çekiyorlardı.”
Bugün yaşananların “devrimin rotasını düzeltmek” olduğu iddialarına ilişkin ise Emin, “10 yıldan beri devrim, devleti parçaladığı gerekçesiyle hainlikle suçlandı. Biz kaos istemiyoruz, bizi işgal eden devletin sökülmesini ve demokratik bir devletin inşa edilmesini istiyoruz.” dedi.
Emin, “Devrim devleti parçaladığı için suçlandı ve bunun sonucunda, devrim adına merkezi ve ürkütücü bir ulus-devlet otoritesi geri döndü.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Said taraftarlarından “25 Temmuz 2021’de devrimin halka iade edildiği” iddiası
Cumhurbaşkanı Kays Said’e yakınlığıyla bilinen Ahrar Koalisyonu Sözcüsü Ahmed el-Hemami ise araştırmacı Emin el-Buazizi’nin sözlerine şu sözlerle yanıt verdi:
“Biz Ahrar Koalisyonu olarak, 17 Aralık’ta yaşananları tam anlamıyla bir devrim değil, halk ayaklanması olarak görüyoruz.”
Tunus için 17 Aralık 2010 tarihinin büyük bir gün olduğunu ancak gençlik devriminin 14 Ocak 2011’de çalındığını öne süren Hemami, “14 Ocak 2011’den sonra devrimin cumhurbaşkanı Fuad el-Mubaza oldu. O da Bin Ali rejiminin sembollerindendi. Tunus Partisi’nin kurucusu El-Baci Kaid es-Sibsi de Burgiba ve Bin Ali dönemlerinde görev almış, eski rejimin bir başka sembolüydü.” diye konuştu.
Hemami, 25 Temmuz 2021’de, Cumhurbaşkanı Kays Said’in yönetimi devralmasıyla “devrimin yeniden kazanıldığı ve devrimin halka iade edildiğini” savundu.
Mevcut iktidarın devrim öncesi rejimi yeniden inşa ettiği yönündeki eleştirilere ilişkin ise Hemami, “Bunlar, 25 Temmuz devrim sürecini karalamaya çalışanlardır.” dedi.
Said’in “25 Temmuz olağanüstü kararları”
Tunus Cumhurbaşkanı Said’in 25 Temmuz 2021’de açıkladığı olağanüstü kararlar, ülkede bir tür “istisnai durum” oluşmasına yol açtı.
Meclisin çalışmalarını donduran ve milletvekili dokunulmazlıklarını kaldıran Said, 22 Eylül 2021’de yeni kararnamelerle yetkilerini genişleterek yürütme organını tamamen kendine bağladı.
Said’in açıkladığı “siyasi krizden çıkış yol haritası” kapsamında ülkede 25 Temmuz 2022’de anayasa referandumu, ardından erken genel seçimler yapıldı.
Tunus’ta bazı kesimler Said’in kararlarını “darbe” olarak nitelendiriyor ve ülkenin demokrasiden uzaklaştığını savunuyor.
Malatya‘da uyuşturucu operasyonunda yakalanan 3 zanlı tutuklandı.
İl Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince, “torbacı” tabir edilen sokak satıcılarının yakalanmasına yönelik çalışmalarda, belirlenen adreslere operasyon düzenlendi.
Şüphelilerin üzerleri ile iş yerleri ve bir araçta yapılan aramalarda, 3 bin 644 sentetik ecza hapı ele geçirildi, 3 şüpheli gözaltına alındı.
Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen zanlılar, çıkarıldıkları nöbetçi hakimlikçe tutuklandı.

Kars‘ın Sarıkamış ilçesinde bulunan Türkiye’nin önemli kış turizm merkezlerinden Sarıkamış Kayak Merkezi‘nde kayak sezonu başladı.
Sarıçam ormanları, kristal karı ve uzun kayak pistleriyle her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turisti ağırlayan merkezde, kar kalınlığı 70 santimetreye ulaştı.
Sezon açılışı nedeniyle üç gün ücretsiz hizmet verecek kayak merkezine gelen kayakseverler, kayak ve snowboard yaparak keyifli zaman geçirdi.
Hava sıcaklığının sıfırın altında 15 derece ölçüldüğü kayak merkezinde, kayak eğitmenleri meşaleli kayak gösterisi sundu. Kafkas Halk Oyunları ekibinin gösterisiyle de Sarıkamış Kayak Merkezi sezona “merhaba” dedi.
Kars Valisi Ziya Polat, gazetecilere yaptığı açıklamada, Sarıkamış’ın kristal karıyla buluştuğunu söyledi.
Kayak sezonunun güzel geçmesi temennisinde bulunan Polat, şunları kaydetti:
“Tüm hemşerilerimizi, yerli ve yabancı turistlerimizi sarıçam ormanlarımızın müthiş manzarasında bu zevki tatmaya bekliyoruz. Üç gün boyunca tüm hemşerilerimize ücretsiz olarak hizmet verecek. Geçtiğimiz günlerde bereketli bir kar yağışı aldık. Şu an 30 kilometreyi aşan tüm pistlerimiz açık, inşallah 22-25 Aralık tarihlerindeki kayak şampiyonasına kristal karlar diyarı Sarıkamış ev sahipliği yapacak. Yerli ve yabancı turistlerimizi ağırlamaktan mutluluk duyacağız, kazasız belasız bir sezon diliyorum.”
Kayakseverlerden Muvaffak Hindistan ise Sarıkamış’ın dünyanın en güzel kayak merkezlerinden birisi olduğunu dile getirerek, “Müthiş bir kayak zevki yaşıyoruz, yerli ve yabancı turistleri buraya bekliyoruz.” dedi.
Açılışa, Kars Belediye Başkanı Ötüken Senger, Sarıkamış Kaymakamı Enis Aslantatar, İl Emniyet Müdürü Murat Abdullah Tombul, İl Jandarma Komutanı Kıdemli Albay Yusuf Mutlu Genç, Sarıkamış Belediye Başkan Vekili Cihan Alkan, kurum amirleri, otel işletmecileri, siyasi parti temsilcileri, kayak eğitmenleri ve vatandaşlar katıldı.

Kars‘ta İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri, havaların soğumasıyla yaşanabilecek karbonmonoksit zehirlenmelerine karşı vatandaşları uyardı.
Hava sıcaklığının sıfırın altında 15 dereceye kadar düştüğü kentte polis ekipleri, vatandaşlara karbonmonoksit zehirlenmelerine karşı uyarılarda bulundu.
Toplum Destekli Polislik Şube Müdürlüğü personeli, Bayrampaşa, Kaleiçi, Karadağ, Merkez ve Yeni Mahalle mahallelerinde, kış aylarında yaşanabilecek soba zehirlenmelerinin önlenebilmesi amacıyla bilgilendirme yaptı.
Polis ekipleri, vatandaşlara “Sessiz Katil Karbonmonoksit” konulu bilgilendirici el broşürlerini de dağıttı.